Risale-i Nur ölümü sevdiriyor

Ayşenur KAHVECİ

"Sizlere müjde! Mevt i'dam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecma'ı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır." (Mektubat)

 

Bu muazzam müjdenin hakikatine bu zamanda ancak Risale-i Nur okuyanlar vasıl olabiliyor. Gayrısı ehl-i iman hatta takva dahi olsa ölümün güzel cihetini ya hissedemiyor ya da bir parça hissediyor.

 

Risale-i Nur her bir mahluka mana-yı harfi ile bakmayı öğrettiği gibi ölüme dahi başta Rabb-ül Alemin’e ve Habibine olmak sureti ile yüzde doksandokuz ahbaba kavuşmak olduğu gibi sevimli, latif, güzel cihetini, rahmet mertebesinde Allah’ın bir ihsanı olduğunu göstererek, adeta ölümün de mana-yı harfini öğretiyor… Ve de öyle güzel öğretiyor ki  kabre girmeye iştihaları açıyor.

 

Ölümü Bediüzzaman Hazretlerinin nur-u Kur’an’dan aldığı ilham-ı İlahi ile tasvir ettiği cihetiyle bilmemiş olsaydık  mana-yı harfi gizli kalır ve ölüm dehşet veren karanlık bir çukura hapsedilmekten ibaret olurdu nazarlarda. Bu ise  insanın sürekli kabz halinde yaşamasına neden olurdu.

 

Bir örnekle; Arabistan’da yaşam tarzları itibariyle gıbta ettiğim kimseler var. Öyle mükemmel bir noktada takva yaşıyorlar, öyle güzel islamiyeti kabullenmişler ki… Fakat eksik olan bir şeyler var belli. Zira “ölüm” kelimesinin onların yüzündeki acı etkisi bir anda tüm takvalarına gölge düşürüyor. Adeta ölümü yeni duymuş gibi istemez tavırlar ve hemen  güzel şeylerden bahsetmeye yeltenmeler ile “ehl-i iman için ölüm rahmet kapısıdır” hakikatını karşı tarafta haykırma ihtiyacı uyandırıyor.

 

“Evet ehl-i îman için ölüm, Rahmet kapısıdır.” (Lem’alar)

 

Anlaşılıyor ki bu zamanda ölümü ölümlüye sevdiren ancak Risale-i Nur olabilir. Mevlana Hazretlerine cenaze bildiğimizi düğün hissettiren  güç bu zamanda ancak Risale-i Nur’lardan alınabilir.

Ahir zamanda Risale-i Nur’un şuuru ile şuurlanmayan zişuur nev-i insan bu denli sevemez ölümü.

Bu denli sevinemez ölüm deyince…

Bu denli bekleyemez ölümünü…

 

Ancak Risale-i Nur ölümün korkunç maskesini düşürüp ehl-i imana güzel cemalini gösterebilir.

Ancak Risale-i Nur ehl-i iman ile ölümün arasında bir aşk husule getirebilir.

Ancak Risale-i Nur ölümün hasretini çektirebilir.

Ancak Risale-i Nur  ölümün bilindik soğukluğuyla çizilmiş donuk resmini iki maşuğun kavuşma anı şekliyle resmedebilir.

Ancak Risale-i Nur insanı maşuğuna götüren bu yolda, yolun sonundaki şeb-i arus için gelin misali süsleyip, güzelleştirip, kavuşma anına en güzel, en hoş haliyle hazırlayabilir.

Ancak Risale-i Nur!

 

Ah Üstadım ah… Şimdi söylenecek çok söz var ama kelimeler kafi gelmiyor. Zaten senin sözlerinin üstüne de söz söylenmiyor.

“Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mes'udâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.”

Madem hakikat böyledir öyle ise;

“Öyleyse, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.” (Mektubat)

 

Aziz Üstadım;

Ölüm sana kavuşmaksa,

Ölüm Resulullah’a (a.s.m.)kavuşmaksa,

Ölüm alemlerin Rabbine kavuşmaksa… Hiç korkar mı insan kabirden bir parça aklı kalmışsa...

 

http://twitter.com/aysenurkahveci 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.