Salih Okur-Cevaplar.org
SORU-9: Bediüzzaman’ın eserleri medrese okuyanlara neler kazandırıyor, avam için yazılmış eserler değil mi?
RİSALE-İ NUR BÜYÜK BİR MUALLİM VE MÜRŞİD ROLÜNÜ İFA ETMEKTEDİR
Prof. Dr. Metin Yiğit: Medresede alet ilimleri ve âlî ilimler okunmaktadır. Alet ilimlerinin okunuş amacı öğrencinin tefsir, hadis, fıkıh ve kelam gibi âlî ilimler alanında yazılan literatürü anlayıp tahlil edebilmesidir. Bu ilimler asırdan asıra süzülerek bize ulaşmış olup ümmetin kimliğinin bir parçası haline gelmiştir. Ancak bunlar da nihai mertebede amaç değildir. Esas amaç marifetullah ve rızayı ilahîdir. Marifetullah ve sair imanî rükünleri içten hissederek yaşamayanlar gerçekten işin kışrında kalmış olurlar ne kendilerine ne de çevreye istenen manada faydalı olabilirler.
Günümüzde Müslüman dünyada yaşanan sıkıntıların önemli bir kısmının nedeni İslam’ın zahiri kabulden ibaret sanılmasıdır. Halbuki zahiri kabul sadece İslam’a giriş aşamasını teşkil etmektedir. Kabulden sonra benimsenen düşünce ve davranışların duygu ve latife düzeyine çıkarılması için yeni bir süreç gerekmektedir. Risale-i Nur bu süreçte büyük bir muallim ve mürşid rolünü ifa etmektedir. “Zahiri ilimlerde bu özellik yok mudur” diye sorulabilir. Elbette Kelâm ve Usuluddin gibi ilimlerde marifetullaha ilişkin özlü bilgiler vardır. Ama bu özü geliştirip fiili hale getirmeye muvaffak olanlar pek azdır.
Eskiden medreselerde zahiri ilimleri bitirenler tasavvuf yoluyla manevi eğitimlerini tamamlamaya çalışırlardı. Ve büyük oranda buna muvaffak da olunurdu. Fakat günümüzde medrese ve tasavvufî müesseselerin bakiyesi konumundaki teşebbüsler ancak has diyebileceğimiz bir dairede faaliyet gösterebilmektedirler. Risale-i Nur ise çok daha geniş bir yelpazede hizmet imkânı sunmaktadır.
RİSALE TALEBESİ AKLEN MAĞLUP OLSA DA KALBEN VE RUHEN DİRENCİNİ MUHAFAZA EDER
Medrese ilimlerinde teknik bilgiler eşliğinde aktarılan iman ve marifetullah dersini Risale-i Nur, Kur’ân’ın feyziyle herkesin istifade edebileceği fıtrî bir tarzda vermektedir.
Medrese ilimlerindeki formel bilgiler genelde akıl ve muhakemeye hitap etmektedir. Risale-i Nur ise Kur’ânî üslubun gereği olarak hem kalbe hem de aklî muhakemeye hitap ederek muhataplarını her iki yönden tatmin edip beslemektedir. Bundan dolayı gerçek bir Risale talebesi aklen mağlup olsa da Allah’ın inayetiyle kalben ve ruhen direncini muhafaza eder.
RİSALE-İ NUR’DA ŞAHİT OLDUĞUMUZ KEMİYET VE KEYFİYETTEKİ İZAH GÖRÜLMÜŞ DEĞİLDİR
İlim ve irşad ekolleri maksada varmak için birçok yol ve yönteme başvururlar. Bunların bir kısmı zamanla değişime uğrayıp müşkil bir hal alır. Mesela Kelâm alimleri kendi dönemlerinde söz konusu edilen araz, cevher, cüz-i layetecezza gibi bahisler üzerinden yaratıcının varlığını ve sıfatlarını anlatmaya çalışmışlardır. Malum olduğu üzere bu tartışmalar günümüzde eski güncelliğini kaybetmiş vaziyettedir. Ancak Risale-i Nur, Kur’ân’ın delaletiyle hiçbir zaman güncelliğini yitirmeyen nizam, gaye ve vicdan delillerini etkin bir şekilde kullanmaktadır. Aslında tarihte Kur’ânî bir muhteva olan nizam, gaye ve vicdan delili birçok kimse alim tarafından dile getirilmiştir. Ancak Risale-i Nur’da şahit olduğumuz kemiyet ve keyfiyetteki izah görülmüş değildir.
ŞAHIS MERKEZLİ DEĞİL ESER MERKEZLİ
Risale-i Nur’un en önemli özelliklerinden biri de şahıs merkezli olmayıp eser merkezli olmasıdır. Malumunuz irşad müesseselerinin çoğunda belli bir şahsa teslimiyetin ışığında yol katetme öngörülmektedir. Teslimiyetin kırıldığı çağımızda bu oldukça zor bir durumdur. Bağlanılan şahıs hakkında en ufak bir kuşku mensupları olumsuz etkilemektedir. Risalede ise şahıs yerine eser ve eserin anlattığı muhteva esas alındığı için böyle bir risk yok mesabesindedir. Bu da Risalenin daha geniş bir çerçevede hizmet etmesine imkân tanımaktadır. Risalenin bu özelliği bana İbn Mesud’un “İlla birine tabi olacaksanız ölmüş kimselere tabi olunuz. Zira siz hayattakilerin fitnesinden emin olamazsınız” mealindeki sözünü hatırlatmaktadır:
وإن كنتم لابد مقتدين فاقتدوا بالميت فإن الحي لا يؤمن عليه الفتنة
Devam edecek