Ramazana bakış çok muhtelif. Kim nereden bakıyor anlamak için mikrofonu uzatmak yeterli. “Ah nerede o eski Ramazanlar?” hayıflanma cevabı da klasik…
Merhum Dr. Haluk Nurbaki’nin böyle bir suale tepkisini hiç unutmuyorum.
“Ne eski Ramazanı yaaaa… Şimdiki Ramazanlar daha güzel. Dört yaşındaki çocuğun elinden orucu alamıyorsun…” demişti.
“Eski Ramazanlar…” şeklindeki klasik hayıflanma bizim kuşak yaşlıların gençlik yıllarına hasretin dışa yansımasıdır.
Ramazan demek oruç demektir. Aç kalmak. Açlık hissi ile açların halinden anlamak demektir…
Gerçek öyle mi?
Ramazan Arefesi günü mahallemizdeki büyük bir marketten birkaç eksik almak için gittiğimde ilk defa şahit olduğum manzara; Raflar boşalmış. Bir çok ihtiyaç malzemesi, sebzeler bitmiş yok satıyordu. Nasıl bir iş yaaa? Savaşa mı giriyoruz?
Vaka odur ki, Ramazanda yiyecek masrafı sair zamanlara göre daha fazla olduğu bir gerçek… Nasıl yorumlarsanız yorumlayın.
Açlık durumu insan sağlığı açısından sadece açların halinden anlamaya münhasır değil birçok hikmetleri vardır.
Öncelikle ve özellikle “ibadetin esası emrolunduğu, ilahi emir olduğu için yapılmasıdır.” Nokta…
Sonra hikmeti, faydaları tali cihetidir. Sayısız denilebilecek hikmeti ve faydaları vardır.
Bedenin, anatominin, insan denilen harika makinenin fabrika ayarlarına dönmesidir.
Biyolojik psikolojik yönleri de diğer faydaları
Gelelim Ramazan alıcılarına.
İnsan sadece biyolojik bir makineden ibaret değil. Yapısında, terkibinde bir çok unsurlar, istidatlar, kabiliyetler, duyular, duygular, lâtifeler var.
Biyolojik yapının tezahürü olan kuvveler, nefis, hissiyat etkin olduğu zaman hayvani yönü öne çıkar.
Bu hisler insani hasiyetini, lâtifeleri bastırır. İnsani lâtifelerin öne çıkması midenin etkisini azaltmak beynin etkisini artırmak için mideyi istirahata almak gerekiyor. Mide yoğun çalışırken vücutta dolaşan kanın büyük bir bölümü midenin kaslarına seferber oluyor. Eğer mide istirahatte olursa kanın büyük bir bölümü beyine gider. Beyin yeterli kan ve oksijen aldığında zihni faaliyet artar. Düşünme, tefekkür, muhakeme, mantık, hafıza ve diğer latifeler harekete geçer.
Tefekkürün ehemmiyetini ayrıca izah ve ispata gerek yok.
Tefekkür, düşünme insaniyeti yücelten marifette mertebe kat’etmek demektir.
Marifette mertebe Cenab-ı Hakk’ın esmasına mazhar olmaktır. Eşyaya bakış, eşyadan esma tecellilerini okumaktır. İşte bu gerçek farkındalıktır. Şuurdur. Kemalattır.
İnsani lâtifeler tezahür ettiği, açığa çıktığı zaman, vicdan, şefkat, merhamet, muhabbet vs. duygular ve lâtifeler belirgin olur. İnsanın gerek ferdi gerek sosyal hayatına müspet yansıması olur.
Ramazanda mânevi alıcılar daha da hassaslaşır. Sadece biyolojik göz değil sayısız gözler açılır.
Bilhassa kalp gözü açılır. Her lâtife ayrı bir göz olur. Sair zamanlar görülemeyenler görünür olur.
Bakmak ve görmek farkı daha belirgin olur. Her zaman göz önünde olup fark edilemeyenler fark edilebilir olur.
Kâinat kitabının satırları arasındaki ince yazılar, muhteşem manzaranın renkleri arasındaki tonların farklarının farkına varılır. Sanatkârın ne kadar büyük ve mahir bir sanatçı olduğu idrak edilir.
Mâneviyat büyükleri “riyazet” denilen açlık talimi yapıyorlarmış. Belirli bir süre sonra keşifler başladığını biliyoruz. “Ne yersek, hangi mineraller sağlığa faydalı” soruları ve cevapları gündemi kaplamış durumda. Bu yaklaşım biyolojik bir yapıdan ibaret olan mekanik ruhsuz insan hakkındadır.
Halbuki alıcılar açlıkta açık oluyor.
Keşifler ondan sonra başlıyor olduğuna dikkat çeken yok.
Dr. Aidin Salihi’nin “Gerçek Tıp” diye bir kitabı var. Tavsiye ederim. Birçok hastalığın tedavi şeklinin üç, yedi ve on günlük açlık programları ile tedavi metotları ön görülüyor.
O kitapta yeme konusunda ölçü “Hayvan günde üç öğün, insan iki öğün, müslüman tek öğün yemek yer” diye sert bir tavsiye yer alıyor. Ben demedim o diyor.
Maneviyat ikliminde alıcıların açık olmasına dikkat edip Ramazan ayını fırsata dönüştürmek temennisiyle Ramazanın hayırlara vesile olmasını dilerim.