6-13 Ağustos 2022 tarihlerinde İİKV merkez binasında devam edecek olan toplantıya, Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursî üzerine Master ve Doktorasını yapan çeşitli ülkelerden on genç akademisyenin yanı sıra Risale-i Nur üzerinde uzmanlaşmış, beş ilim adamı da katılacak.
Konferansın açılış konuşmasını yapan İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Said Yüce, dünyanın muhtelif yerlerinde düzenlenen sempozyumlar neticesinde değişik ülkelerde çok sayıda öğrencinin Risale-i Nur ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi üzerine Master ve Doktora yaptıklarını gözlemlediklerini ve bu konferansla bu genç akademisyenleri bir araya getirmek, onları Risale-i Nur üzerinde uzmanlaşmış ilim adamlarıyla buluşturmak ve kaynaştırmak, Risale-i Nur üzerine yaptıkları araştırmalarda yönlendirme amacıyla böyle bir program düzenlediklerini belirtti.
Konferansa katılan konuşmacılar ise şunları paylaştı:
“İİKV’ye bizi böyle bir programa davet ettiği için teşekkür ediyoruz. Cenab-ı Hak’da dileğimiz konferansın faydalı olmasını temenni ediyoruz.
Bu konferansların sosyal, toplumsal ve âilevi olarak dağılmış olan gençleri istikamete sevk etmek için çok önemi olduğunu düşünüyorum. Hem de Bediüzzaman hazretleri gibi bir mütefekkir düşünceleri üzerinde yapılan çalışmaların hem aile hem toplum ve gençlerin üzerinde müsbet etkisi olacağına inanıyorum.
Şu an Dünya’daki şer komitelerinin toplumu ve aileyi bozmak için çok büyük planlar yaptığı hepimizin malumudur. Özellikle aile ve cinsiyet kavramı üzerinden çok büyük saldırılar yaptığı hepimizin biliyoruz. Aynı zamanda ateizm, dinsizlik ve uyuşturucu bağımlılığının gençlerimiz arasında yayıldığını müşahede ediyoruz. Bu konferanslar onlara bilinçli olarak karşılık vermemiz için büyük etkisi olacaktır.”
Prof. Mihlafi konuşmasını gençlere hitaben şöyle tamamladı;
“Ey geleceğin gençleri siz bizim ümidimizsiniz, ilimle kendinizi güçlendirin, çünkü gelecek size bakar, bizim de tek ümidimiz sizlersiniz.”
“İİKV’ye bize böyle bir fırsatı sunduğu için, ayrıca programa iştirak eden İİKV İlmi Heyet Üyelerine de çok teşekkür ediyorum.
Risale-i Nur’da araştırma yapmanın çizgileri hatları bellidir, kısaca şöyle olduğunu düşünüyorum;
Birincisi; İman, hayattaki en büyük meseledir. Bundan ehemmiyetli bir mesele yoktur.
İkincisi: İlim ve marifeti ibadetin en yüksek seviyesi olarak saymaktır. Bunun uğruna harcanmış can ve malı Cenab-ı Hakkın yolunda yapılmış bir cihat olarak kabul etmektir.
Üçüncüsü: Akılları ilim ve marifetle aydınlatmak, aynı zamanda nefsi ve ahlâkı da tezkiye ve terbiye etmek.
Dördüncü İlim ve imanı bir kefede tutmak, ikisini bir olarak görmek.
Beşincisi: Ümmetin bütün mensuplarına her zaman uhuvvet ve birlik gözüyle bakarak, ihtilaf ve düşmanlık gözüyle bakılmamalı, müsbet hareket edilmeli, bunun da temeli, Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi; “Huz mâ safâ, da’ mâ keder” (Kederi bırak, safayı al) kaidesidir.
Risale-i Nur okumasında ve araştırmasında bu beş temele dikkat edilmelidir.”
“Master veya Doktora yapan gençlerin Risale-i Nur üzerine uzmanlaşmış bilim adamlarıyla bir araya gelip, tezleri hakkında danışmalık almalarına vesile olan bu programlar çok önemlidir.
