Risale Haber-Haber Merkezi
Risale Akademi tarafından düzenlenecek olan Bediüzzaman Said Nursi’nin eğitim görüşlerinin paylaşılacağı “Risale-i Nur Eğitimi” Çalıştayı sorularına cevaplar gelmeye başladı.
Çalıştayın, "Dershane-i Nuriye (Medrese-i Nuriye) kavramları size neler çağrıştırmaktadır?" şeklindeki birinci sorusuna Prof. Dr. Himmet Uç cevap verdi.
Prof. Uç şunları yazdı:
Risale-i Nur dershanesi, başladığım günden bu güne kadar geçen zaman içinde, zihnimde sürekli gelişen bir yapı kazandı. Çok yönlerden bakılabilir bu mekana. Ben bir-iki veya bir yönüne dikkat çekmek isterim.
Osmanlı medrese sistemi talebenin bir noktaya odaklanmasını sağlamak üzerine kurulmuştur. Bir öğrenci ne kadar dışardaki hayattan kopabilirse zihninin ve fikrinin anbarını doldurabilir. Şayet hem hayatın içinde hem de dersin içinde olmak isterse kişilikte parçalanma oluştuğu için kendini toparlayamadığı gibi bilgilerde de kopukluk olur. Üniversite anlayışı, lise, rüştiye her ne ise öğrenciyi gençlik ve zevklerin girdabından kurtaramadığı için yüzeysel bir bilim eğitimi almayı doğurur. Biz zihnimizi ve fikrimizi korumak için pencereleri bile kağıt ile kapatırdık. Çünkü insan kesretten zihnini vahdete döndürmesi için bir noktaya odaklanması gerekir.
Günlük hayatta bir noktaya odaklanıp yürümek ile medresede bir hedefe odaklanmak kişiyi toparlar, zihnin melekelerinin vahdetini korur, duygularını çağıran harici tesirlerden kurtarır ve zihninde tam bir vahdet oluşur, böyle bir zihni yapı kalite olarak düşük de olsa kendini dağıtmadığı için metne nüfuz eder, kendini toparlar, hafızayı dağılamaktan korur velhasıl her yönden bir yoğunluk kazanır.
Bediüzzaman hayatın hay huyundan kurtarmak için kapalı ve kişiyi içine dönük imara itmek için hariç ile mümkün mertebe az uğraşan bir insan tipini ister. Siyasi, içtimai, gündelik konulara izin vermez, "boğazlar meselesinde boşboğazlık" bir tipin inşa tarzıdır. Bir gün otomobil ile giderken, yolda bir kalabalık görür ve "Zübeyr hele bir bak ne var orada" der. O da gider bir bakar ve geri döner "Üstadım birşey yok" der. "Zübeyr eğer bir dakika dursaydın seni kovardım" diye karşılık verir Bediüzzaman.
Zübeyr Abi, bir siyasi konuda çok bilgi verince "seni kovacağım" der. "Ben Risale-i Nur ile iktifa ettim, siz de iktifa etmelisiniz" derken, zahiren bir yasaklama gibi görünürse de kişinin kişiliğini ve bilgi dağarcığını doldurması için böyle bir yasaklama zorunlu olur. Bu Marksizm de de böyledir, teoriyi iyice belirleyene kadar kişi başka kitaplara yasaklanır, ama tem belirledikten sonra ne okusa zarar vermez. Ama bu belli bir dönem gereklidir. Hocam elimde "Velilerin Hikmetleri" ile ilgili bir kitabı görünce, "Himmet efendi sana nurlar yetmiyor mu" dedi. Ben sonradan bunu anladım. O yıllarda kazandığım direnci bütün ömür boyu kullandım ve kullanmaktayım.
Risale-i Nur dersanesi bir Sünnet-i Seniye zırhıdır, bir kaledir, kişi orada kendini, dinini, ilmini, kişiliğini, basiretini, hafızasını, hayatını daha birçok şeyi gelişme çağında korur. Orada okunan derslerin ve kitapların getirdikleri ise ayrı bir konu gerektirir, ben kişinin kendi ile yalnız kalması üzerine kurulan psikanalitik başarı konseptine uygun düşündüm.
Bediüzzaman anlatılmaz bir büyük inşacı bunun çok yönlü yorumu yapılmalıdır. Bediüzzaman'ın yaptığını dünya eğitim ve bilgi tarihinin akışını iyi bilmek gerekir, böyle bir dalalet asrı, bidaların istilası, fesad-ı ümmet zamanında Bediüzzaman insanı kurtarmak için böyle bir metodu inşa etmiş.
Medrese modelinin ayrıntısı önemli. Bu bir araştırma konusu, daha sonra bazı nevjön gruplar yeni bir uygulama getirmişse de kemiyet olsa da keyfiyet yetersiz olmuştur. Bizim eğitim ve edebiyat tarihimizde okuma saati kavramını Mithat Efendi Hazretleri bir defa başarmış ve okuma saatleri getirmiştir evlere. Bediüzzaman ise çok daha farklı ve geniş bir kapsam getirmiştir, bence bunun bir sempozyumu yapılmalıdır. Risale-i Nur Derhanesi bir eğitim modeli olarak ama bunu hep aynı şeyleri söyleyen -kusura bakmasın- arkadaşlarımızla birlikte bu işi bilimsel, sosyolojik, psikolojik, eğitim tarihi sürecinde insanlarla yapmalıyız. Kendini yetersiz görmek güzel bir şeydir, insan öğrenir konunun arkasını önünü karıştırır ve gelişir, hep aynı metinlere karşılaştırmasız bakan zihin yeniliği göremez. Dolayısı ile başka ilimlerden imdad alarak bakmak zorunluğu vardır."