Bediüzzaman bayram kelimesini ve anlamını 17. Sözde çok şumüllü bir tarzda anlatır. Resmi geçit kelimesi ve mana grubu da orada anlatılır. Ramazan-ı şerif ile ilgili yazmış olduğu eserinde de bayram ve resmi geçit kelimelerini kullanır.
Ramazana o kadar farklı perspektiflerden bakar ki bunlardan biri de bu iki kelimedir, bayram ve resmi geçit. Şöyle der “Saltanat-ı Rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenen resm-i geçit yapmasına en parlak kudsi bir bayram hükmündedir.”
Bayramlarda özellikle milli bayramlarda bir şehrin bütün ileri gelen unsurları özel donanımlarla, elbiselerle sultanın veya valinin önünden geçerler. Burada önünden geçilen “saltanat-ı Rububiyet-i ilahiyedir.” Bir şehri idare eden vali, bir ülkeyi idare eden padişah kısmi ve geçici bir saltanata sahiptirler. Ziya Paşa saltanatın geçiciliğini anlatmak için;
“Seyretti hava üzre derler taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde” der.
En büyük yeryüzü saltanatı sahibi olan bir sultanın hem de peygamberin saltanatı da bitmiştir. Büyük Yavuz Sultan Selim Han‘ın mezarında;
“İlahi padişahlık sana yakışır
Sensin padişahlar padişahı” der. Bediüzzaman da padişah-ı Zülcelal der.
Resmi geçitte önünden geçilen Allah’ın Rububiyetinin saltanatıdır. Rububiyet öyle büyük bir saltanat ki, onu tarif eder. “Evet bütün kainatta hususan zihayatlarda ve bilhassa terbiye ve iaşelerinde, her tarafta aynı tarzda ve umulmadık bir surette beraber ve birbiri içinde hakimane, rahimane, bir dest-i gaybi tarafından olan bir tasarruf-ı amm elbette bir rububiyet-i mutlakanın tereşşuhudur ve ziyasıdır.”
Terbiye ve iaşe, aynı tarzda, her tarafta, umulmadık bir surette beraber birbiri içinde hakimane, rahimane, bir gizli el tarafından yapılan umumi bir tasarruf mutlak bir terbiye faaliyetinin sızıntısıdır. Bu kadar çok yönlü ve eş zamanlı, iaşe ve terbiye, sonsuz sayıdaki fiillerin sahibinin saltanatının önünde yapılan bir resmi geçit.
Resmi geçitlerde geçenler çok dikkatli ve titiz bir geçiş yaparlar. İşte Bediüzzaman bu büyük saltanatın önünde insan bütün hayatı boyunca bir resmi geçit yapar. Bu yüzden Bediüzzaman her an kendini resmi geçitte gören bir insandır. Hayatında ayak ayak üstüne atmamış -iki olayın dışında- her an gözetlenen bir insan Allah’a kötü şekilde görünmek istemez. Resmi geçitte herkes kendinde olanı gösterir ama bu resmi geçitteki duruş ubudiyet yani kulluktur, kulluk halinde olmaktır. Ramazanda kulluk ve ubudiyet farklı bir keyfiyet kazandığı için saltanatı rububiyet karşısında yapılan resmi geçit de sair günlerden farklı olur.
Bu büyük saltanatın önünden geçerken insanın takınacağı tavrı da anlatır Bediüzzaman. “Ve öyle olduğundan yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvani hacatına ve malayani ve hevaperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut ahiret ticaretine girdiği için dünyevi hacatını muvakkaten bırakmakla uhrevi bir adam ve tecessüden tehahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek savmı ile Samediyete bir nevi ayinedarlık etmektir.”
Bayram’ın diğer yanı da Kur’an o ayda indiği için bayram olarak telakki edilir. Bir şehre büyük bir devlet adamı gelince nasıl bayram havası eser ve olağanüstü bir durum olursa, aynen öyle de ramazan Kur’an‘ın nüzul ayı olduğu için indiği yeri bayrama çevirir. İşte Ramazan bir bu yönden de bayramdır.
“Evet, nasıl ki bir padişah, müddet-i saltanatında, belki her senede, ya cülûs-u hümayun namıyla veyahut başka bir şâşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar.
Raiyetini, o günde umumî kanunlar dairesinde değil, belki hususî ihsânâtına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini has teveccühüne mazhar eder.
Öyle de, Ezel ve Ebed Sultanı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelâli, o on sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlişânı olan Kur’ân-ı Hakîmi, Ramazan-ı Şerifte inzal eylemiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlâhî ve bir meşher-i Rabbânî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, mukteza-yı hikmettir.
Madem Ramazan o bayramdır. Elbette bir derece süflî ve hayvanî meşagilden insanları çekmek için, oruca emredilecek.”
İşte oruç bu ubudiyet ve Kur’an’ın nüzul ayı olması yüzünden ona uygun bir maddi manevi halet ile resmi geçitte bulunmak insanın varlığının ve insaniyetinin gereğidir. Bediüzzaman ne manalar yüklemiştir oruca.
Padişah bazı günleri bayram yapar, Allah da bazı günleri ve ayları bayram yapar, riayetini o bayramlarda resmi geçide çağırır. Oruçlu ve ubudiyet içinde bir resmi geçit. Bediüzzaman kendi kulluğunun resmini çekmiş buraya yüklemiş. Helal olsun sana helal olsun.