Risale-i Nur Projeksiyonu-7
42- Risale-i Nur, nakillerle ve üzerinde çalışılmış, işlenmiş mevzuların tartışma ve tarafı olma yönünde bir içerikle ilgilenmemiştir. Kur'an’ı merkeze koyarak günümüz insanının öncelikli ihtiyacı olan iman üzerinden diğer mevzulara izah ve ispat getirir.
Orijinal bir yaklaşım ve mukni bir izah ortaya koyar.
Risale-i Nur, "ne şarkın ulumundan ne de garbın fünunundan alınmış bir eser değildir." (Kastamonu Lahikası, 250) Kendine has bir üslubu ve konu işleyişi vardır.
Kur'ani zeminde ve literatür kullanmadan, müellifin istifade edeceği kaynak eser bulundurmadan doğrudan tefsir olarak yazılmıştır.
Günümüzün "makale yazma teknikleri" üzerinden "bilimsel" bir sorgulama ile Risale-i Nur’u değerlendirmek ve form/şekil, bazı araştırma usullerini merkeze koyan bir yaklaşım ve metodoloji ile bakmak ve yorumlamak, eserlerin ruhundan ve içeriğinden uzaklaştırdığı gibi Risale-i Nur’un farkını ve mahiyetini anlamamak sonucuna götürür.
Risale-i Nur’un yazılış/telif şartlarını hatıralarda ve risale metinlerinde okumaktayız;
“Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri öyle müşkül ve ağır vaziyetler altında Risale-i Nur Külliyatını telif ediyor ki, tarihte hiçbir ilim adamının karşılaşmadığı zorluklara mâruz kalıyor…Yüz otuz parça olan Risale-i Nur Külliyatının telifi, yirmi üç senede hitama eriyor…Risale-i Nur’un telifi ve neşriyatı, şimdiye kadar misli görülmemiş bir tarzdadır…Risale-i Nur’un telifi ve neşriyatı, şimdiye kadar misli görülmemiş bir tarzdadır.”(Tarihçe-i Hayat, 201-203)
43- Risale-i Nur, "Hayat-ı içtimaiye ve beşeriye" konusunda sosyal hayatın temel dinamiklerini ve toplum hayatının vazgeçilmez değerlerini belirtir. Müslüman bir toplumun hassasiyetlerine öncelikle vurgu yapar. Beşeri hayatın ihtiyaçları içinde manevi hayatın önceliğine dikkat çeker.
"Nafi sanatlar" ile topluma hizmet eden beşeriyeti, İslam'a ve değerlerine yakın görür. Medeniyet inşasının önemli amilleri olarak değerlendirir.
"Beşeriyet muktezası" insanlığın "medeniyet-i am" adına ve insani bir medeniyet algısı ile evrensel doğruların parçası olan insanları ve toplumları kendine/İslam'a yakın görür
Toplum hayatı, risalede belirtildiği şekliyle aşağıdaki prensiplerle hayat bulmalıdır;
1-Merhamet
2-Hürmet
3-Emniyet
4-Haram ve helali bilip haramdan çekilmek
5-İtaat etmek
“Risale-i Nur, hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit bu beş esası temin edip, hem âsâyişin temel taşını tesbit ve temin eder.”(Kastamonu Lahikası, 297)
44- Risale-i Nur, devlet/hükümet meselelerini, teknik, hatta bir aygıt gibi görür. Dini bir öncelik ve dindar bir insan üzerinden değil de, önceliği hürriyet ve adalet olarak değerlendirir. Elbette salih insanların yönetimde sorumluluk almaları ve dinin hayata yansımasında yardımcı olacak hükümetten/devletten taleplerini söyler. Ancak, eğer maharet problemi varsa, öncelikli ehliyet ve hürriyet kapasitesi ve yeterlilik problemi varsa, sırf din ve dini söylemin üzerinden avantaj elde eden siyasete karşıdır.
“Hakikat-i İslâmiye bütün siyâsâtın fevkindedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet etsin.”(Hutbe-i Şamiye, 33)
"Din adına siyaset olmaz" derken, "din mukaddestir ve umumun malıdır" diyerek tahsis ve tahdit kabul edemeyeceğini belirtir. Hangi sıfat ve isimlendirme ile olursa olsun dini tarif ve tanımların ötekileştirici olarak kullanılması ve taraftar temininde siyaset/ticaret/hükümet/grup v.s. tasnif alanlarına dahil edilmesi, dinin maksat ve ruhuna karşı ciddi bir tahrip ve zarardır.
45-Risale-i Nur, ene/ben/ego ekseninde insanı nefsine mahkum eden, ona sanal kişilik aşılayan, gurur ve kibire götüren, Rabbini unutturan heva ve heves odaklı bir hayat tarzını sorgular. (Sözler, 724)
“Cenâb-ı Hak, emanet cihetiyle, insana “ene” namında öyle bir miftah vermiş ki, âlemin bütün kapılarını açar. Ve öyle tılsımlı bir enaniyet vermiş ki, Hallâk-ı Kâinatın künûz-u mahfiyesini onunla keşfeder.”(Sözler, 725)
Şeytanın bir şubesi olan nefis üzerinden ve insanın içinde var olan "lümme-i şeytaniye"(Lem’lar, 152) üzerinden kurgulanan menfilikleri/olumsuzlukları deşifre eder. İnsan tanımını ve ona yüklenen anlamları, asli vazife ve sorumluklarını belirtir.
Modern psikolojinin Batı medeniyetini pompalayan ve nefse güç/kuvvet yükleyen ve enaniyeti şişiren eğitim modelleri, psikolojik sapmaları ve felsefi çarpıklıkları, insan ve kainat ilişkisi içinde Kur'an’dan mülhem hakikatlerle açıklar. Günümüz insanının bu travmalarını ve kendine/menfaatine/egosuna yelken açtıran fırsatçı ve bencil huysuzluğunu alır daha insani bir zemine oturmasına yardım eder.