Yazmak bir iptila, vazgeçmek imkansız. Mealler arasında birazcık cevelan. Kur'an’ı kendisinden okuduğun zaman bambaşka duygular kaplıyor insanın içini. Allah ile vasıtasız konuşuyorsun. Mülk suresi bitti, Kasas bitti, Fetih bitti, Nebe bitti. Bu kaçıncı bitiş kim bilir. Kur'an’ın dünyasında yer-gök, inek-sinek, atom-güneş, bitkiler, hayvanlar, insanlar, cansızlar hepsi içiçe. Öyle bir ihata ve kuşatılmışlık var ki hiçbir şey unutulmamış ve ihmal edilmemiş. Bazı ilahiyatçıların dediği gibi Kur'an kadrajını birkaç müşriğin itirazına sığıştırmamış bilakis Kur'an’ın kadrajında bütün kainat var. Mekki sureleri ve bilhassa Tekvir suresini Abdülsamet’ten dinliyorum bunlar insan kelamı olamaz diyorum.
İnsanın anne karnında geçirdiği evrelerden tutun ta yedi kat semaya kadar her şeyi içine alıyor Kur'an. Bunu ancak kelam-ı ilahi olan bir kitap yapabilir. Naçizane tavsiyem Kur'an’ı bir alimin ve ilahiyatçının kitaplarından değil, bizzat kendisinden okumanız. İnsan Kur'an’ı kendi nefsine, kendisi için okuyunca anlıyor, malumatfuruşluk veya entelektüel bilgisini artırmak için okuyunca değil. Şu ayetin muhteşemliğine bakar mısınız: “Rahman’ın yaratışında bir eksiklik, bir kusur, bir çatlaklık, bir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü tekrar tekrar çevir bak. O göz aradığı bozukluğu bulamamaktan zelil ve hakir olarak sana geri döner.” (Mülk/3)
Bunu kendince test edebilir insan. İnsanın yaratılışı mükemmel, yerküre mükemmel, gezegenler mükemmel, atmosfer mükemmel, hayvanlar alemi mükemmel, denizde yüzenler mükemmel, havada uçanlar mükemmel, karada yürüyenler mükemmel, hâsılı yaşam mükemmel. Dünyanın hiçbir yerinde abes yok, çatlaklık yok, uyumsuzluk yok. Zaten olsaydı hayat olmazdı. Bilim onca gelişmişliğine rağmen evrende herhangi bir kusur, bir çatlak, bir fazlalık, bir eksiklik, bir işe yaramazlık göremiyor. Bazı mat ve flu alanlar var gibi ama diğerlerine kıyasla sözü bile edilmeye değmez bunların. Onun için inkarın temelinde yüzeysel bakış açısı, karamsarlık ve lakaytlık vardır. Derin düşünen illa inanır demiyorum ama ateizmi bırakır diye düşünüyorum. Kant şöyle der: Hayret ettiğim iki şey var: şu başımın üstündeki uçsuz bucaksız gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası.
Filistin lideri Abbas'ın Şimon Peres’in cenazesinde göz yaşı döktüğüne dair bir habere rastladım. Eğer doğru ise sözün bittiği yer. Teolojiden sonra en karmaşık şey siyaset. Hayata belli bir ideolojinin perspektifinden bakınca hayatın bütününü göremiyor insan. İdeolojiler bazı şeyleri zorunlu olarak dışarıda bırakırlar. Beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız bazı ‘solcular’ bizden çok daha dürüst ve ilkeli insanlar. Muhafazkarlık para ve dünya ile tanışınca bütün kutsallarını unutuyor. İçerideki o kadar haksızlık, hukuksuzluk karşısında susanlar Kudüs söz konusu olunca birdenbire 'mücahit' kesiliyorlar. Kudüs’un Rabbi olan Allah evvela birincisine karşı net bir tavır almamızı istiyor oysa. Aynaya bakmak o kadar zor ki!