İİKV’nin son bir senesine baktığımızda; ellerini sıvamış, ümmetin dertleriyle dertlenmiş ümmetin sorunlarını çözmek için birçok program ve araştırmalar yapan bir kurum görüyoruz.
Özellikle İİKV’nin Risale-i Nur üzerine akademik çalışmalar yapan genç akademisyenlere sahip çıkıp yol göstermesi hem çok önemli hem çok faydalıdır. İİKV çalışanlarına ve başkanı Said Yüce’ye bu destekleri için teşekkürlerimi sunuyorum.”
“Bu toplantının bir ferdi olarak burada bulunmaktan çok memnunum.
Risale-i Nur bütün Dünya’da okunuyor ve yayılıyor, okuyucuları her geçen gün artıyor. Allah’a şükür o okuyuculardan birisi de biziz. Bunu görünce Bediüzzaman’ın “bir gün gelecek bütün Dünya Risale-i Nur okuyacak” sözünü hatırlıyorum. Bu müjdenin nasıl gerçekleştiğini kendi gözümüzle görüp şahitlik ediyoruz.
İİKV bu Risale-i Nur’un yayılmasında aslan payına sahiptir. Hem akademik camiada Risaleleri sahip çıkmakta, hem yeni nesilleri asrın sorunlarına karşı meydan okumasında kuvvetli bir donanıma sahip olmasına vesile olmaktadır. Bu genç akademisyenler programı da vakfın birçok faaliyetlerinden birisidir.”
“Biz bu çalışmalarımızda Risale-i Nurdan istifade ediyoruz. Cenab-ı Hak Said Nursi’den razı olsun, Onu şehitler ve peygamberlerle haşr etsin. Bediüzzaman’dan sonra da bu hizmetin mesuliyetini taşıyan ve O’nun talebelerinden olan; Mustafa Sungur, Zübeyir Gündüzalp, Bayram Yüksel, Said Özdemir ve Mehmet Fırıncı’yı rahmetle anıyoruz. Ve Risalelerin Arapça Mütercimi İhsan Kasım ağabeye de teşekkür ediyor, sağlık sıhhat uzun ömürler niyaz ediyoruz.
Özellikle İİKV’ye ve başkanı Said Yüce beye de Risale-i Nurlarla hem akademik ve diğer alanlardaki hizmetlerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Biz Risale-i Nurun sofrasındayız. Risale-i Nur ruhun gıdasıdır. Risale-i Nur bir tefsir-i şuhudidir. Risale-i Nuru yazmak için bid’atlardan uzak bir kalbe sahip olmak , günahlardan emin olunacak bir yapıya sahip olmak lazım.
Risale-i Nur şuhûdi bir tefsirdir. Risale-i Nur’un müellifinin şahit olması lazım. Yani hem görecek, hem tebliğini yapacak, hem tebliğinin sonuçlarını görecek, öyle şehadetlik edecek. Ve bu müellif; şehadet ettiği ilmin düstürlarını benimsemiş, yaşamış, hayatında uygulamış, kibirden ve enaniyetten uzak bir şekilde yaşamış, şahitlik yapmış ve bize aktarmış.
Risale-i Nur imanı kazanmak, bu imanla amel etmek ve imanın gerektirdiği düsturlarla yaşamak için okunur. Risale-i Nur hiçbir dünyevi gaye için okunmaz. Risale-i Nur bu düsturlara riayet edilerek okunursa fert toplum hayatında tesirini gösterir.
Ben bunları öğrencilerime Risale-i Nuru okumalarında teşvik etmek için söylüyorum. Bu program genç akademisyenler programı. Bu programa katılanlar hem genç hem akademisyen. Hem gençliğin hamaseti ve haratiyle dik olması hem de akademisyenliğin de sorumluluğuna sahip olması lazım. Akademik çalışmalarında belli kaide ve düsturlara uyması gerekli.
Biz de geleceğimizi gençlerimizle garanti altına alıyoruz. Gelecek sizindir, o yüzden bizden daha çalışkan, daha başarılı, daha akıllı olmanızı temenni ediyoruz.”
