Risale-i Nur Ders Notları-11: Peygamberlik, Rahmet ve Kemal Hakikati

Erdem AKÇA

Mucizeler peygamberlerin en ayrılmaz özelliği, peygamberlerin geldiği toplumun da bir hakkıdır. Çünkü bir kişinin peygamber olduğunun gözle görünür bir delili olması gerekir ki, aklı gözünde olan sıradan insanları ikna edebilsin. Fakat mucize öyle bir tarzda olmalıdır ki, kişiler isterlerse "sihir" diyerek inanmayabilmeliler. Ta ki imtihan sırrı tam yerini bulsun. Aksi takdirde zorlamayla iman olurdu. Bu ise Allah katında makbul değildir. Hakiki iman akıl ve kalbin Hakikati görmesiyle meydana gelen, kişinin Hak ve Hakikate ihtiyacını bütün ruhuyla hissederek Allah'a yöneldiği durumda meydana gelir. Peygamberler mucize gösterebilseler de, diğer insanlara örnek olabilmeleri, rehber ve imam olmaları için her hal ve tavırlarının harikulade olmaması gerekir. Ta ki sosyal hayatın çeşitli hallerinde, dünyevi ve uhrevi saadeti elde etmelerini sağlayan amelleri ve hareketlerinde peygamberler bir model olabilsinler. Bu cihetten Hz. Peygamber’in (SAV) her hali mucize değildir. Fakat her hali sıdk, ciddiyet, hak ve hakikat üzeredir. (Mektubat, 19. Mektub, 4. Nükteli İşaret)

Kâinatın varlığını isteyen rahmettir. Âhireti vermek isteyen de rahmet ve daha ötede şefkattir. Çünkü şefkat, ruhların inkişafını ister. Ruhun inkişafı ise, ebediyetini hissetmesine vesile olur. Ebediyet ise, saadeti tam hissettiren hadisedir. Ebediyetsiz mutluluk mümkün değildir. Çünkü hem bitişiyle hüzne yol açar, hem varlık ve hayatın sonsuz olmadığını göstererek bir yokluk ve yok oluşu akla göstermekle korkuları doğurur. Mutluluk hakikati ise, korku ve üzüntünün olmadığı memlekettir. İnsan marifet ve muhabbet ile kalbini inkişaf ettirerek hüzünlerden kurtulabilir. Fakat bunlar ruhun inkişafını, teskin edilmesini ve teselli bulmasını sağlamaz. Ruhun tesellisi,

*Allah'ın ona yakınlığını hissetmesine,

*Her an Onunla olduğunu bilmesine…

*Onsuz bir saniye dahi var olamayacağını yakinen idrak etmesine…

*Bütün duygularıyla bunu zevk etmesine…

*Bütün kâinatın zerrelerinden kürelerine kadar her şeyin Onun yed-i kudretinde, kontrolünde olduğunu yakinen bilmesine ve bunu basireten müşahede etmesine…

*Cenab-ı Hakk'ın huzur-u mutlakıyla ve külli huzuruyla her şeyi ihata ettiğini hakkalyakin hissetmesine bağlıdır.

Bu meseleyi kişiye hediye edecek sır ise, şefkattir. Şefkati kişiye celbeden ise, kişinin acz ve çaresizlik içinde Allah'a yalvarış ve yakarışıdır. Taif'in çaresizliği, huzur-u mutlaka miraç meyvesi verdi. Herkesin bir Taif ânı vardır. Hz. Peygamber (ASM) merhamet ve şefkat-i İlahiyeyi insanın üstüne celb ve cezbeden vesiledir. Ona salavat getirilmesi bu cihetten farzdır. (Lem'alar, 14. Lem'a, 2. Makam, Besmele Sırları, 6. Sır)

