Kasım Akıllı-Risale Haber
Harran Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Servet Armağan, Risale-i Nurların Türkçenin muhafazasında önemli bir yeri olduğunu belirterek sadeleştirmeye kesinlikle karşı olduğunu söyledi.
Risale-i Nur Enstitüsü Şanlıurfa Şubesinde “Risale-i Nur’un Dili ve Üslubu” konulu seminerde konuşan Armağan Risale-i Nur eserlerini basan yayınevlerine seslenerek, ortak dil kullanmalarını istedi. Armağan, “Her yayınevi farklı bir sayfada konuyu vermektedir. Bu okuyucu ve araştırmacılar için büyük zorluklar içeriyor. Bu konuda yayınevlerinin ortak bir çalışmasının olması gerekiyor. Yoksa, araştırma yapanlar için konu araştırmayı zorlaştırıcı bir özellik arz ediyor. Dileriz konu hakkında ortak bir çalışma yapılır da, aynı konu her yayınevi çalışmasında farklı farklı sayfalarda geçmez. Buna bir çözüm bulunmalıdır. Araştırmacılar ise, hiç değilse bahsi geçen konuyu dipnota katmak durumundadırlar. Yani Şualar, 3. Şua, 27 paragraf gibi açılayıcı notlar yazmalıdırlar.” dedi.
RİSALE-İ NUR ÜÇ DİLDE YAZILDI
Risale-i Nurların üç dilde yazıldığına dikkat çeken Armağan, “Bunlar Arapça, Türkçe, Farsça’dır. Metinler arasında ise ara ara atasözü ve deyimlerden oluşan Kürtçe cümleler geçmektedir. Bu üç farklı dil kullanan topluluklar Risale-i Nur’da kendi dilleriyle karşılaşabilmektedirler. Bu da esere bir sıcaklık katmaktadır” şeklinde konuştu.
Armağan seminerde şunları söyledi:
Risale-i Nur’da ilim adamlarına da halk tabakasına da hitap eden bir üslup dikkat çekmektedir. Yani ilim ehlinin de avam insanların da okuyup istifade edebileceği metinler dikkat çekmektedir.
Risale-i Nur’lar derin ve ciddi konuları çok tafsilata girmeden kısa, öz ve anlaşılır olarak ifade etmektedir. Oldukça zor şartlar altında yazılmış bir teliftir.
Her alandaki insanlara dönük oldukça özenle seçilmiş ve incitici olmadığı gibi diyaloga sıcaklık katan bir hitap seçilmiştir. Bu da Kur’an’ın bir manevi tefsiri olduğundan, esere yansımış bir Kur’anî özelliktir denilebilir. Bunu da şuradan anlıyoruz ki, Kur’an’ın dersi ve Resul-i Ekrem’in (asm) talimiyle kaleme alındığı ifade edilmektedir.
RİSALE-İ NUR’DAKİ HARİKA DİLEKÇE ÖRNEKLERİ
Risale-i Nur’da resmi makamlara yazılmış çok harika dilekçe örnekleriyle karşılaşıyoruz.
Ağır durum içeren konular, çok yumuşak ve suç unsuru teşkil etmeyecek şekilde ele alınmıştır. Hassas mevzulara ustaca cevaplar verilmiştir. Özellikle deccal, mehdi, kıyamet, kader gibi konular, herkesin anlayabileceği bir dil ile ifade edilmiştir.
Risale-i Nur’un dili, okuyucuyu İslam kültürüyle bağlantılı hale getiriyor. Istılahlar ve seçilen kelimeler okuyanı İslamı bilmeye ve öğrenmeye sevk etmektedir.
RİSALE-İ NUR SADELEŞTİRİLEMEZ
Sadeleştirme konusu çok daha dikkat çeken bir konudur. Bir hukukçu olarak benim bu konudan anladığım; Sadeleştirme olmamalıdır. Nedenlerine gelince;
Her kitap müellifinin eseridir. Bunun üzerindeki tasarruf hakkı da haliyle müellifine aittir. Bu hukuken de böyledir.
Risale-i Nur müellifi isteseydi kendisi de istediği bir sadelik ölçüsünde yazabilirdi. Böyle tercih etmesi pek çok hikmetlere mebnidir. Yani hangi zamanın, hangi memleketin, hangi dilin şartlarına uygun bir sadelik tercih edecekti? Müellif böyle bir dil tercih etmişse, bu tercihin sadece öylesine bir tercih olmadığını bilmemiz gerekmektedir. Yani Kur’an’dan ders alınarak, Resulullah’la talim yapılarak yazılan bir tefsir öylesine bir dil içermeyecektir.
Her mevzuun kendine mahsus da bir dili vardır. Özellikle ağır, anlaşılması güç konular tefsir edilirken, tercih edilecek dil ve içindeki kelime ve kavramlar farklı olacaktır. Risale-i Nur’un kendi içinde konuların bir ağırlığı söz konusudur.
Bediüzzaman’ın kendisine, Ahmet Feyzi’nin kendince sadeleştirdiği ve ‘üstadım Risaleler böyle yapılsa daha iyi anlaşılmaz mı?’ dediği metin çalışmalarına, incitici olmadan verdiği, ‘altına kendi imzanı atarak yapabilirsin’ mesajı konuyu özetler niteliktedir.
Risale-i Nur’ları okumak, anlamak kolay mı zor mu diye soranlara, Risale-i Nur eserleri oldukça ciddi ele alınması gereken metinlerden oluşmaktadır. Konular da ciddidir. Nitekim gazete gibi okunmamalıdır denirken bu kastedilmektedir. Bu bir Kur’an tefsiridir. Yapılan çalışma bir ilimdir. Okuyucunun da bunun dikkate alması gerekmektedir.
Bir de Üstadın talebelerinin kullanmış oldukları dil de, Üstad ile müşabehet arz ediyor.
Risale-i Nur’un dili ve üslubu, diğer pek çok konulardaki özel durumu ile birlikte bu konuda da özel bir farklılık taşıyor. Adeta Türkçe’nin muhafazasına da bu farklı yönüyle üstatlık etmiştir denilebilmektedir.