Resulullah (asm) ve Mukabele Geleneği

Misafir Kalem

M. Burak Tunay

1400 yıl önce, Ramazan ayının ilk günleriydi. Mekke’de geçen on üç yılın ardından hicret edilmiş, Medine sokaklarının yaklaşık on yıldır içinde bulunduğu huzur ve bereket iklimi günden güne kendini hissettirerek tazeleniyor, sahabeyi kiram efendilerimiz, Resulullah’ın (asm) sohbetinin feyziyle ve her yerde okunan ve kalplere nakış nakış dokunan ilahi kelamın ahengiyle renkleniyordu. O (asm), her zamanki gibi ümmetiyle ilgileniyor, onların dertlerini dinliyor, sorularına cevap veriyordu. Ancak bu Ramazan, diğerlerinden farklı bir heyecan taşıyordu.

Akşam namazı kılındıktan sonra, Resulullah (asm) evinin yolunu tuttu. Evine yaklaştığında, Cebrail (as)'ın nurani şahsiyetini gördü. Cebrail (as), Kur'an'ı, Resulullah (asm)'a arz etmek için gelmişti. Resulullah (asm), eşi Hz. Aişe validemizden müsaade alarak Cebrail (as) ile o mehtaplı gecede karşılıklı diz dize verip bir köşeye oturdular. Cebrail (as), o güne kadar nazil olan ayetleri okumaya başladı. Resulullah (asm) huşu içinde dinliyordu. Bazen de Resulullah (asm) okur, Cebrail (as) dinlerdi. Saatler süren bu mukabele, gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti. Resulullah (asm) ve Cebrail (as), Kur'an'ın her bir ayetini, her bir kelimesini birlikte tefekkür ediyor, manalarını derinlemesine inceliyorlardı.

Ertesi gün, Resulullah’ın sohbet meclisi olan Mescid-i Nebevide sahabeler onu merakla bekliyorlardı. Resulullah (asm), onlara Allah tarafından yeni bir ikramda bulunulduğunu, Cebrail (as) ile o güne kadar nazil olan ayetleri birlikte okuyup tefekkür ettiklerini söyledi. Sahabeler, Resulullah (sav)'ın anlattıklarını büyük bir hayranlıkla dinlediler ve o günden sonra, her Ramazan ayında mukabele geleneğini sürdürmeye karar verdiler.

Hikâyeden hareketle Ramazan, Kur’an ayı olduğunu bilmeli ve gereken kıymeti göstermeliyiz. Rivayetlerde belirtildiği üzere her bir Kur’an harfinin Ramazan’da bin sevap, cuma günlerinde ise binden ziyade sevap kazandırdığının bilincinde olarak; Arı, nasıl kendine gelen vahiyle peteğini örer ve balını yaparsa biz de Kur’an’dan gelen nurlarla ruhumuzu, aklımızı, kalbimizi nurlandırıp, imanımızı kuvvetlendirmeliyiz. Kur’an, namaz ve oruçla tazelenen bir İslam insanı olmalıyız.

Kur’an şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un:
İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!


Dizeleriyle öğütlediği kitabımız Kur’an’ı gözümüzün nuru bilip Kur ’ansız bir gün geçirmemeli, bilhassa Ramazanda müsait vakitlerimizde Peygamber Efendimizin (asm) yadigarı olan bu geleneği hayatta tutarak mukabele okumak yahut dinlemeye gitmeyi, elimizden geldiğince en azından bildiğimiz sureleri okumak ve manalarını öğrenmek için gayret içerisinde olmayı hedeflemeliyiz.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.