Zekat ile Ramazan arasında bağıntı vardır. Peygamberimiz (asm) hayır için Ramazanın çok cömert bir ay olduğunu ve o ayda hayrın çok ciddi artış gösterdiğini söyler. Bir de “namaz zekat gibidir” buyurur.
Çünkü namaz vücudun zekatıdır. Zekat da malın zekatıdır. Kur’an‘da namaz ve zekat ikiz gibidir. Namazdan bahsedildiğinde hemen zekat gelir, birbirinden kopmaz, iki halat gibidir. Farziyeti de aynı katiyyettedir. “Akimüssela, itaüz zekat.” Zekatı verilmeyen malın bedeli o insandan bir başka şekilde alınır. Hastalık veya başka musibetler gibi. Bu da hadis. Zekat, Bediüzzaman Said Nursi’nin dediği gibi mal ile olur, ilim ile de olur. Hizmet ile de olur. Hizmet de bedenin zekatıdır.
Kur’an-ı Kerim’de ilgili ayet mealleri şöyle:
“Ol müttakiler ki görünmeyen aleme inanırlar. Namazlarını tam dikkat ile ifa ederler, kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden hayır yolunda harcarlar.” (2/3)
“Hem namazı tam kılın, zekatı verin rüku edenlerle beraber siz de namaz kılın.” (2/43)
“Bir vakit israiloğullarından söz alıp… Allah’tan başkasına ibadet etmeyin… İnsanlara tatlı söz söyleyin, namazı hakkıyla eda edin, zekatı verin demiştik, sonra pek azınız hariç sözünüzden dönmüştünüz. Hala da yüz çevirmektesiniz.” (2/83)
“Namazı hakkıyla eda edin, zekatı verin, dünyada hayır olarak ne yapıp gönderirseniz, mutlaka onun mükafatını ahirette Allah katında bulursunuz. Zira Allah işlediğiniz herşeyi görmektedir.” (2/110)
“İman eden, makbul ve güzel işler yapanların, namazı hakkıyla ifa eden, zekat verenlerin, işte onların Rableri nezdinde mükafatları vardır. Onlar için hiçbir endişe yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir.” (2/277)
“Baksana o kimselere ki savaş zamanı değilken kendilerine, “savaşa sebebiyet vermeyin, namazı hakkıyla ifa edin, zekatı verin denilmişti“ sonra onlara savaşma farz kılınınca onlardan bir kısmı insanlardan, Allah’tan korkarcasına hatta daha fazla korkup şöyle diyorlar: ”Ya Rabbena niçin bize harbi farz kıldın? Bize biraz daha mühlet verseydin ya?” Onlara de ki “Dünya zevki pek azdır, ahiret ise günahlardan sakınanlar için sırf hayırdır ve size kıl kadar olsun haksızlık yapılmaz.“ (4/77)
“Fakat onlardan geniş ilmi olanlar ile müminler, hem sana indirilen Kur’an’a hem de senden önce indirilen kitaplara iman ederler. O namaz kılanlar, zekat verenler, Allah’a ve ahirete hakkıyla iman edenler var ya işte onlara yarın büyük mükafat vereceğiz.” (4/162)
“Eğer siz namazı dikkatli bir şekilde tam tamına eda eder, zekatı verir, resulüme iman eder, onlara sahip çıkar, Allah rızası için gerekli yerlere harcayarak Allah’a güzel bir tarzda ödüncü verirseniz, ben elbette sizin kusurlarınızı örter ve elbette sizi içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştiririm. Ama kim bundan sonra nankörlük edip küfre saparsa doğru yoldan sapmış, kendini zayi etmiş olur.” (5/12)
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, O’nun Resulüdür ve Allah’a tam boyun eğerek namazlarını hakkıyla ifa eden, zekatlarını veren müminlerdir.” (5/55)
“Rahmetimi ahirette, Allah’a karşı gelmekten korunan, zekat veren ve özellikle Bizim ayetlerimize iman edenlere nasib edeceğim.” (7/156)
“Eğer tövbe eder, namaz kılar, zekat verirlerse onları serbest bırakın. Çünkü Allah gafurdur, rahimdir (affı ve mağfireti buldur.)” (9/5)
“Bununla beraber kafirlikten vazgeçip, tövbe eder, namaz kılar, zekat verirlerse artık sizin din kardeşiniz olurlar. Bilip anlayanlar için Biz ayetlerimizi iyice açıklarız.” (9/11)
“De ki Allah yolunda ister gönül rızasıyla verin, ister gönülsüz infak edin, verdikleriniz sizden hiçbir zaman kabul edilmeyecektir. Çünkü siz hak yoldan çıkmış fasıklar grubusunuz.” (9/53)
“Teberrularının kabul edilmemesinin tek sebebi budur, çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı inkar ve nankörlük içindedirler, namaza ancak üşene üşene gelirler, yardımda bulunduklarında da istemeye istemeye üşenerek gönülsüz verirler.” (9/54)
“Onlardan bazıları da senin zekat ve sadakaları taksim edişine dil uzatırlar. Bu mallardan kendilerine pay verilirse memnun olurlar, verilmeyince hemen kızıp öfkelenirler.” (9/58) (Zekat uygulaması sonucunda Müslümanlar mallarından yüzde iki buçuk–yüzde yirmi nisbetinde Beytülmala veriyorlar. Bu da büyük bir yekün teşkil ediyordu. Münafıklar aç gözlülükle bu serveti Hz. Peygamberinmiş (asm) gibi düşünüyor kendilerine düşen paydan çok fazlasını bekliyorlardı. Zekatı akrabalarına bile yasaklayan bu konuda çok hassas ve dikkatli davranan Hz. Peygamber (asm) onların bu aşırı isteklerini yerine getiremeyince dedikodu çıkarıyorlardı.)
