Resul-i Ekremin parmaklarından su akması

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Malûmdur ki, cemaatler içinde vuku bulan hâdiseler, âhâdî bir surette nakledilse, tekzip edilmediği vakit, doğruluğunu gösterir. Çünkü, insanın fıtratında, yalana yalandır demeye cibillî bir meyil vardır. Hususan, her kavimden ziyade yalana karşı sükût etmez Sahabeler olsa; hususan hâdiseler Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma taallûk etse; ve bilhassa, nakleden, meşâhir-i Sahabeden olsa, elbette o haber-i vahid sahibi, o hâdiseyi gören cemaati temsil eder hükmünde rivayet eder.

Halbuki, şimdi bahsedeceğimiz mu’cizât-ı mâiyeyi, herbir misali çok tariklerle, çok Sahabelerin ellerinden, binler Tâbiînin muhakkikleri el atıp almışlar, sağlam olarak ikinci asır müçtehidlerinin ellerine vermişler. Onlar da, kemâl-i ciddiyetle ve hürmetle el atıp, kabul edip, arkalarındaki asrın muhakkiklerinin ellerine vermişler. Her tabaka, binler kuvvetli ellerden geçip, gele gele tâ asrımıza gelmiş. Hem Asr-ı Saadette yazılan kütüb-ü ehâdisiye sağlam olarak devredilip, tâ Buharî ve Müslim gibi ilm-i hadîsin dâhi imamlarının ellerine geçmiş. Onlar da, kemâl-i tahkikle merâtibini tefrik ederek, sıhhati şüphesiz olanları cem ederek bize ders vermişler, takdim etmişler. جَزَاهُمُ اللهُ خَيْرًا كَثِيرًا

İşte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mübarek parmaklarından suyun akması ve pek çok adama içirmesi mütevatirdir. Öyle bir cemaat nakletmiş ki, yalana ittifakları muhaldir. Şu mu’cize gayet kat’îdir. Hem üç defa, üç mecma-ı azîmde tekerrür etmiş. Başta Buharî, Müslim, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Şuayb, İmam-ı Katâde gibi pek çok ehl-i sahih bir cemaat, Sahabelerden, başta hâdim-i Nebevî Hazret-i Enes, Hazret-i Câbir, Hazret-i İbni Mes’ud gibi meşâhir-i Sahabenin bir cemaatinden, parmaklarından suyun kesretle akması ve orduya içirmesi, nakl-i sahih-i kat’î ile beyan edilmiştir. Bu nevi mu’cize-i mâiyeden, pek çok misallerinden dokuz misali beyan edeceğiz. (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Sekizinci İşaret)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Asr-ı Saadet : Peygamberimiz (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
bilhassa : özellikle
cemetme : toplama, bir araya getirme
cibillî : yaratılıştan gelen
dâhi : son derece zeki, dehâ ve hikmet sahibi kimse
ehl-i sahih : söyledikleri doğru ve güvenilir olanlar
fıtrat : yaratılış, mizaç
haber-i vâhid : bir kişi kanalıyla gelen haber veya hadis
hâdim-i Nebevî : Peygamberimizin (a.s.m.) hizmetçisi
hususan : özellikle
ilm-i hadîs : hadis ilmi
ittifak : birleşme, söz birliği
kemâl-i ciddiyet : tam bir ciddiyet
kemâl-i tahkik : mükemmel tahkik, araştırma ve inceleme
kütüb-ü ehâdisiye : hadis kitapları
mecmâ-ı azîm : büyük, kalabalık topluluk
meratib : mertebeler, dereceler
meşâhir-i Sahabe : Sahabelerin meşhurları
mu’cizât-ı mâiye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) su ile ilgili mu’cizeleri
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hal ve hareket
muhakkik : gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen
muhal : olması imkânsız
mübarek : bereketli
müçtehid : âyet ve hadisler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kabiliyetine sahip olan âlim
mütevatir : yalanda birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların birbirinden aktardığı hadis
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
sıhhat : sağlamlık, doğruluk, güvenilirlik
suret : biçim, şekil
sükût : sessiz kalma, susma
taallûk etmek : ilgilendirmek, ait olmak
Tâbiin : Sahabeleri gören mü’minler
tarik : yol, hadis veya haberin geliş kanalı
tefrik etme : ayırma
tekerrür etmek : tekrarlanmak
tekzip : yalanlama
temsil etmek : bir gurubun adına hareket etmek
ziyade : çok, fazla

Risale-i Nur Haberleri