Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır? (Zümer Sûresi: 39:32.)
“Dindar bir adam, din muhabbeti için, ‘Hak böyledir, hakikat budur, Allah'ın emri böyledir’ der. Yoksa Allah'ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derece haddinden tecavüz edip, Allah'ın taklidini yapıp, Onun yerinde konuşmaz.” (Bediüzzaman)
Yıldızı, yıldız böceği gibi küçük göstermek şeytanın şiarıdır.
Kur’an’ı beşer kelamlarıyla kıyaslayıp değerlendirmek ne kadar doğru olabilir?
İsterse son derece masumane bir istekle de olsa Kur’an’ın “Biblia Pauperum”nu düşünmek nasıl bir akla hizmet olabilir?
Hangi ressam ve hangi resim Kur’an’ı, Kur’an gibi gösterebilir?
Kur’an’ın günümüzdeki görsel tekniklerin hepsinin kullanılmasıyla da gerçek tarifi mümkün mü?
Hâlbuki Kur’an’ın tefsirini denizler mürekkep olsa bütün ağaçlar kalem olsa yine de hakiki bir tefsirini yazmaya yetmez.
Bundan dolayıdır ki resimle tarif etmek Kur’an’ın manasını daralttığı/ya da daraltacağı için, bence Kur’an’a büyük zarar vermiş olur.
* * *
Ben bu konuda otorite değilim lakin bazı şeyleri de bilmiyor değilim.
Zira bilebildiklerimi her Müslüman bilir.
Mesela Kur’an Allah’ın kelamıdır.
Aynı şekilde kâinatı okuyan bir kitaptır…
Nasıl ki kâinat da bir Kur’an’dır…
Yani kâinatı ayetlere indirgesen Kur’an, Kur’an’ı açsan kâinat meydana gelecektir.
Başka bir ifadeyle Kur’an kâinatın krokisidir diyebiliriz.
Aynı şekilde mülk ve melekutu, alemi şahadeti ve alemi gaybi de ihata eden, Uluhiyet-i mutlakadan gelen bir hitaptır.
Yine bugün nerdeyse her okuryazarın bildiği basit bir gerçek daha vardır ki; kâinatta hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığıdır.
Bunun bilimsel manası ise kâinatın sınırsız boyutta yaratılmasıdır.
Yani bu şu demektir ki; yaratıcıdan başka hiç kimse mutlak kainatı göremez.
Nitekim Bediüzzaman; “mutlak hakikati ancak bir nazarı dakaikaşina görebilir” demektedir.
Yani Schrödinger'in Kedisi’nin ölü olup olmadığını nazarı dakaikaşinaya sahip birisi bilebilir.
O nazara sahip olan ise ancak Yaratıcıdır.
Dolayısıyla Yaratıcının bu sonsuz boyutlara haiz ilmi ve bakışı, Kur’an’ında da gözükmektedir.
Kur’an bütün zamanlara hitap ettiği için, öyle bir şekilde yazılmıştır ki en basitinden sonsuza doğru giden derinliklere sahiptir.
Yani teşbihte hata olmasın her bir kelimesi ters bir koni gibidir, bulunduğun zamana, sahip olduğun ilme ve yeteneğine göre açılım/derinlik söz konusudur. Diğer sonsuz tarafları gizlenmiştir.
Hiçbir gavvas dalgıcın Kur’an’ın tümünü görmesi mümkün değildir.
“Bu Kur'an, kudreti her şeye galip olan ve hikmeti her şeyi kuşatan Allah tarafından indirilmiştir.” Zümer Sûresi: 39:1
"Herbir âyetin mânâ mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. Bu dört tabakadan herbirisinin fürûatı, işârâtı, dal ve budakları vardır." (Hadis-i Şerif)
“Biz Kur'an'ı, insanlara dura dura okuyasın diye ayet ayet ayırdık ve onu peyderpey indirdik.” (İsra:106)
“Biz o Peygamber'e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.” (Yasin:69)
Ve Kur’an’la nasıl ki Resulüne şiir öğretmediği gibi resim de öğrettiğini sanmıyorum.
Bence meseleye insan kâinat ve Kur’an üçgeninde bakmakta fayda vardır.
Kâinat sınırsız boyutlarda yaratılmış, insan sınırsız duygu ve cihazatlarla donatılmış ve Kur’an bunları tanıtmak için indirilmiş.
Yani insan ve Kur’an arasında o kadar sınırsız bağlar söz konusu ki bütün o bağların hepsini bir kenara itip sadece görsel boyutunda değerlendirmek ne derece gerçeği yansıtacaktır.
Hal böyle iken “Kur’an-ı Musavver” tartışmasını başlatmak isteyenler acaba bir manada Bediüzzaman’la mübarezeye giren şeytanla aynı paralelde hareket etmiyorlar mı?
Hani 26. Mektupta şeytanla Bediüzzaman’ın yaptıkları mübarezede Bediüzzaman şeytanı tamamen ilzam etmişti ya… İlzam ettikten sonra şeytan da ilginç bir cevap vermişti ya…
Şeytan der: "Bunlara karşı gelemem, müdafaa edemem. Fakat çok ahmaklar var, beni dinliyorlar. Ve insan suretinde çok şeytanlar var, bana yardım ediyorlar. Ve filozoflardan çok firavunlar var, enâniyetlerini okşayan meseleleri benden ders alıyorlar, senin bu gibi Sözlerin neşrine sed çekerler. Bunun için sana teslim-i silâh etmem."
Resimli meal isteyenlerin kulakları çınlasın.