İİKV’nin Yaşayan Tefsir seminerinde bu hafta, çeşitli ülkelerden İslam âlimleri üzerinde Risale-i Nur’un olağanüstü tesiri gözler önüne serildi.
Programın konuklarından Said Özadalı, farklı ülkelerde, ağırlıklı olarak Hindistan’da gerçekleştirilen Risale-i Nur programları ve yine bu ülkelerden okuma programları için gelen misafirler ile ilgili izlenimlerini paylaşırken, Malezyalı Fakhri Ajmal ile Fatıma Zehra da hayatlarının Risale-i Nur ile nasıl bir zenginlik kazandığını anlattılar.
Bu nasıl bir şey? Biz yaşamıyormuşuz! Herşey canlandı!
Said Özadalı, Risale-i Nur çalışma programları için gelen misafirlerin islamî ilimlere vakıf, çoğu hafız-ı Kur’an olmak üzere âlim zatlar ve üniversite hocaları olduklarını hatırlattıktan sonra şu hatırayı nakletti:
İhsan Kasım Salihî, Hindistan’dan gelen bir grupla “Bismillâh bütün mevcudatın lisan-ı haliyle vird-i zebanıdır” ifadesini içeren Birinci Söz üzerine bir dersi yapmış, dersten sonra katılımcılar Cuma namazına çıkmışlardı. Döndüklerinde İhsan Kasım Salihî onlara dışarda neler gördüklerini sorunca içlerinden Amran isimli hafız-ı Kur’ân olan âlim bir zat gözyaşları içinde “Şeyh İhsan! Şeyh İhsan!” diye seslendi. “Bu nasıl bir şey? Biz yaşamıyormuşuz! Herşey canlandı, bir zikir halkası içinde gidip geldik. Asr-ı Saadeti biz burada yaşıyoruz.”
En çok cevap aradıkları soru
Ayrıca Said Nursî’nin eserlerinde siyer kitaplarından farklı bir tarzda Peygamber efendimizin şahsiyet-i maneviyesinin “Mekke mihrab, Medine minber, sath-ı arz mescid” şeklinde açıklanması, misafirler üzerinde büyük tesir icra ediyor, onlara âdeta Peygamber aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte Asr-ı Saadette yaşadıklarını hissettiriyordu.
Misafirlerin Risale-i Nur okumaları boyunca en çok “Kur’ân’ı nasıl hayatlarımıza hayat kılabiliriz?” sorusuna cevap aradıklarını bildiren Özadalı, Risale-i Nur’un Kur’an tarifine katılımcıların çok büyük ilgi gösterdiklerini söyledi.
Risale-i Nurlarda neyi farklı buluyorlar
Said Özadalı sözlerine şöyle devam etti:
“Misafirlerden bir hocaya Risale-i Nurlarda neyi farklı bulduğunu sordum ve şu cevapları aldım:
-Risale-i Nur’daki bilgiler 1400 senelik İslâm kütüphanesinden alınmış bilgilerdir. Dağınık olan bilgileri nasıl kullanacağımızı Bediüzzaman şerh ve izah ediyor.Bunu uzmanlaştırarak ilmi bize veriyor. Bu da ilimden amele dönüşmesine vesile oluyor.
-Vaaz geleneğinde biz, sözü muhataplarımıza söyleriz. Üstad ise daha Birinci Sözün ilk paragrafında kendi nefsinden başlıyor.
-Said Nursî’nin eserlerinde başka kaynaklardan farklı olarak, Peygamberimizin şahs-ı maneviyesine dair izahlar var.
-Hz. Üstadın ‘Ben kaderin mahkûmuyum’ demesi çok çarpıcı geliyor.”
Said Özadalı “Sevgili eşlerinizin yaptığı sarmaları da alarak buyrun gelin” sözleriyle dinleyicileri gelen misafirlerle tanışıp kaynaşmaya davet etti.
Özadalı, Risale-i Nur’un gittiği ülkelerde ittihad-ı İslâm’a hizmet ettiğini bildirerek Hindistan’da daha önce bir araya gelmeyen dinî grupların Risale-i Nur etrafında bir araya gelip muhabbetle kucaklaştıklarına şahit olduğunu anlattı.
Hindistan’da iki cemaat arasında lihye-i şerif konusundaki ihtilâf, İhsan Kasım Salihî’nin Risale-i Nur’daki konu ile ilgili izahı okuması ile son bulmuş, “Salâvata vesile olduğu için güzeldir” şeklindeki açıklama, iki cemaat arasındaki lüzumsuz kavgayı bitirmişti. Özadalı, “Burada yapılan çalışmalar, dualar, ta Hindistandaki kardeşlerimizin bir araya gelmesine, muhabbetle kucaklaşmasına vesile oluyor” dedi.
Risale-i Nur’un en etkileyici özelliği
İstanbul’a gelmenin çocukluk hayali olduğunu söyleyen 23 yaşındaki Malezyalı üniversite öğrencisi Fakhri Ajmal 13 yaşlarında okuduğu Fatih Sultan Mehmet ile ilgili bir romanda Bediüzzaman ve Risale-i Nur’dan bahsedildiğini görmüştü. O zaman Risalelerin gazete olduğunu zanneden Fakhri Ajmal, eserlerin asıl mahiyetini İİKV’ye gelince öğrenmiş, bu defa da onca faaliyetin bu Vakıf binasına nasıl sığdığına akıl erdirememişti.
Bir yandan Türkçe öğrenmeye başlayan Fakhri Ajmal “Said Nursî’nin din ve fen ilimlerini mezcettiğini görüyoruz. Bu zor bir iş ve Said Nursî bunu başarmış” dedi.
Fakhri Ajmal, Bediüzzaman’ın şeytanın yaratılmasının bile neticeleri itibariyle güzel olduğunu, acının bize Allah’ın rahmeti olduğunu söylemesini çok etkileyici bulduğunu söylerken “Risale-i Nur’dan bütün sıkıntılarımıza sabır içinde şükretme dersi aldım” dedi.
“Risale-i Nur’ları her yere ulaştırın”
Risale-i Nur ile staj için geldiği İİKV’de tanışan 23 yaşındaki Fatıma Zehra ise önceleri Risale-i Nur’u her gün okuyan insanları gördüğünde bunun sebebini merak ettiğini ama sonra kendisinin de her gün okumaya başladığını, okurken başka hiçbir kitapta hissetmediği şeyleri hissettiğini söyledi ve “Bu Allah’ın bir rahmetidir” dedi.
Said Nursî’yi tanıdığında karakterinden çok etkilendiğini bildiren Zehra sözlerine şöyle devam etti:
“Sözler’de bir bölüm beni çok etkiledi: ‘Allah için veriniz, Allah için başlayınız, Allah için işleyiniz.’ Her sabah kalktığımızda yapmak istediğimiz her şeyi Allah için yapmaya niyet etmeliyiz.”
Vakıftaki insanların çalışkanlıklarından etkilendiğini ve hepsinde Risale-i Nur’dan ile kendilerine has bir yön bulduğunu söyleyen Zehra son olarak Nur talebelerine şu mesajı verdi:
“Gittiğiniz her yere Risale-i Nur’ları lütfen ulaştırın.Dışarıda Risalelere ihtiyacı olan çok sayıda insan var. Risale-i Nur okudukça hissettiklerimizi insanlarla paylaşmamız gerekiyor.”
Kaynak: Rümeysa Uludağ-Barla Platformu