TAYY-I MEKÂN: Kelime olarak; mekânı ve kayıtlarını ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Istılah olarak ise; velayet makamına ulaşmış bir şahsın bir anda ve bir zamanda muhtelif yerlerde görünmesine denir. Somuncu Baba hazretlerinin, Bursa Ulu camiinin üç ayrı kapısından aynı an ve zamanda çıkması buna örnek olarak verilebilir. Tasavvuf kaynaklarında bunun çok örnekleri vardır.
BAST-I ZAMAN: Kelime olarak; zamanı ve kayıtlarını ortadan kaldırmak ve zamanı genişletmek anlamlarına geliyor. Istılahta ise; çok uzun bir zamanı pek kısa olarak görmek ve yaşamak demektir.
Meselâ: Kur'an-ı Kerim'de beyan edilen "Ashab-ı Kehf" mağarada 309 sene kaldıkları halde, kendileri yarım gün veya bir gün kadar kaldıklarını söylemişlerdir. Bunun dışında bazı evliyalar bir dakika içinde Kur’an-ı Kerim’i hatmetmişler. Bir günde yapılacak işi bir saatte yapan veliler olmuştur. Miraç mucizesi bu hususta verilecek en büyük ve güzel bir örnektir. Peygamber Efendimiz (asv) birkaç dakikada Miraç hadisesini yaşayıp gelmiştir. Sıradan insanlar bu hali rüya yolu ile yaşıyorlar. Bir iki dakikalık rüyada birkaç günlük hadiselerin görünmesi buna kati bir delildir.
RİSALE-İ NUR'DA TAYY-I MEKÂN VE BAST-I ZAMAN
Namaz tesbihatının sırrına göre, nasıl ki namazdan sonra tesbih ve zikir ve tehlille hatme-i muazzama-i Muhammediye (a.s.m.) ve zikir ve tesbih eden ve rû-yi zemin kadar geniş bir halka-i tahmidat-ı Ahmediye (a.s.m.) dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medâr-ı füyuzat olduğu gibi, biz dahi, Risaletü'n-Nur'un geniş dairesine ve halka-i envarında ders alan ve çalışan binler mâsum lisanların ve mübarek ihtiyarların dualarına ve a'mâl-i salihalarına hissedar olmak ve âmin demek hükmünde olan tayy-ı mekân ederek, gıyaben omuz omuza, diz dize bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruyla kendimizi fevkalhad bahtiyar biliyoruz. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi)
İ'lem eyyühe'l-aziz! Denizlerde vukua gelen med ve cezir gibi, evliya arasında da bast-ı zaman, tayy-ı mekân meselesi şöhret bulmuştur.
HAŞİYE: Bast-ı zaman sırrıyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Mirac, bu hakikatın vücudunu ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Mirac'ın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs'ati ve ihatası ve uzunluğu vardır. Çünkü, Mirac yoluyla beka âlemine girdi. Beka âleminin birkaç dakikası bu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir. Hem, bu hakikate binaen, bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş. Bazıları, bir saatte bir senelik vazifesini yapmış. Bazıları, bir dakikada bir hatme-i Kur'âniye'yi okumuş oldukları gibi, Risale-i Nur'un telifinde de bu bast-ı zaman hakikati çok defa vukua gelmiş. Ezcümle: On Dokuzuncu Mektup yüz elli sahifedir. Üç yüzden fazla mu'cizatı, kitaplara müracaat edilmeden, ezber olarak, dağ, bağ köşelerinde dört gün zarfında hergün üçer saat meşgul olmakla, mecmûu on iki saatte telif edilmesi; Ramazan Risalesi kırk dakikada telif edilmesi; Yirmi Sekizinci Söz, yirmi dakikada telif edilmesi, bast-ı zamanın vukuunu ispat etmiştir. 1قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا اَوْ بَعْضَ يَوْمٍ âyeti tayy-ı zamanı gösterdiği gibi, 2وَاِنْ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ âyeti de bast-ı zamanı gösterir.1 "İçlerinden söze başlayan biri, 'Bu halde ne kadar kaldık?' diye sordu. 'Bir gün, yahut daha da az' dediler." Kehf Sûresi, 18:19.2 "Lâkin Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir." Hac Sûresi, 22:47. (Mesnevi-i Nuriye)
Şu zaman ve muhitin hayalâtından çıkarak tayy-ı zaman ve mekânla, hayalen Ceziretü'l-Araba gidelim ve Medine-i Münevverede nurânî ve yüksek minber-i saadetine çıkmış, nev-i beşere hitaben irşadatta bulunan o zât-ı muallâyı bizzat görüp sözlerini dinlemeliyiz. (Mesnevi-i Nuriye)
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, malûm olan ümmiyetiyle beraber, güya gayr-ı mukayyed olan ruh-u cevvale ile tayy-ı zaman ederek, mazinin a'mâk-ı hafâsına girerek, hazır ve müşahid gibi enbiya-yı sâlifenin ahvallerini ve esrarlarını teşrih etmesiyle, bütün enzar-ı âleme karşı öyle bir dâvâ-yı azimede−ki, bütün ezkiyâ-i âlemin nazarlarını dikkate celb eder–bilâ perva ve nihayet vüsuk ile müddeasına mukaddeme olarak, o esrar ve ahvalin ukad-ı hayatiyeleri hükmünde olan esaslarını zikretmekle beraber, kütüb-ü salifenin ittifak noktalarında musaddık ve ihtilâf noktalarında musahhih olarak kasas ve ahval-i enbiyayı bize hikâye etmesi, sıdk ve nübüvvetini intaç eder. (Muhakemat)
Ehl-i velâyet ve hakikat beyninde bir düstur-u muhakkak olan "bast-ı zaman" sırrıyla, çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Miraç, bu hakikatin vücudunu ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Miracın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs'ati ve ihatası ve uzunluğu vardır. Çünkü, o, Miraç yolunda bekà âlemine girdi. Bekà âleminin birkaç dakikası, şu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir.
Hem şu hakikate bina edilen beyne'l-evliya kesretle vuku bulmuş olan bast-ı zaman hadiseleridir. Bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş, bazıları bir saatte bir sene vazifesini yapmış, bazıları bir dakikada bir hatme-i Kur'âniyeyi okumuş olduklarını rivayet edip ihbar ediyorlar. Böyle ehl-i hak ve sıdk, bilerek kizbe elbette tenezzül etmezler. Hem o derece hadsiz ve kesretli bir tevatürle bast-ı zaman hakikatini aynen müşahede ettikleri medar-ı şüphe olamaz.
Şu bast-ı zaman, herkesçe musaddak bir nev'i, rüyada görünüyor. Bazan bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, geçirdiği ahvâli, konuştuğu sözleri, gördüğü lezzetleri veya çektiği elemleri görmek için, yakaza âleminde bir gün, belki günler lâzımdır. (Lem'alar)