Risale-i Nur, Alevilik ve Şia meselesinde sulhu sağlar

Bugün yazarı Hüseyin Yılmaz

Risale Haber-Haber Merkezi

Bugün yazarı Hüseyin Yılmaz, Türkiye'deki Alevilik, İslâm dünyasında da Şîa meselesinde sulh için Bediüzzaman ve külliyatının büyük şans olduğunu söyledi.

Şiaların, Bediüzzaman ve Risâle-i Nur Külliyatı'nı kabulde güçlük çekmeyeceğini ifade eden Yılmaz, Bediüzzaman'ın sözlerine de yer verdi.

Yılmaz'ın yazısı şöyle:

Tehlikeli tuzak: Mezheb kavgası...

Hiç şüphesiz, İslâm dünyâsının son yüz elli yıllık hayatının en çarpıcı, en pırıltılı ismi o: Bediüzzaman... Devlet-i Aliyye’nin yıkılışı ve İslâm dünyâsının koyu bir esâret altına girdiği karanlık, elîm bir devrin ümidle haykıran bu gür sesin,  en yakın tâkibindekilerle bile arasında sahralar cesâmetinde büyük mesafeler var. Bütün ufukları yalnız başına kucaklayan zihnî bir ihâta kabiliyeti, kuvvetli bir irâde ve saniyeleri sayan muazzam bir gayret ve dikkat...
 
Yaşadığı devrin hep en ön saflarında... Gittiği her yerde mutlak surette söz sahibi... Rakibleri başa çıkamayışlarını izah için, “Ama Bediüzzaman o!” demişler, çâresizce...
 
Bugün dünyânın esamesi okunan hemen bütün dillerine tercüme edilen külliyatı gerçek bir şaheser: El atmadığı mesele, tırmanmadığı zirve, çözüm teklif etmediği asrî hiçbir mesele yok: Anarşiden teröre, komünizmden kapitalizme, Alevilikten Kürt Meslesine, faizden tefeciliğe ictimâî hayatın bütün yaralarına neşter vurmuş.
 
İslâm âleminin bütün dertlerine eğilmiş, en müşkil meselelerini tedkik ile halletmiş... Çok kişinin rüyası İttihad-ı İslâm için ömrünü ortaya koymuş. Bu büyük dâvânın vukuu için onun kadar gayret göstermiş ikinci bir isim göstermenin imkânı yok.
 
İtiraf etmeliyim ki, bu girizgahın kitap cesâmetinde olma kabiliyeti var; kısa keserek bu satırların sebeb-i vücudu olan meseleye dönmek istiyorum: Alevilik...
 
Dersim tenkili için kanlı gözyaşları döken Bediüzzaman, İslâm âleminin dâhildeki temel ihtilaf girdabı Şîa meselesine de bütün dikkat ve samimiyetiyle eğilir. Dördüncü Lem’a, Şîa ile Ehl-i Sünnet’in üzerinde matabık kalabileceği çok parlak ve hakkaniyetli bir metin. Onbeşinci Mektub’da Hz Ali ile Hz. Muaviye arasında cereyan eden hâdiselere dair anlattıkları, muhkem bir orta yoldur... Yüzlerce mektub ve satır, bu hayatî problemin hallini tahkim eder...
 
Türkiye Müslümanlarına Cevşen-ül Kebir ve Celcelutiye gibi Şîanın temel iki kaynağını da o taşır. Bugün hemen çoğu kimsenin bir muska gibi boynunda veya çantasında taşıdığı Cevşenin bu kuvvetli geri dönüşünde onun büyük rolü var...
 
Kısacası haklı büyük şöhreti ve gördüğü umumî kabulle Bediüzzaman ve Risâle-i Nur Külliyatı, Şîanın da kabulde güçlük yaşamayacağı bir hakemdir...
 
Türkiye, Alevilik; İslâm dünyası da Şîa meselesine bir sulh zemini bulmak istiyorsa, Bediüzzaman ve külliyatının varlığı büyük şanstır.
 
Bu şansı kullanabildik mi? Şimdilik hayır... Suçlusu, bütün iyi niyet ve gayretlerine rağmen bu eserleri ve büyük hakikatlerini muhatablarına daha müessir şekilde ulaştıramamış olan Nurun sahibleridir şüphesiz. Nurun sahibleri, yani Nur talebeleri. Kestirme ifadesiyle: Nurcular...
 
Bütün suçu, bu gayretli ve iyi niyetli kitleye yığmak insafsızlık olur elbet. Gecikmiş, hedef olarak kalmış müstakbel muvaffakiyetlerde devletin hasmane tavrının çok müessir olduğu ortada... Hayatının otuz küsur yılı sürgün ve hapishânelerde geçmiş, binlerce mahkemeye çıkarılmış büyük bir kahraman ve mazlum şâkirdlerinden bahsettiğimiz unutulmasın. Bugün bile devletin kirli mahfilleri için hâlâ bir yasaklılar alayıdır Nurcular.
 
Üçüncü köprüye verilen Yavuz Selim isminin Alevileri rahatsız ettiği söyleniyor, mümkündür... Irak ve Suriye üzerinden Şîalık meselesi ile İslâm dünyâsını bir daha dağıtmak, bir araya gelme ümid ve imkânlarını bir daha yok etmek üzere Batılı güçlerin harekete geçtiği bedîhî hakikat. Yangının ülkemize sıçraması için de Türkiye Alevileri olabildiğince tahrik ediliyor... Başlatılmak istenen bu mezheb savaşının önüne geçmek için bugün kolları sıvamazsak, yarın çok geç olabilir, yahut yarınımız hiç olmayabilir...
 
Nurcular, gecikmeksizin ve tereddüd göstermeksizin bu dehşetli ihtimalin önünü kesmek için harekete geçmelidirler. AK Parti iktidarı, bu hususta destek vermeli ve yarıda kalmış olan “Alevilik açılımı”nı revize ile kaldığı yerden daha bir samimiyet ve gayretle devreye sokmalı; Türkiye Alevilerinin seslerine daha bir candan kulak kabartmalıdır.
 
Eski zamanlarda değiliz... İctimâî hayatın büyük meselelerini kaba kuvvetle çözmenin imkânı yok artık; ikna ve sulha mecburuz... Komünizm ile sosyalizmin mahvetmediği samimî Alevilere devlet kucak açmalıdır. İhtilaflı meselelerimizi kavgasız zeminlerde konuşmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Aksi takdirde İslâm ülkelerini paramparça ve birbirileri ile kavgalı, savaşların harâb ettiği ülkeler olarak görmek için can atan sureta dost, gerçekte amansız düşmanlarımız olan dünyânın emperyalist güçlerinin emellerine şuursuzca hizmet etmiş olacağız.
 
Bahsi Üstad’ın Dördüncü Lem’a’yı taçlandıran dâvetiyle noktalayalım:
 
“Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu manasız ve hakikatsız, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlub ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz'î mes'eleleri bırakmak elzemdir.”

Bediüzzaman Haberleri