Cevap 1:
Kaza orucu olan kişi, önce kaza orucunu tutar, daha sonra da nafile oruç tutmak isterse onları tutabilir. Önce kaza oruçlarını tutması daha doğru olur.
Böyle bir orucu tutacak kimsenin durumu ve niyeti de önemlidir. Örneğin orucunu bilerek tutmayan ve kazaya bırakan kimse ile hastalık, âdet hali veya yolculuk gibi bir nededen dolayı orucunu kazaya bırakan bir kimsenin durumu bir değildir. Bu açıdan değerlendirirsek, kişi durmuna ve niyetine göre karar verebilir.
Bu bir niyet ve yorum meselesidir.
Tıpkı yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak güç bela getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan aynı güçlükle uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi.
Biri düşünmüş ki:
- Bu çölün ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da hayvana binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyle ise şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar, hayvanlarına binmek istediklerinde taşın üstüne çıkıp bineklerinin üzerine kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun. Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabbimiz ondan razı olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş.
Böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş:
- Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun...
İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı Allah rızasını kazanmış, ümit ettiği sevaba nail olmuş... Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul...
Biz de sâfi bir niyetle nafile oruçları kaza oruçlarımız niyetiyle tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatâlarımızı affedebilir... Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi cimriliğini O'na da şâmil kılamaz.
Cevap 2:
Recep ayının gün içindeki en sevaplı ibadeti, oruçtur. Bu oruç nafile oruçtur. Yani tutulursa sevabı vardır, tutulmazsa bir sakıncası ve günahı yoktur.
İşin aslına bakılırsa, hadislerde Peygamberimiz (asm)'in Ramazan ayı dışındaki oruçları anlatılırken, onun Hicri ayların 13, 14 ve 15'inde oruç tuttuğu belirtilir. Bu günlere de "beyaz günler" anlamında "eyyam-ı bıyd" denir. Yani ayın en parlak olduğu dolunay günleridir. Hatta öyle ki, Peygamberimizin bu oruçları hiç ihmal etmediği, her ay tuttuğu anlatılır. Çünkü bugünlerde insan bedeninde birtakım psikolojik değişimler olduğu için, bugünlerin oruçla geçirilmesi tavsiye edilmiştir. Peygamberimizin her hafta nafile olarak tuttuğu bir diğer oruç da pazartesi ve perşembe günleri oruçlarıdır.
Bu günlerde oruç tutmasının hikmetini de Peygamberimiz (asm) şu sözleriyle ifade eder:
"Ameller (yapılan ibadetler) Allah Tealaya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben amelimin oruçlu olduğum hâlde arz edilmesini severim." (Tirmizî, Savm: 44)
Recep ayı öteden beri halk arasında üç ayların ilk ayı olarak bilinir ve oruç ayları olarak tanınır, diğer aylara nazaran bu aylarda daha çok oruç tutulur. Zaten üçüncü ay olan Ramazan'da oruç tutmak farzdır. Bir yerde Recep ve Şaban ayında tutulan oruçlar Ramazan'a bir hazırlık ve alışma dönemidir.
Bazı kitaplarda Recep ayı orucu ile ilgili değişik hadisler rivayet edilir. Fakat hadis alimleri bu hadislerin rivayet zinciri ve gelişi hakkında sağlıklı bilgi olmadığını söyleyerek dikkatli olunmasını tavsiye ederler.
Ancak sahih hadis kaynaklarında Recep ayı orucu hakkında şu iki hadis kaydedilir. Abdullah bin Abbas, Peygamberimizin Recep ayı orucunu anlatırken şu rivayeti zikreder:
"Resulullah (a.s.m.) Recep ayında, bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz, '(Gâliba) hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak).' derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz; '(Galiba) hiç tutmayacak.' derdik.'' (Buhari, Savm:53; Müslim, Siyâm:179; Ebû Dâvud, Savm 55)
Bu hadiste hem bir teşvik var; Recep ayında oruç tutmanın önemi dile getiriliyor. Öbür yandan da bu ayda Ramazan ayı gibi kesintisiz, hiç ara vermeden oruç tutulmaması tavsiye ediliyor. Peygamberimiz (asm) her iki şekli de uygulamıştır ki, Müslümanlar iki tercih arasında serbest bırakılmış. İsteyen ara ara tutar, isteyen daha sık oruç tutar.
Aşağıda yer alan hadis ise Recep ayı orucunun nasıl tutulmasını net bir biçimde açıklıyor.
Kur'ân'da geçen harem/hürmetli/saygın aylardan birisi de Recep ayıdır, bu aylara haram ayları denir. Peygamberimiz (asm) bu aylarda oruç tutmayı şu sözleriyle anlatıyor:
"Haram aylarından bazısını tut, bazısını bırak, haram aylarda tut ve bırak, haram aylarda tut ve bırak."
Hadisi nakleden Hz. Bâhilî diyor ki:
"Resulullah (a.s.m.) 'tut' dedikçe, üç parmağını yumdu, 'bırak' deyince de üç parmağını bıraktı." (Ebû Davud, Savm:54)
Böylece Peygamberimiz (asm)'in "Üç gün tut, üç gün ara ver" dediği anlaşılıyor. Recep ayında devamlı olarak aralıksız oruç tutanlar, bu oruçların sevabını alırlarsa da pek tavsiye edilmiyor. Sebebi ise Recep ayının Ramazan ayına benzetilmemesidir.
Ancak kefaret orucu tutmak isteyenler için, Recep ayının ilk gününden itibaren Şaban ayı ile birlikte iki ay aralıksız tutulur, buna Ramazan orucu da katılarak üç aylık bir oruç ibadeti yapılmış olur.
Sorularla İslamiyet