“Zekatlar sadece fakirlere, düşkünlere, zekat toplayan görevlilere, kalpleri İslama ısındırılacak olanlara, esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyenlere, borçlulara, Allah yoluna ve bir de muhtaç kalmış yolcu ve gariplere mahsustur. Allah tarafından kesin olarak böyle farz buyuruldu. Allah alimdir, hakimdir. (9/60) (Hz. Peygamberin (asm) yakın akrabaları Haşim oğullarının zekat almaları haramdır. Bunun ayrıntıları fıkıh kitaplarında yer alır. Hz. Ömer’in nasdaki delaleti fark edip bildirmesi üzerine Hz. Ebubekir (ra) halifeliği sırasında İslama ısındırılacak olanların hisselerinin düştüğü hususunda ashap ittifak etti. Hanifi, Maliki ve Şafii mezhepleri de su icmaı aldılar. Müslümanların güçsüz olması halinde bu hisselerin yine işletileceğini bu mezhep fakihleri birlidirler. Allah yoluna kısmına sadece savaş giderleri değil, Allah’ın dinini yaymak için yapılan her türlü faaliyet dahildir.)
“Onları buyruklarımızla insanlara doğru yolu gösteren önderler yaptık. Kendilerine hayırlı işler işlemeyi, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar yalnız bize ibadet ederlerdi.” (21/73)
“Onlar zekatı ifa eder, yerine getirirler (kendilerini maddeten ve manen arındırırlar.) (23/4)
“Şunu unutmayın başkalarının malları ile artış sağlasın diye faize verdiğiniz para zahiren fazlalaşsa da Allah’ın nezdinde artmaz. Ama Allah’ın rızasını arzulayarak verdiğiniz zekatlar onun nezdinde bereketlenirler. İşte böyle yapanlar ödüllerini iki kat artırırlar.” (30/39)
“Onlar namazı hakkıyla ifa ederler. Zekatı verirler, ahirete de tam olarak iman ederler.” (31/4)
“Onlara ne zaman “Allah’ın size lütfettiğinden siz de muhtaçlar için harcayın“ denilse kafirler müminlere şöyle derler. ”Size kalsa Allah’ın dilediği takdirde bol bol rızıklandıracağı kimseyi doyurmak bizim mi işimiz?“ Söz böyle ne sapık düşünürsünüz?” (36/47)
“Özel görüşmeden önce sadaka vermeniz halinde fakir düşeceğinizden mi korktunuz? Size emredilen bir bu tasadduku yapmadığınıza göre, Allah da sizi bundan muaf tuttu. Artık namazı hakkıyla ifa edin, zekatı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin, Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (58/13)
“Onlar o kimselerdir ki mallarında isteyen ve yoksul olanların haklarını ayırırlar.” (70/24-25)
“Halbuki onlara şirkten uzak olarak yalnız Allah’a ibadet etmeleri, namazı hakkıyla ifa etmeleri, zekatı vermeleri emredilmişti, işte sağlam dosdoğru din budur.” (98/5)
“Zekatı verilmeyen her altın ve gümüş (mal) kıyamet günü ateşte kızdırılarak plaka haline getirilip sahibinin yanları, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu plakalar soğudukça süresi elli bin sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar sahibine azap için tekrar kızdırılır. Neticede kişi yolunun ya cennete ya da cehenneme çıktığını görür.” (Hadis-i Şerif)