Recep, tazim ve saygı anlamında bir kelimedir. İslamiyet’ten önce de Araplar Hz. İbrahim’in (as) bakıye-i dininin gereği olarak nasıl Kâbe’ye önem veriyorlarsa aynı şekilde “Receb” ayına da değer verir ve saygı gösterirlerdi. Kan dökülmesi ve büyük günahların işlenmesinin haram sayıldığı aylar olarak Araplar “Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb” ayını kabul ederlerdi. Peygamberimiz (sav) de bu aylara gereken saygıyı göstermiştir. Bu bakımdan Receb ayında kılıçlar kınına girer ve bir huzur ve güven ortamı oluşurdu.
Receb ayı bizim dinimizde ayrı bir öneme sahiptir. Bu ayın ilk “Cuma Gecesi” “Regaib Kandili” olarak Allah’a yönelme ve ibadete rağbet için kalpler ve bedenler hazır hale getirilir. Nitekim yüce Allah İnşirah Suresinde “Boş kaldığın zaman Allah’a yönelerek ibadete ve İslami hizmete çalışmaya yönel ve rağbet et” (İnşirah, 94:7-8) emredilir. Bu tavsiyenin gereği olarak peygamberimiz (sav) “Allah’ım Recebi ve Şâban’ı hakkımızda hayırlı, mübarek ve bereketli kıl, bizi Ramazan’a ulaştır” (Müsned-i Ahmed, 1:259; Camiu’s-Sağir, 2:90) şeklinde dua buyururlardı.
“Ebced Tefsiri”ne göre Recebin “R”sı “Allah’ın rahmetini” “C”si Allah’ın “Cûd” yani cömertliğini, “B” harfi ise, Allah’ın “Birr” ve ihsanını ifade etmektedir. Dolayısıyla bu ayda Dua ve ibadet etmek Allah’ın rahmetine, ihsanına ve affına sebeptir. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binler ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar” (Şualar, 2005, s.770) buyurarak sevapların bu ayda sair aylardan daha ziyade olacağını ifade eder.
İslam bilginleri “Recep hürmet ayıdır, Şaban hizmet ayıdır ve Ramazan nimet ve mükâfat ayıdır” demişlerdir. Yine “Receb ekme, Şaban sulama ve Ramazan biçme ayıdır” demişlerdir. Bu ayda diğer aylardan farklı olarak oruç tutmayı peygamberimiz (sav) tavsiye buyurmuşlardır. Hiç olmazsa haftanın “Pazartesi ve Perşembe günü” o da olmazsa “ayın başında, ortasında ve sonunda” veya “Mübarek gecelerin önünde ve sonunda” veyahut “Ayın 13. 14 ve 15. gününde oruç tutulabilir. İslam bilginlerinden İmam-ı Gazali kesintisiz oruç tutmayı hoş görmemişlerdir. (İhya, 1:237) Ancak bir kısım salihlerin ve abidlerin adeti olarak tutulabilir.
İbadet beş çeşittir: Birincisi, tövbe ve istiğfar, ikincisi, Kur’ân-ı Kerim ve evrad okumak, üçüncüsü, ilim öğrenmek, dördüncüsü, namaz kılmak ve beşincisi de dua ve salâvat getirmektir. Bu beş nevi ibadetten hangisine daha çok ağırlık verilirse verilsin kişinin durumuna ve yapabileceğine göre makbuldür. Herkes kendisine göre bir usul takip edebilir.
Peygamberimizin (sav) “Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” (Acluni, Keşfu’l-Hafa, 1:423) buyurarak Allah’ın recep ayında bol nimet ve ihsanda bulunacağını belirtmiştir.
Ehl-i Beytin imamlarından olan Musa Kâzım (ra) “Kim Recep ayından bir gün oruç tutarsa, cehennem ateşi ondan bir yıllık mesafe uzaklaşır; kim de üç gün oruç tutarsa cennet ona vacip olur” demiştir. Tabii ki bu haliyle vefat etse böyledir; ama daha sonra Allah’ın öfkesini çekecek günahlara girerse elbette bu vaadin dışında kalmış olur. Ancak bu mübarek ayda tövbe ve istiğfara devam eden bir kimsenin mutlaka affedileceği, daha sonra işlenen günahlardan hesaba çekileceği doğrudur.
Bir de “Fezail-i Âmâl” denilen amellerin faziletine dair hususlarda ne kadar mübalağa yapılsa yerindedir. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi’nin (ra) izah ettiği gibi, “Amellerin fazilet ve sevabına dair ehadis-i şerifenin bir kısmı terğib ve terhibe münasip bir tesir vermek için, belagatlı bir uslüp ile geldiğinden, dikkatsiz insanlar onları mübalağa zannetmişler. Halbuki bütün onlar ayn-ı hak ve mahz-ı hakikat olduklarından, mücâzefe ve mübalağa içlerinde yoktur.” (Sözler, 2004, s.553)
Din daima ahiret ve ebedî hayat noktasından meseleye bakar. Bu sebeple dünyanın ahrete nispeten hiçbir değeri yoktur. Ahirette ve cennette bir ağacın veya evin bulunması bu dünyanın tamamına bin sene sahip olmaktan daha değerlidir. Zira dünya fani, ahiret bakidir. Bu sebeple ahrete ait sevap dünya ile kıyas kabul etmez. Bu sebeple Regaib kandili ve bu ayda yapılan ibadetlerin sevabı mübalağa değil, ancak mahz-ı hakikattir.