İsbat: sabitleme, tesbit etme, kesinleştirme, şahit ve delil göstererek doğruyu meydana çıkarma, var etme anlamlarına gelmektedir. İsbat-ı hüner; maharet gösterme, isbat-ı vücud da; varlığını gösterme, hazır bulunma demektir. İsbatın zıddı mahvetmek, yok etmek, iptal etmek ve inkar etmek anlamlarına gelmektedir. İsbat kelimesi; izah, izhar ve beyan kelimeleri ile birlikte sık sık kullanılmaktadır. (1)
Fransızca; Pozitivizm demek olan İsbatiyecilik adında bir de felsefi bir akım vardır.
Bu felsefe nazariyesine göre; isbat yolu ile yakîn ve şüphesiz bilginin elde edilebilmesi, tecrübelere, müşahadelere ve vakıalara istinaden mümkün olacağı iddia ederek isbat şekli ve sahası daraltılıp sadece maddiyata münhasır kılınmıştır. Bu anlayış yalnız maddiyata ait mes'eleler için doğru olsa bile manevi hakikatler için geçerli değildir. Çünkü göz, kalb ve ruhun gördüklerini göremez. (2)
İsbatlamanın belirli usul ve esasları vardır. İsbata girişen kimsenin ehil, uzman, araştırmacı, zeki, uyanık, müdakkik ve güvenilir; isbatta kullanılan yöntem ve delillerin de şüphelerden uzak, sağlam, kuvvetli ve ikna edici olmaları gereklidir.
Bir mesele isbatlamaya muhtaç mıdır, yoksa değil midir? Öncelikle bunun tesbit edilmesi gerekir. Böyle bir talep ve ihtiyaç yoksa, çabalamak yersiz olacaktır.
Muğlak, şüpheli ve anlaşılmaz şeylerin isbatlanmaya ihtiyacı vardır. Yeri geldiğinde her şey ispata muhtaç da olabilir. İspatlama, ilmen, aklen, mantıken yapılabildiği gibi bizzat yaparak fiiliyat ile ve hal diliyle de yapılabilir. Delillerin zayıf ya da şüpheli olmaları halinde, delillerin kendileri de ispata muhtaçtırlar. Zayıf delillerin bir araya gelmeleri, birbirlerine kuvvet vermeleri, kuvvetli bir delil ve ispat hükmüne geçebilir.
İspatlamada ilmelyakin, aynelyakin ve hakkalyakin olarak üç ana kademe var diyebiliriz. Bunları; bilme, görme ve yaşama şeklinde de ifade edebiliriz. Mesela; bir dağın arkasında tüten dumanı görünce, ilmelyakin biliriz ki; o dağın arkasında ateş yanıyor. Ateş görüş mesafemize girince, aynelyakin müşahede eder; ateşin yanına gelince de dokunur, ısınır veya yemek pişirecek olursak hakkalyakin yaşamış oluruz.
İspatlama; adım adım, kademe kademe, kısım kısım, ayrıntılı ve açık olarak, icmalen gayet kati ve parlak bir surette, iki kerre iki dört eder katiyetinde, fikren ve yakini bir surette, tekrar ile, temsil ile, şahid göstererek, pek güzel ve harika, en muannid münkirleri de tasdike mecbur eden bir surette; vücub, zaruret ve lüzum derecesinde, pek çok muvazenelerle, hadiselerin şehadetleriyle, hallerle, hal dilleriyle, bir iz, bir işaret, bir gölge ile, ittifakla, binler ehl-i hakikat ve dikkatin kanaatleri ile yapılabilir.
İsbatta kolaylık, inkârda zorluk vardır. İspat edici, isbat etmek istediği şeyi göstermekle binler inkârcıya karşı davasını çok rahat bir şekilde kazanabilir. Mesela; Hindistan cevizi var diyen bir adam, Hindistan cevizini göstermekle davasını ispat eder. İnkâr edenler de bütün dünyayı didik didik arayarak olmadığını ispatlamak zorundadırlar. (3)
Bazı hakikatler de vardır ki, bunları zaman ve hadiseler doğrulayıp ispatlayacağından bekleyip görmek gerekecektir.
Kaynaklar:
1-Devellioğlu, Ferit, Ansiklopedik Osmanlıca-Türkçe Lugat, Ankara
2- www.risaleara.com/minilugat.asp?kelime=isbat
3-Nursi, Bediüzzaman Said, Meyve Risalesi,Yedinci Mesele, s: 43
Bir sonraki yazımızda "Risale-i Nurun İsbat Yöntemi" üzerinde duralım.