Hakan Bayraklılar’ın haberi
GAZİANTEP-Köprü Eğitim ve Kültür Derneğinin düzenlemiş olduğu İttihad-ı İslam ve Dünya Barışı konulu seminer Şahinbey Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Dernek başkanı Mustafa Erdoğan’ın açılış konuşmasını yapmasının ardından Eğitimci-Yazar B.Said Çiftçi söz aldı.
20. yüzyılda gerçekleşen çeşitli savaşlarla yaklaşık 400 milyon insanın öldüğü en vahşi bu asırda maddi cihette korkunç bir katliam yaşandığı gibi; pozitivizm, komünizm, sosyalizm gibi izmlerin ortaya çıkmasıyla İslam ülkeleri gibi inançlı ülkelerde inançların sarsılması ve imanların ortadan kaldırılmaya çalışılmasıyla manevi bir katliamın da olduğunu, bu asırda kırk vefiyattan otuz dokuzu imansız kabre girme gibi bir gerçekle karşı karşıya kalındığını vurgulayan Çiftçi, bu geçirilen sarsıntı karşısında insanoğlu neden savaşıyoruz sorusunu sormaya başladığını ve başta Avrupa olmak üzere barış yoluna girildiğini belirtti.
Bediüzzaman’ın “Beşer bu asırda harplerin, fenlerin ve dehşetli hadiselerin ikazatıyla uyanmış ve insaniyetin cevherini ve cami istidadını hissetmiş.” sözünü hatırlatan Çiftçi, bu ikaz karşısında uyanmadan sonra insanların İslamiyet’in cevherini ve cami istidatını keşfetmek gibi bir eğilime girerek araştırmacılık meylinin ortaya çıktığını, herkesin kalbinde derinden derine bir dini hakkı aramaya başladığını belirtti.
Dünyanın yaşadığı kaosun ardından birikmiş olan tahribatlar, fikri ve savaş boyutuyla ortadan kalkmaya başladığını ve bu süreç içerisinde doğru İslamiyet’in yaşanmamasından kaynaklanan üzücü olayların da yaşandığını, İslam ile terörün birlikte anılmaya başlandığını ve “İslam’da terör var mıdır?” sorusunun sorulduğunu belirten Çiftçi, bu yaşanan olaylardan en önemlisi olan 11 Eylül olayının İslam dünyasıyla medeni dünya arasındaki ilişkilerin dönüşüm noktası olduğunu ve o tarihten sonra insanların İslamiyetle ilgili önyargılarına devam etmediğini, İslamiyet ile terör arasındaki ilişkinin araştırılması neticesinde İslamiyet’in terörle ilgisi olmadığını, Kur’an’ın düşünen beyinler için indirildiği ve çağımıza hitap ettiği sonucuna varıldığını ve bu tarihten itibaren Müslüman olma oranının büyük ölçüde arttığını aktardı.
Bugünkü İslam aleminin içine düştüğü durumun anlaşılması için yakın tarihi irdelemek gerektiğini; kaybedilen değerlerin, ittihadın, birliğin ve ahlakın kaybedilen yerde aranması gerektiğini ve orasının da Türkiye olduğunu belirten Çiftçi, İslam alemindeki diktatörlüğün temelinin Kemalizm olduğunu ve dolayısıyla ittihad-ı İslam’ın Türkiye’de Kemalizm hareketiyle bozulduğunu ve şeair-i İslamiye’nin burada tahribe uğradığını, Kuran etrafındaki medrese, tekke gibi surların burada yıkıldığını, ırkçılık fitnesinin burada yayıldığını ve dolayısıyla burada tamir edilmesi gerektiğini söyledi.
Çiftçi, tüm bu sebeplerle Bediüzzaman’ın “Biz îmânı kurtarmak ve Kur'ân'a hizmet için, Mekke'de olsam da buraya gelmek lâzımdı; çünkü, en ziyâde burada ihtiyaç var. Binler rûhum olsa, binler hastalıklara müptelâ olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin îmânına ve saadetine hizmet için burada kalmaya-Kur'ân'dan aldığım dersle-karar verdim ve vermişiz.” sözüyle, yapılan tahribatların tamiri için Türkiye’yi terk etmediğini ve çok önem verdiğini aktardı.
