Risale-i Nur ile on dört yaşımdan beri tanışıyorum. Ancak üç yıl öncesine kadar Risale-i Nurla tanışmaktan ileriye gidememiştim. Ama son üç yılımda, Risale-i Nur’u tanımaya, anlamaya ondaki hayatı anlamlandıran elmas taneciklerini keşfetmeye karar verdim. Bu zamanda Risale-i Nur’u anlamaya çalışırken, dili çok dikkatimi çekmişti. Çünkü okuyordum, anlayamıyordum ve içinden çıkamadığım bir sürü kelimecikler vardı… Ben bu kelimelerle mücadele ederken Risale-i Nur beni çok farklı hayal dünyasına götürür, oraya bırakır ve oralarda saatlerce düşünmemi sağlardı. Kendimi onunla bütünleştirdim
İşte Risale-i Nur o kadar güzel bir dil zenginliğiyle yazılmış ki, kimileri bu dilin anlaşılmaz olduğunu öne sürerek eleştirilerde bulunuyorlar. Ben de bu eleştirilere dayanamayıp karşılık vermek istiyorum.
Bediüzzaman, dilimiz Türkçeyi, Kur’an’ın dili Arapçayı ve Selçuklu, Osmanlı döneminde sıkça kullanılan Farsçayı birleştirmiştir. Dilimizin hem geçmişiyle hem de günümüz arasında bir köprü kurmayı sağlamış. Şu da bir gerçek ki, mazideki kültür anlaşılmadan yeni bir medeniyet kurulamaz bu yüzden Üstadın neden böyle bir dil seçtiğini daha iyi anlamamız lazım. Şimdi dilde böyle bir üslup kullanılmasının nedenleri ve bu kitapları niçin okumamız gerektiğini anlamaya çalışalım.
1) 1925-1930’larda en basit halk dili olup köydeki tahsil görmemiş insanın bile rahatça anlayabileceği bir dildir. Ancak Cumhuriyet dönemi boyunca basın yayını elinde tutanlar Türkçeyi sadeleştirme adı altında yüzyıllarca bizim dilimiz olmuş mana yüklü kelimeleri atarak nesliler arası iletişim kopukluğu meydana getirmişlerdir. 50–60 sene önce yazılmış eserleri okuyup anlayamamak dünyada görülmeyen bir hadisedir.
2) Her ilmin bir terminolojisi vardır. Tıp, terimleri ile öğrenilebilir. Anlayamıyorum diyerek tıptaki bir yığın Latince kelimeyi atarsak tıp ilmini öğrenemeyiz. İngilizce öğrenebilmek için çok ciddi bir çalışma, okuma ve kelime öğrenme gerekmektedir. Mühendisliğin de kendine göre bir yığın teknik terminolojisi vardır. Dini ilimlerin de kendine göre terminolojisi vardır. Risale-i Nur Kur’an’dan ilham alınarak yazılmış bir kitaptır. Günümüzde Kur’an’ın nasıl anlaşılması gerektiğini anlatmaktadır. Belki Risale-i Nur hemen anlaşılmaz ama bir miktar okuduktan sonra anlaşılacaktır.
3) Bu eserleri 7’den 70’e herkes, ilkokul talebesinden üniversite deki profesörlere, köydeki çobandan, din âlimlerine kadar her seviye ve yaşta insan okumaktadır. Bu kadar geniş dairdeki insan kitlesinin bu eserlerden faydalanabilmesi, bu eserleri okuyarak seviyesini artırabilmesi, ancak zengin bir dil kullanmakla olabilmiştir.
Risale-i Nur anlamadan eleştirilmemelidir…