Açılış programında hocaların konuşmalarından sonra Doktora ve Master öğrencileri konferansta kısa birer selamlama konuşması yaptılar.
“Bediüzzaman’ın düşüncesinin Endonezya’daki alimlerin siyasi fetvalarına etkisi” konulu doktora çalışmasıyla katılan Muhammed Tevfik şunları ifade etti:
“Beni buraya davet ettikleri için İlim Kültür Vakfı’na ve Said Yüce beye teşekkür ediyorum. Burada bulunmaktan şeref duydum.
Bizim temennimiz bu Genç Akademisyenler programının kıyamete kadar devam etmesi. Aynı zamanda bu tür programların sadece Türkiye’de değil Malezya ve Endonezya’da da yapılması. Buradan çıkan sonuçlar ve faydaların da bütün dünyaya yayılmasını istiyoruz.
Doktoram hakkında da biraz fikir vermek istiyorum. Doktora çalışmamın konusu Bediüzzaman’ın düşüncelerinin Endonezyalı alimlerin fetvalarına etkisi. Endonezya’daki Nedvet-ül Ulema üzerine ve Bediüzzaman’ın vatanperverlik ve milliyetçilik düşünceleri üzerine bir çalışma olacak bu. Bu iki konuyu birbirine bağlayacak bir çalışma olacak. Özellikle Endonezya ve Türkiye’nin istiklal mücadelelerini araştıracağım için Bediüzzaman’ın hürriyet düşüncesini ve bunun etkilerini araştıracağım.”
“Bediüzzaman’ın Görüşü Işığında Dünyada Müslüman Kadının Rolü” Endonezya Şerif Hidayetullah Üniversitesi’nden doktora öğrencisi Fiki Mala şunları ifade etti:
“Tezimle ilgili bilgi vermeden önce bizi buraya davet eden ve bize her türlü desteği veren İlim ve Kültür Vakfı’na teşekkür ediyorum. Benim araştırmam dünyada Müslüman kadının rolü hakkında Bediüzzaman’ın görüşü üzerine. Bediüzzaman’ın tek gayesi ümmetin tekrar bulunduğu durumdan uyanışa geçmesidir. Bediüzzaman bu uyanışta kadının ailedeki ve toplumdaki rolüne çok önem verir. Bediüzzaman insaniyette kadın ve erkek ayrımı yapmaz. İkisinin de vazifesi fıtrata dayalıdır. Cenab-ı Hak insanı eşit yaratmıştır ve her insana da fıtratına uygun vazifeler yüklemiştir. Bediüzzaman da kadının fıtratında olan rahmet ve şefkatin güçlü bir toplum inşasında rol oynadığını söyler. Doktoramda bunu çalışmış olacağım.”
“Risale-i Nur düşüncesi ışığında örnek toplum” konulu tez çalışmasıyla Zikra Salimi şunları söyledi:
“Tunus’ta Risale-i Nur üzerine çalışmaların artması için böyle programlar çok önemli. Ben tezimde Bediüzzaman’ın Kuran’a dayalı olarak önerdiği çözümleri araştırıyorum. Bu önerilerin hangi durum ve şartlarda ortaya konduğunu da çalışmamız gerekiyor o yüzden meselenin tarihi boyutunu da ele alarak Nursî’nin öngördüğü örnek toplum nasıl elde edilebilir üzerinde çalışıyorum.”
“Buraya katılıp tezim hakkında bilgi verme fırsatı sunulduğu için çok memnunum. Bediüzzaman risalelerini yazarken ve talebelerini eğitirken her zaman Kuran’ı bir hoca olarak görür. Bu yüzden tezimin konusunu Bediüzzaman’ın Kurani eğitim metodu olarak belirledim. Cenab-ı Hak bütün ahlaki bozuklukların çözümlerini Kuran’da zikretmiştir. Bize düşen bunu İslam alimlerinden araştırıp bulmaktır. Her alim kendi içtihadıyla bir çözümleme getirecek ve bu yol böyle devam edecektir.”
