Bismillahirrahmanirrahim
Kur'an-ı Hakîm, bu asırda bir mu'cize-i maneviyesi olarak Risale-i Nur Şakirdlerine bu dersi vermiş ki; küfr-ü mutlaka, anarşistliğe karşı sed çeksin. Hem çekmiş.
Evet, Çin'i, hem yarı Avrupa'yı ve Balkanları istila eden bu cereyana karşı bizi muhafaza eden Kur'an-ı Hakîm'in bu dersidir ki; o hücuma karşı sed çekmiş, bu suretle o tehlikeye karşı çare bulmuştur.
Demek bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hıristiyan ve Yahudi, hususan bolşevik gibi olmak. Çünkü; bir îsevî, Müslüman olsa, İsa Aleyhisselamı daha ziyade sever. Bir Mûsevî Müslüman olsa, Mûsa Aleyhisselamı daha ziyade sever. Fakat bir Müslüman, Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın zincirinden çıksa, dinini bıraksa; daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemalata medar hiçbir halet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimiaiyeye bir zehir olur.
Onun için, Cenab-ı Hakka şükür, Kur'an-ı Hakîm'in işarat-ı gaybîsi ile kahraman Türk ve Arap milletleri içinde lisan-ı Türkî ve Arabî ile bu asrı kurtaracak bir mu'cize-i Kur'aniyenin Risale-i Nur namıyla bir dersi intişara başlamış.
Ve on altı sene evvel altı yüz bin adamın imanını kurtardığı gibi, şimdi milyonlardan geçtiği sabit olmuş. Demek Risale-i Nur; beşeri anarşistlikten kurtarmaya bir derece vesile olduğu gibi, İslamın iki kahraman kardeşi olan Türk ve Arabı birleştirmeye, bu Kur'an'ın kanun-u esasîsilerini neşretmeye vesile olduğunu düşmanlar da tasdik ediyorlar. (Beyanat ve Tenvirler sh. 262)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ANARŞİST : hiçbir kayıt ve kural tanımayan, düzene düşman; yıkıcı; terörist.
BEŞER : İnsan.
BEŞERÎ : İnsanî, insanlara ait.
BOLŞEVİK : Rusya'da kanlı komünist ihtilali yapan ve bütün dünya milletlerinin de aynı metodla komünizm hâkimiyetine gireceğini savunanlar.
CEREYÂN : Akım, hareket; bir fikir etrâfında toplanıp faaliyette bulunma.
HÂLET : Durum, hâl, vaziyet, keyfiyet.
HAYAT-I İÇTİMÂİYE : Sosyal hayat, toplum hayatı.
İNTİŞAR : Yayılmak, dağılmak; üremek
İŞÂRÂT-I GAYBİYE : Gaybî olarak verilen işâretler.
KÁNUN-U ESÂSÎ : Anayasa.
KEMÂLÂT : Olgunluklar, mükemmellikler, faziletler.
KUR'ÂN-I HAKÎM : Her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur'ân.
KÜFR-Ü MUTLAK : Kesin ve tam bir inkâr.
LİSAN-I TÜRKÎ : Türkçe.
MEDÂR : Sebep, vâsıta, vesîle. Yörünge.
MU'CİZE : Benzerini yapmaktan insanların âciz kaldığı şey.
MU'CİZE-İ MÂNEVİYE : Mânevî mu'cize. Mânâ bakımından mu'cize.
MUHÂFAZA : Korumak.
ŞAKİRD : f. Talebe, çırak.
TEFESSÜH : Bozulma, çürüme, kokup dağılma.
VESÎLE : Sebep, vasıta, fırsat, bahane.
VİCDÂN : İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan mânevî bir his.