Risale Haber-Haber Merkezi
Abdülkadir Selvi, Risale-i Nur düzenlemesne dair ayrıntıları yazmaya devam ediyor. Yeni Şafak'taki yazısında Risale-i Nurların aslına uygun olarak basılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararıyla ilgili olarak yürütülen bir kara propaganda olduğunu vurgulayan Selvi, samimi bir niyetle kaygı taşıyan Nur talebelerinin sorularına da cevap verdi.
CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi'nin Risale-i Nur düzenlemesini jet hızıyla gündeme aldığını belirten Selvi, "kaos tehlikesi"ne dikkat çekti.
Yazısı şöyle:
Risale-i Nurlara bandrolü düzenleyen karar ne getiriyor?
Risale-i Nurlara bandrol konusunu düzenleyen Bakanlar Kurulu Kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi.
Risale-i Nurların basımına ilişkin esaslar 4 madde halinde düzenleniyor. Risale-i Nur Külliyatını oluşturan 228 eserin tek tek sıralandığı kararın ilk maddesinde, ”Eser sahibi Sait Okur (Bediüzzaman Said Nursi) olan ekli listedeki eserler üzerinde 5.12.1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunundan kaynaklanan tüm hak ve yetkiler Diyanet İşleri Başkanlığı’na aittir” deniliyor.
Risale-i Nurların tahrifatının önüne geçmek için, yetki Diyanet İşleri Başkanlığı’na veriliyor. Risale-i Nurları tahrif eden Fethullah Gülen grubunun bastığı ile Medresetüzzehra grubunun bastığı eserler arasında fark var. Herkes kendi anlayışına uygun bir Risale-i Nur telif ederse bir süre sonra işin içinden çıkılmaz hale gelinir.
Risale-i Nurların aslına uygun olarak basılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararıyla ilgili olarak yürütülen bir kara propaganda var. Risale-i Nurların basımı devlet tekeline alınıyor deniliyor. Bunu Risale-i Nurları tahrif etmekten imtina etmeyen Gülen grubu yapıyor. İnsanda biraz insaf olur. Hem Bediüzzaman’ın eserlerini tahrif etme cüretini göstereceksiniz. Manevi hayatınızın kurtulmasına vesile olan eser sahibine hürmet etmeyeceksiniz, sonra kalkıp, Risale-i Nurları sadece devlet basacak, başka kimsenin yayınlamasına izin verilmeyecek diyeceksiniz... Doğru değil. Sadece Diyanet basmayacak. Bir tekel olmayacak. Diyanet’ten yetki alan yayınevleri de Risale-i Nurları basacaklar.
Bu arada samimi bir niyetle bu konuda kaygı taşıyan Nur talebeleri var. Onlar da devirler değişir, Diyanet bu kez Risale-i Nurların içindeki bazı bölümleri çıkartmak ya da o şekliyle basmak istemeyebilir mi diye soruyorlar. Haklı bir kaygı. Ancak “Aslına uygun olarak basılacak” kararı sadece yayınevlerini değil, Diyanet’i de bağlıyor. İkinci maddede Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yetki verdiği kişi ve kuruluşların da Risale-i Nurları basıp yayınlayabileceğini düzenliyor. “Ekli listedeki eserler, aslına uygun olmak kaydıyla, Diyanet İşleri Başkanlığınca ya da Diyanet İşleri Başkanlığının verdiği izin veya yetki çerçevesinde kişi ve kuruluşlarca işlenebilir, yayımlanabilir, temsil edilebilir veya işaret, ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletebilir.”
Şu an 28 yayınevi Risale-i Nurları basıp yayınlıyor. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, aslına uygun olarak basan her yayınevine yetki verme kararlılığında.
Bakanlar Kurulu kararının üçüncü maddesinde hak sahiplerine talep ettikleri takdirde ödenecek bedel, dördüncü maddesinde eser, eserlerin basımı ve yayınlanmasından elde edilecek olan gelirlerin bir kısmının Bediüzzaman Said Nursi’nin fikri ve hayatının tanıtımı için harcanması hükmü getiriliyor.
Nur talebelerinin hayatının gayesi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini ve eserlerini okumak ve anlatmak. Ama bu düzenleme ile Diyanet İşleri Başkanlığı da artık Beidüzzaman’ı tanıtım faaliyetleri yapmak durumunda kalacak.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 2015 yılında Risale-i Nur Külliyatının tamamının yayınlanmasını hedefliyor.
Ancak bir sorun var. CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi bu konuyu görüşmeye başladı. CHP 13 Kasım’da başvurdu. Anayasa Mahkemesi jet hızıyla gündeme alıp 24 Kasım tarihinde görüşmeye başladı. Dün itibariyle de esas üzerindeki görüşmeler başladı. Anayasa Mahkemesi, iptal kararı verirse ne olacak? Çünkü böyle güçlü bir ihtimal var. Cevabını vereyim, bir kaos tehlikesi söz konusu.
Çünkü bu durumda eskiye de dönülemiyor. Hadi tahrif eden etsin ama sorumlu yayıncılık yapanlar Risale-i Nurları basmaya devam eder denilebilir. O noktada 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan kaynaklanan bir engel var.
Şimdiye kadar yayınevleri Kültür Bakanlığı’ndan eser sahibi vefat etmiştir, koruma yükümlülüğü yoktur diye başvurmak suretiyle bandrol alıyordu. Tahrifatların artması üzerine Bediüzzaman’ın nesebi ve yasal varislerinin de içinde yer aldığı kişiler Kültür Bakanlığı’na başvurup tahrifat yapıldığını, ayrıca Bediüzzaman’ın vefatının üzerinden 70 yıl geçmediği için koruma yükümlülüğünün devam ettiğini bildirmişler. Bakanlık bunun üzerine yaptığı incelemede Bediüzzaman Hazretleri 1960 yılında vefat ettiği için, koruma yükümlülüğünün 2030 yılına kadar devam ettiğini tespit ediyor. Bu durumda yayınevlerinden mirasçılardan muvafakat getirmelerini talep ediyor. O tarihten bu yana bandrol verilmiyor. Bir geçiş süreci konulabilir ya da yasal düzenleme yapılana dek bandrol konusu bu hale getirilmeyebilirdi. Ancak bandrol verilmesinin bıçak kesilir gibi kesilmesi sorunu bu noktaya taşıdı.
Ancak şimdiye kadar 1500 mahkemeden beraat kararı alan Risale-Nurlar hakkında yasaklama kararı sadece İsmet İnönü’nün imzasını taşıyordu. Merhum Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu, Risale-i Nurların yasaklanamayacağını ilan eden Başbakanlardı. Ve ilk kez yasal olarak Risale-i Nurların aslına uygun olarak basılması için düzenleme yapıldı. Beidüzzaman’ın hayali olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Risale-i Nurların basılması gerçekleştirildi.
Yaşadığı süre içinde Bediüzzaman’ın hayatına ve eserlerine düşman olan CHP ile Risale-i Nurları tahrif eden Gülen grubu, bu kez Anayasa Mahkemesinden iptal kararı çıkarttıkları takdirde Bediüzzaman’a ve Risale-i Nurlara ikinci büyük darbeyi vurmuş olacaklar.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da böyle bir karara imza attığı taktirde yaşanacak kaosun mimarlarından biri olacak. Dilerim bu yanlışa düşmez.