Bediüzzaman’ın şöhret peşinde koşmadan birkaç talebesiyle beraber sıkıntılar içinde yapmış oldukları iman hizmetinin bugünkü İslam aleminde özgürlük mücadelesinin ateşini yakan bir hizmet olduğunu vurgulayan Çiftçi, Bediüzzaman’ın “Risale-i Nur, beşeri anarşistlikten kurtarmaya bir derece vesile olduğu gibi, İslâmın iki kahraman kardeşi olan Türk ve Arabı birleştirmeye, bu Kur'ân'ın kanun-u esasîlerini neşretmeye vesile olduğunu düşmanlar da tasdik ediyorlar.” Sözünü hatırlatarak Risale-i Nur’un ittihad-ı İslam’ı sağlamaya vesile olduğunu belirterek “Bu dersaneye giden gençlerle ilgilendiğimiz zaman ittihad-ı İslam sağlanacaktır. Bu insanlara Kur’anı, Risale-i Nur hakikatlerini anlattığımız zaman ittihad-ı İslam sağlanacaktır” dedi.
Risale-i Nur’un İslam aleminin gerçek eksenini oluşturduğunu belirten Çiftçi, İslam aleminin düşünce tarzının siyaseten ve dinen Risale-i Nur eksenine doğru kaydığını ve bunu tefsir eden Risale-i Nur okurlarının doğru hizmet adımları atmaları, alem-i İslam’ın intibahında rehber olmaları gerektiğini ve uygulamada şahıslardan ziyade şahs-ı manevi ile hareket etmek gerektiğini belirten Çiftçi, Kemalizm ekseninden Risale-i Nur eksenine gelen insanların demokrasi, insan hakları, özgürlükler, insaniyete layık bir hayat tarzı, medeniyet-i hakiki olan İslamiyet’e sarılmaları gerektiğini ve Hıristiyan aleminin de İsevilik dini hakikisiyle birleşmesiyle tüm dünya barışı sağlanabileceğini vurguladı.
Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye ile tam 100 yıl önce sadece İslamiyet için değil tüm insanlık için reçetesini ortaya koyduğunu, bütün amacını ittihad-ı İslam üzerine kurduğunu aktaran Çiftçi dünyadaki Müslümanların sıkıntısının onu etkilediğini ve bu hamiyet duygusuyla İslam aleminin merkezindeki Van’da Medresetüzzehra projesini uygulamaya geçirmek istediğini ve bu projenin farklı İslam ülkelerinden gelen insanların uhuvveti neticesinde ittihad-ı İslam’a da katkı sağlayacağını belirtti.
Bediüzzaman’ın “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silahıyla cihad edeceğiz” sözünü aktaran Çiftçi, rejim ne kadar kaliteli de olsa insanlar bozuksa o rejimin yürümeyeceğini, önemli olan insanların kalitesi olduğunu, İslam ülkelerinin bilime önem vermesi ve ilmi araştırmalara ağırlık vermesi gerektiğini, fakirliği önlemek için sanata önem verilmesi ve meslek edindirmenin artması lazım olduğunu ve en önemlisi Risale-i Nur’un inşa ettiği insan modelinin diğer İslam ülkelerinde de inşa edilmesi gerektiğini belirterek nur talebelerine büyük bir vazife düştüğünü vurguladı.
Bediüzzaman’ın “Ey muazzam ve büyük ve tam intibaha gelmiş veya gelecek olan Araplar! En evvel bu sözler ile sizinle konuşuyorum. Çünkü, bizim ve bütün İslam taifelerinin üstadları ve imamları ve İslamiyetin mücahidleri sizlerdiniz. Sonra muazzam Türk milleti o kudsî vazifenize tam yardım ettiler. Onun için, tenbellikle günahınız büyüktür. Ve iyiliğiniz ve haseneniz de gayet büyük ve ulvîdir. Husûsan kırk-elli sene sonra, Arap taifeleri, Cemahir-i Müttefika-i Amerika gibi, en ulvî bir vaziyete girmeye, esarette kalan hakimiyet-i İslamiyeyi eski zaman gibi küre-i arzın nısfında, belki ekserîsinde tesisine muvaffak olmanızı rahmet-i İlahiyeden kuvvetle bekliyoruz. Bir kıyamet çabuk kopmazsa, inşaallah nesl-i atî görecek.” ve “Zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehâsı birbirinden uzaklaşsın. Belki küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazan terakki içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir. Bazan tedennî içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşaallah. Hakikat-i İslâmiyenin güneşiyle, sulh-u umumî dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekleyebilirsiniz.” müjdeleriyle sözlerini tamamlayan Çiftçi, katılımcıların sorularına cevap vererek seminerini sonlandırdı.