Sübaşı, Bektâşî’yi yakalar oruç yerken,
“Be-hey, utanmaz adam! Bu ne hâl, böyle?” derken;
Bektâşî cevap verir: “Seferîyim, be Ağam…”
İstifini bozmadan, yola devâm ederken…
Hâfızasını şöyle, Sübaşı, teftîş eder;
“Ne seferi, erenler, sen buralısın ya!” der.
“Çocukluğumdan beri tanıyorum, ihtiyâr!
Nakz-i sıyâmı geçdim, yalanın ondan beter!”
“Ey Ağa! Senin böyle konuşman çok acâib;
Ben, âlem-i ervâhdan, rahm-i mâderden gelib,
Ukbâ’ya sefer eden bir şahıs değil miyim?
Daha kasabalıyı tanımaman çok garîb…”