Hayatını İman ve Kur’an hizmetine adayan, Adıyaman’da ikamet eden Risale-i Nur talebesi Çerkez Yetim vefat etti.
Yetim, yaklaşık 10 yıl önce Risale Haber’e konuşmuştu. 8 Mayıs 2010 tarihinde Mehmet Özçelik ve Nureddin Gürsoy’un yaptıkları röportajın bazı bölümleri şöyle:
Risale-i Nuru nasıl, nerede ve kimin vesilesiyle tanıdınız?
Risale-i Nuru ilk olarak Mermere köyünde kalırken bir Cuma günü yakın ve karakolu olan Bağpınar köyüne gitmiştim. Orada Hanifi Doğan ve Abdurrahman Taştan bana Zühret’ün Nur Risalesini verdiler. İnce kâğıda el yazısı ve Osmanlıca olarak yazılı idi. Ben onu okudum. Ama tarikatın son mertebesi olan tefekkür kısmında olduğum halde o eser öyle hoşuma gitmişti ki, onda aradığımı bulmuş adeta ruhum bayram etmişti. Bunu Cuma namazının çıkışından köye kadar patika bir yolda okudum. Sonra askere gittim. Bilahare geldiğimde yine Hanifi ve Abdurrahman ağabeyler vesilesiyle Hacı Mahmut Allahverdi ve Dursun Kutlu ağabeylerle tanıştım. Osmanlıca ve el yazısıyla Mektubat, Şualar, Mesnevi-i Nuriye, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Asa-yı Musa, Tılsımlar, İşarat-ül İ’caz eserlerini yazdım.
Bir defasında Hulusi abi gelmişti. Bana “bir de Sözler’i yaz” dedi. Yazmaya başladım. Ancak üçte birini yazınca biraz tembellikle gaflet bastı, yazmayı bıraktım. Birden o sıralarda sobamızın üzerinde su vardı. Sobayla uğraşırken güğümün suyu adeta iki parça olup, bir kısmı kolumun bir kısmı da (biri sağ bir sol) ayağımın üstüne döküldü.
Yazı yazan kolumun- daha iz hala duruyor- ben de bunu bir tokat telakki edip hemen yine başladım. Allah’a çok şükür onu da bitirdim.
Risale-i Nur size ne kazandırdı? Hayatınızda ne gibi değişiklik oldu?
Risale-i Nur bana çok hem de çok çok nimetleri anlamama vesile oldu. Tarikatın son mertebesi olan tefekkürü, Risale-i Nurun birinci olan dersiydi adeta. Allah’a şükür külliyatı 10-12 defa okudum zaten. Risale-i Nur hep tefekkürdür. Daha doğrusu Risale-i Nur bizi insan etti. İnsan gibi yaşamayı öğretti. Allah razı olsun o Üstaddan.