Ahmet Taşgetiren Ramazan ayının son on gününü Mekke ve Medine’de geçirmiş ve hissettiklerini kaleme almış. Çok nefis anlatmış. Kalemine kuvvet.
Bir ay bunu doya doya yaşamak ise daha farklı oluyor.
Mekke’de teravihleri dört imam kıldırıyordu. Bir gece iki imam, diğer gece de iki imam imamlık ediyordu. Farz namazını da başka bir imam kıldırıyordu.
Hangi imam etkileyiciydi dense fark etmek mümkün değildi.
Bir gece ilk on rek’atı CUHEYNİ kıldırıyordu. Çok ince etkileyici sesi ile.
İkinci on rek’atı meşhur SUDEYSİ kıldırıyordu. Ayetlerin manalarına göre ses ritmini ayarlayan, zaman zaman okurken ağlayan ve ağlatan biri.
İkinci gecede ilk on rek’atı Kabenin demirbaş imamlarından ŞUREYM kıldırıyordu. Akıcı bir üslup etkileyici bir okuyuşu var.
İkinci gün ikinci on rek’atı kıldıran MAHİR’in bir okuyuşu var ki dinleyenleri mest eden bir üsluptaydı.
Ramazan boyunca her gün bir cüz okunarak teravih kılınıyordu.
Hem teravih namazı, hem hatim yapmış olma sevabı, hem otuzbin katına kadar sevabın yazıldığı ramazan gecelerinde uzun boylu kıyamda kalmak, Allah’a karşı el-pençe durmak hazzını bütün cemaat yaşıyordu.
Bir ay boyunca herkes namazlar ve tavafların dışında Kur’an okuyordu. Yüzbinlerce, hatta milyonlarca insan hep O mukaddes kitabı kıraat ediyordu.
Ramazan ayı bayram hutbesi ile taçlandırıldı. Medine’de Kur’an okuyuşu ile herkesi etkileyen, çok duygulu, zaman zaman hıçkırıklara boğulan SALİH BEDİR bayram namazını kıldırdı. Hutbeyi de o okudu.
Önemli ve ana meseleleri nazara verdi. Hele insan hakları, yabancılara, işçi olarak çalışanlara karşı yapılması gerekenleri [Suud’da çok önemlidir] vurgulayarak ikazlar yaptı. Çok fesih ve faydalı bir hutbe irad etti.
Bayramlaşma kucaklaşma da çok renkli bir atmosferde cereyan etti.
İnsanlar ellerinde hurmalar veya şekerler ile ikramlar yapıyorlardı. Tanıyıp tanımaması önemli değil, dil ve rengin de ehemmiyeti yoktu.
Kalbden kalbe açılan muhabbet yolları kaynaşmaya yetiyordu.
Yazarın dediği gibi ramazan ve bayramın manevi atmosferini anlatmak mümkün değildir. Ancak yaşayan anlar.