Hayatımızı değerlendirme adına, yaşantımızı etrafında döndürdüğümüz reel eksen önemli.
Neyin peşinde olduğumuzu baştan bilmek zorundayız. Ciddi hayat serüveninde avare boşluklara yer yok. Gelecek endişesi, "amel defteri"nin açılacağı, bütün sırların döküleceği, "mizan"ın kurulacağı gün için gerekli. Hareketlerimize endaze kazandıracak da böylesi endişe.
İyi davranışlar toplamından bahsedeceksek, öncesinde tahkike dayalı iyi bir "iman"ı konuşmalıyız.
Allah'a imanı konuşmalıyız, ahrete imanı konuşmalıyız. Ve bütün güzel ahlakı kendilerinden öğrendiğimiz peygamberlere imandan bahis açmalıyız. İlahi kelamın gaye ve hikmetini, irade ve kudretin birer kitabı olan "varlık"la karşılaştırmalı şekilde okuyarak vahiy kültürünü konuşmalıyız bir de.
Makro-mikro alemler "gel-git"inde holografik bakış açısıyla yaptığımız, akli, kalbi ve ruhi tefekkür, hak ve hakikatin içimizdeki deruni dalgalanma ve inkişaflarını tetiklerken, kural tanımaz felsefi ya da tasavvufi şathiyelerin girdabından korunmak için mutlaka Kitab'ın sefinesine sığınmış bulunmanın lüzumuna olan itikadımızı dillendirmeliyiz en önce... Teorik-pratik kötülüklerden arınmak bağlamında da bu böyle.
Salt bilgi, değiştirmede mecalsiz. Hele, ülfet, ünsiyet ve alışkanlıklar sebebiyle kötülük insanın karakterinde kök salmışsa, salt bilgiyle değişim muhal. Burada bilgiden çok ama çok daha güçlü bir olgunun devreye girmesi kaçınılmaz.
O olgu iman. Her yeri "Huzur-u İlahi" haline dönüştürücü Allah'a iman. Her yapılanın hesabının sorulacağı bilincini sürekli besleyici ahrete iman... Tüm Yeşilaycı kuruluşların gayelerine yönelik faaliyetlerde yetersiz kalışlarının tek sebebi demiyorum; fakat ana sebebi bu nüansı gözden kaçırmalarıdır, diye düşünüyorum. Batağa saplanmış insana bataklığın kötülüğünü, korkunçluğunu anlatmaya benzer bilgilendirmelerle kişileri kötü alışkanlıklardan vazgeçirmenin kifayetsizliği ortada.
Sigara paketlerinin üzerine büyük puntoyla yazılmış "Sigara öldürür" ibaresinin kaç kişinin sigarayı bırakmasına vesile olduğunu araştırmakta fayda var. İçki, kumar ve emsali diğer bağımlılıklar için yapılan bilgilendirici uyarılar için de etki bakımından durum çok farklı değil.
Bu gerçekler bilançosundan çıkarılacak ders, Yeşilaycı tüm çalışmaların, faaliyetlerin, bu konuda uzmanlaşmış kişilerle, kurumlarla işbirliği içinde ve de öncelikle değişimi sağlayacak imanı takviye edici ve daim devrede tutucu projelere yönelmeleri gerektiğidir. Şimdiki hal, bütün iyi niyet ve yoğun aktivitelere rağmen, itiraf etmeliyiz ki izmihlal...
Elbet burada, insan nefsinin kötüye meyli, kötülüklerin ise tahrip gücü sebebiyle çok hızlı yayılma ve yaygınlaşma potansiyeline sahip bulunuşu ve tamirin tahrip karşısındaki tabii ve fiziksel zaafı gibi tali gerekçeleri de belirtmemiz gerekiyor.
Doğrudur, bir ev birkaç saniyede yıkılabilir; fakat uzun sürede ancak yapılır. Yine doğrudur; bir bağın, bir bahçenin vücudu için pek şartın bir arada bulunması gerekir; halbuki aynı bağ ve bahçe, sulanmama gibi küçük bir kasıt ya da ihmalle tamamen kurur.
Ne ki bunlar ve benzeri durumların doğruluğu teklif edilen çarenin gerekliliğini zayıflatmıyor, aksine daha da güçlendiriyor; tekzip etmiyor, tasdik ediyor...
Unutulmamalıdır ki, kötülüklere ara verilmesi değil, asıl olan kötülüklere son verilmesidir. Ve yine, sadece kötülüklere son verilmesi değil, asıl olan iyiliklerle de donanımlı hale gelinmesidir. Böylesi bir neticenin yegane vesilesi ise iman ve imanda vücut bulup gelişen güzel ahlaktır. Terbiyeye, eğitime matuf çalışmaların reel ekseni de onlar olmalıdır.
Bugün