Risale Haber-Haber Merkezi
Diyarbakır Kültür Merkezi’nde düzenlenen üniversite seminerinde “Hizmet-i Kuraniye” anlatıldı. Eğitim Fakültesi öğrencisi Hasan Demir, “Hizmet-i Kur’aniye İslam dininin hüküm ve güzelliklerinin yaşanması adına Kur’an ve Sünnet-i Seniyye ışığında yapılan hizmetlerdir” dedi.
Kuran gibi büyük bir değere hizmet etmek çok faziletli olduğundan; insanların bu büyük hizmetten mahrum kalmaması için herkesin kendi kabiliyetine, kendi fıtratına göre hizmet edebilme fırsatının Allah tarafından verilmiş olduğunu, bunun neticesinde çeşitli yöntemler, tarikatlar, cemaatler, akımlar ortaya çıktığına dikkat çeken Demir, “Ancak artık bu metotların Kur’an açısından değerlendirilmesi ve zamanımızın değişen sosyo-psikolojik yapısına uygun bir hizmet metodunun geliştirilmesi zaruret haline gelmiştir. Günümüzde de, asrın idrakine uygun dersi vermek için pek çok İslami gruplar ve cemaatler ortaya çıkmıştır. Bu cemaatlerin ise hemen hemen tamamında muvaffakiyetsizlik kaçınılmaz olmuştur. Elbette ki bu onların hakikatsiz oluşlarından kaynaklı değil, siyaseti ve sair yolları tebliğ aracı olarak kullanmalarından ileri gelmektedir” şeklinde konuştu.
Risale-i Nur ve Hizmet-i Kur’aniye
“Risale-i Nur sair ilimler gibi değil mağlubiyet, felsefe ve dinsizliğe karşı galebe ederek büyüyor. Ve zaman göstermiş ki en halis, en selametli, en mühim ve en muvaffakiyetli hizmet budur” diyerek sözlerine devam eden Demir, Risale-i Nur’un bu zamanda en büyük dava olan imanı kazanmak veya kaybetmek davasında bize bir tahassungah olduğunu söyledi.
Demir seminerinde şunları dile getirdi:
Risale-i Nur imanda manevi bir cennet olduğunu; günahlar, haramlar ve fenalıkların verdiği lezzetin manevi cehennemi gösterdiğini ispat ediyor. Hem Risale-i Nur amel-i salih noktasında, iman canibinden, herkesin başında her vakit manevi bir yasakçı bulundurur. Hem Risale-i Nur tefekkür ecrini kazandırarak, bu dehşetli zamanda tefekkürün sırrına mazhar ediyor. Risale-i Nur ekser ilimler gibi meşakkatli derslere ve muallimlere ihtiyacı olmayan bir eserdir. Kur’an’ın az ve öz sözle, her kesime hitap eden bu dersi azim-i, nasıl ki sahabeyi aleme muallim etmiş, öyle de Risale-i Nur’un mektebinde ders alanlar aleme muallim olarak dağılıyorlar.
Risale-i Nur’dan ders alıp bu daireye girenler; müspet hareket, rabıta-i vahdet, diğer mesleklere karşı insaflı olmak, ehl-i hakla ittifak, dalalete karşı tesanütle şahs-ı manevi oluşturmak, hakkı batılın savletinden kurtarmak, nefsi-enaniyeti terk, rekabetkarane hissiyatı terk gibi vazifenin ifasını gerekli kılan düsturları bir program gibi yanlarında bulundurmuşlardır. Elbette nur dairesinde olanların programları bununla kısıtlanamaz. Mesela; hizmetlerde meşveret, insanların hürmet ve ikramlarını arzu etmemek, kardeşini tenkit etmemek, ihlas kaideleri ile hareket etmek, iktisadı esas tutmak, tama’ göstermemek, riyadan sakınmak, tasanua girmemek, birbirinin kusuruna bakmamak ve affedici davranmak.. vs. bunlar çoğaltılabilir.
Bu dairede bulunanlar; “vazifegüzarlığa kalkmamak ve tenbelliğe düşmemek gerekir. İnsandaki tembellik, tenperverlik ve vazifedarlıkla hizmetten alıkoyar. Bizim bu üç desise-i şeytaniye karşı her zaman şunu bilmemiz gerekiyor ve söylememiz gerekiyor; “vazifemiz kutsiyedir, hizmetimiz ulvidir. Her bir saat bir gün hükmüne geçebilecek kıymettedir; bunu böyle bilmeliyiz ki elimizden kaçmasın.”
İşte bizler de asr-ı saadetten sonra insanlığın başına açılan bu büyük davanın ve Hizmet-i Kur’aniyenin bir müdavimi olmak istiyorsak ihlasla-samimiyetle çalışmalıyız. İhlastan sonra en büyük esas olan sebat ve metanetle de devamlılığı sağlamalıyız.