“Burada bulunduğum için çok mutluyum. “Bediüzzaman’ın eserlerinde Kuran’daki kıssaların maksadı” konu teziyle Esma Şaip şunları söyledi. “Özetlemek gerekirse üç maksada indirgeyebiliriz.
Birincisi akide, ikincisi eğitim ve üçüncüsü de toplumsal hayatın inşa edilmesi maksadıdır diyebiliriz.
Ben normalde bir ev hanımıydım ve çocuklarımı yetiştirmekle meşguldüm. Fakat ne zaman Risale-i Nur’la tanıştıysam onun bendeki etkisi üzerine üniversiteye gitmeye karar verdim ve araştırmacı oldum. Risale-i Nur’un gerçekten okunması ve araştırılması gereken bir kitap olduğuna kanaat getirdim.”
Son konuşmacı, Tunus Zeytuna Üniversitesi’nden Ali Aleyami ise şunları ifade etti:
“Risale-i Nur’un maksatları dört temel üzerine bina edilmiştir. Bunlar iman, amel, ilim ve müspet harekettir. Bediüzzaman yazdığı ve söyledikleriyle hala yaşıyor. Biz de bugün burada onu anlamak için toplandık. Bizi bir araya getirdiği için İstanbul İlim Kültür Vakfı’na müteşekkirim.”
“Sözlerime Hutbe-i Şamiyedeki üstadın cümlesiyle başlamak istiyorum. Üstad orada hamdele ve salveleyi ifade ederken ben yapıyorum ben ediyorum şeklinde değil, biz yapıyoruz, biz ediyoruz şeklinde kullanmıştır.
Bu prensip üstadın bütün fikirlerinin temelini oluşturuyor.
Üstadın fikirlerinde herhangi bir kopuş ve ayrılık yoktur. Bütün fikirlerinde bütün mahlûkatla birliktelik vardır.
Ammar hocanın tefsiri şûhûdi olduğu ile ilgili meselesinde ise üstad; gördüklerini yazdı, müşahede ettiklerini yazdı. Gördüğü insanlıktı, gördüğü kâinattı, gördüğü Kur’an-ı Kerim’deki hakikatlerdi ve bunları birleştirdi.
Bir tarafta ilim, bir tarafta hikmet, bir tarafta irfan. Bu bahisleri bir araya getirdi. Okuduğumuz tüm metinlerin her cümlesinde bunları görüyoruz. Farklı bir yandan ise insanı, vahyi, kâinatı bir araya getirdi. Tefekkür böyle oluşur, bunlar birbirinden kopuk değildir.
Son olarak İstanbul İlim ve Kültür Vakfı yaptığı çalışmaların kıymetini biraz açmak isterim.
Üniversitelerde yüksek lisans ve doktora öğrencilerin en fazla ihtiyaç duyduğu mesele ehli ile istişare edebilmektir. Dünya’da ve Türkiye’de çok kıymetli olan Ammar hoca, Akevi hoca, Ömer hoca gibi ve diğer hocalarımız gibi Risale-i Nur’u iyi bilen, yazan, çizen, takip eden, tezler ve doktoralar yöneten hocaları bulabileceksiniz ve onlardan istifade edebileceksiniz. Bu hocaları tek tek bulabilirsiniz, fakat hep birlikte bulabilirsiniz. Bu değerli hocalarımızın görüşlerinin karşılıklı alışverişi içerisinde istifade edebilmek çok büyük bir hazinedir.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfının yaptığı bu hizmetlerin kıymetlerini iyi bilmemiz gerekiyor. Hepinize çok teşekkür ediyorum.”
11. Arapça Genç Akademisyenler Konferansı her yıl olduğu gibi Türkiye’de ve Dünya’da Risale-i Nur çalışmalarına ilgi duyan farklı disiplinlerden yüksek lisans ve doktora yapan ilim talebeleriyle farklı branşlardan seçkin akademisyenlerin bir araya gelmesiyle 13 Ağustos tarihine kadar İİKV Vefa merkez binasında devam edecek.