İftar zamanı yaklaşmış. Açız, susuzuz, halden düşmüşüz; sofra da hazır karşımızda duruyor... İstiyoruz ki yiyelim içelim. Fakat imkânı yok, çünkü oruçluyuz. Bizi tutan engel, imanımız... Ne kadar güzel bir engel!..
İslam âlemini bir şehir olarak ele alalım. O şehirde yüzlerce kişi sofranın başında emir bekliyor. Bundan daha mükemmel bir ordu olamaz. Ezan okununca yüzlerce kişi bir anda besmele çekiyor, hep birlikte lokmalar ağza atılıyor. Belki bir fabrika bu kadar muntazam çalışamaz. Ramazan ne yaptı? Oruç tutturdu, nefsimize hakim olduk, yemedik, içmedik, boş sözler konuşmadık, dahası var; alışkanlıklarımızın esiri olmaktan kurtulduk, yani artık özgürüz. Bir Müslüman için en büyük özgürlük İslam'a köle olmaktır!..
Davet edildiğim bir iftar sofrasında yanımdaki arkadaş dedi ki, "Açlık ve susuzluk beni sarsmıyor fakat sigara içmemek beni fena halde sarsıyor!" Ona dedim ki, "Böylesine tiryaki bir adamsın; bir ay boyunca alışkanlığının esiri olmaktan kendini kurtardın, öyleyse istersen bir ömür içmeyebilirsin... Çünkü bunun talimini yaptın."
Bir başkası yalan söylemeyen, diğeri dedikodu yapmayan, öbürü kavga etmeyen bir adam oldu Ramazan'da. Demek ki bir ömür boyu bu ayda aldığımız eğitimle, Müslüman'ca bir hayat yaşayabiliriz. Bunun olabileceğini gördük çünkü...
Alışkanlıklar insanı köle eder. Hangi alışkanlığımızı terk edemiyorsak onun kölesiyiz demektir. Dolayısıyla alışkanlıklar Müslüman'ı Allah'a köle olmaktan geri çeker. Başka şeylere köle eder. Ramazan'da herkes kendi alışkanlığından kurtulur. Böylece anlarız ki, köle olmaktan kurtulduk, Allah'a köle olduk.
Bediüzzaman (ra) buyurdu ki: "Üç büyük mani vardır: İhtilaf, cehalet, zaruret. İhtilafa ittifakla, cehalete ilimle, zarurete maharetle cevap vereceğiz. Böylece dini yaşamaktan bizi uzak tutan manileri ortadan kaldıracağız."
İşte Müslüman ister ki Müslüman'ca yaşasın. Fakat bunu bir türlü beceremez. "Benim İslamiyet'i yaşamama mani olan nedir?" diye düşünür ve Ramazan'da bunun cevabını bulabilir...
Zaman