"Şeytanların yaratılması ve peygamberlerin gelmesiyle insanların çoğu kâfir olup Cehennemlik hale geliyorlar. Hüküm çoğunluğa göredir, kaidesine göre bakılırsa peygamberlerin gönderilmesi bir rahmet değil, insanlığa yapılmış bir kötülüktür" şeklindeki soruya verilen bir cevap... İnsanın kalbi, hurma çekirdeğine; insanın ruhu, tavus yumurtasına benzer. 100 hurma çekirdeği, 1 kuruş değerindedir. Eğer toprağa ekilmezse, kimyasal reaksiyona girmezse, hayat mücahedesi yapmazsa onlar 1 kuruş değerinde kalırlar. En fazla develere, yem olabilirler veya sobada ısınmada kullanılan bir araç olurlar veya zaman içinde çürür zayi olurlar. Fakat toprağa ekildiklerinde 80 tanesi bozulsa, 20 tanesi hurma ağacı olsa, görüntüde 80 çekirdek zayi olsa da 20.000 çekirdeği meyve verecek 20 ağaç kazanılmış olur. 80'i kaybeden, 20.000 kazanan elbette zarar etmez. Çekirdekleri çekirdek yapan, içindeki canlı embriyodur. O embriyonun büyüme hakkı vardır. Onda saklı olan hurma ağacı ve hurma ormanlarının açılabilmesi için çürüme-büyüme imtihanına tabi tutulması gerekir. Vahiy, ibadetler ve peygamberler kalb çekirdeklerine yağan rahmet yağmurudur. Herkes hür iradesiyle çürümeyi veya büyümeyi hak eder. Zaten peygamberler gelmese de insanlar nefislerinin hevesleri içinde çürüyorlardı. Peygamberlerin gelişi “çürüme için çürüme” mantığından insanları akıl ve kalbin idaresi altında “büyüme için çürüme” ufkuna yükseltti. Peygamberlerin gösterdiği feyiz, zikir, aşk, beka, mutlak vahdet ve vücud yolculuğu içinde çürüyen insanların kalb çekirdekleri bâki bir hurma ağacı oldu. İnsanlık Mevlana Celaleddin-i Rûmî, İbn-i Fârıd, Ahmed-i Cezerî, Ahmed-i Hani, Abdülkadir-i Geylani, Mevlana Câmi (Kaddesallahu esrarehum) gibi milyonlarca hak âşıkları kazandı.

Tavus kuşu yumurtalarının da güzeller güzel bir tavus olmak hakkı var. Bu ise inkişafa tabidir. Tavus yumurtalarının inkişafı için, kuluçka şartı var. Şefkatli bir tavusun sıcaklığı ile yumurtalar, tavus kuşuna döner. 80 yumurta bozulsa, 20 tanesi tavus olsa elbette hüküm çoğunluğa göredir kaidesi, 20.000 yumurta değerindeki yumurtlayabilir 20 tavus kuşunu 80 bozuk yumurtadan daha üstün görür. Peygamberlerin eşsiz şefkati, fedakârlıkları, ilgisi ve sevgisinin sıcaklığı altında muhataplarının ruh yumurtaları inkişaf edip her birinin ruhu güzeller güzeli bir âlem tavusuna dönüştüler. Ebediyet ve sonsuzluk semalarında hikmet, ilim, şevk, zevk-i hakikat ile uçmaya başladılar. İmam-ı Ali (KV), Abdullah İbn-i Abbas (RA), Hasan-ı Basrî, Muhyiddin-i Arabi, İmam-ı Rabbani, İmam-ı Gazali (Rıdvanullahu aleyhim ecmain) gibi milyonlarca hakikat aşığı ve hak müştakı kişiler kazandı.

Bu manada insanların kalb çekirdekleri, birer hurma ağacını olmayı hak ediyor. İnsanların ruh yumurtaları ebediyet semalarında bir tavus kuşu gibi güzellik için uçmayı hak ediyor. Onların bu konuda kemale erme duasına rahmet-i İlahiyenin vahiy indirerek, şefkatli, hikmetli bir peygamber göndererek cevap vermesi olmazsa olmaz bir manzaradır. Her bir insanda akıl olduğu, geçmiş zamanın hasret ve hüznünü çeken bir kalb bulunduğu, gelecek zamanın endişe ve korkularıyla ezilen ruh bulunduğu gözle görünüyor. Elbette ve elbette kalb ve ruhlar beka ve ebediyet ile nefes almayı hak ettiklerinden tarih şahittir ki peygambersiz bir toplum olmamıştır. İnsanlık tarihi kadar peygamberlik ve dinler tarih eskidir. Peygamberlerin gelmesiyle insanlık dünyasında hakka ve hakikate tabi olup olmama imtihanı başlamıştır. Hakk ve hakikate, aklı-kalbi-ruhu-nefsi ile tabi olanlar kemale erdiler. Milyonlarca evliya ve milyarlarca âlim mahsulü alındı. Bu süreçte peygamberler geliştiği gibi, onlar gibi ruhunu geliştiren ve onların varisçisi olan yüz binlerce sahabeler de oldu. Buna mukabil hakkı ve hakikati bile bile, göre göre reddeden gururlu, kibirli, ahlaksız, zalim, gaddar, yalancı ve hain sayıca çok fakat kalitece önemsiz kafirler ve münafıkları insanlık âlemi kaybetti. (Mektubat, 12. Mektub, 2. Sual)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.