İsa Tatlıcan'ın röportajı:
Kültür Bakanlığı’nın hazırladığı bir yasal düzenleme son günlerde bazı gazetelerde “Risale-i Nur Külliyatı yasaklanıyor” şeklinde yorumlandı. Bu iddialara Nur camiasının yakından tanıdığı bir isim olan Yazar Ümit Şimşek’ten sert yanıt geldi.
Bediüzzaman Said Nursi tarafından kaleme alınan yaklaşık 6 bin sayfadan oluşan Risale-i Nur Külliyatı, Nurcu camiada tartışma konusu oldu.
Risale-i Nur Külliyatının basım ve dağıtımı, eserlerde isimleri sıralanan Bediüzzaman'ın varisleri tarafından gerçekleştiriliyordu. Bu konuda Nurcu gruplar arasında bir ittifak vardı. Eserler, 1990'lı yıllardan sonra farklı yayınevleri tarafından basılmaya başlandı. Gülen hareketine yakın bazı yayınevleri tarafından Risale-i Nur Külliyatı'nın sadeleştirme girişimi, Said Nursi'nin hayattaki talebeleri ve varislerinin "Eserlerin müellifinin sadeleştirmeye vermedi, eserler tahrif ediliyor" itirazına neden oldu. Bediüzzaman'ın talebeleri, bu süreçte Fethullah Gülen'e bir mektup yazarak bu konudaki itirazlarını dile getirdiler. Bediüzzaman'ın talebelerinin resmi ve gayrıresmi tüm girişimleri, eserlerin birçok yayınevi tarafından izinsiz basılmasının ve tahrif edilmesinin önüne geçemedi.
2014 yılında, tahrifat ile ilgili şikayetlerin artması, Risale-i Nur Külliyatı'nı basan yayınevi sayısı 26'yı geçmesi ile birlikte Kültür Bakanlığı bu konuda yasal bir düzenleme girişiminde bulundu. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 47. maddesinde yapılan bir değişiklikle tahrifat ve korsan baskıların önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Bu konudaki son gelişmeleri, "Risale-i Nur Külliyatı yasaklanıyor" iddialarını ve yasal düzenlemenin getirdiği değişiklikleri Nur camiasının tanınmış isimlerinden Yazar Ümit Şimşek'e sorduk:
ESERLERE TALEP YAYINCILARIN İŞTAHINI KABARTTI!
-Risale-i Nur Külliyatı gerçekten yasaklanıyor mu? Bu tartışma nereden çıktı?
Risale-i Nur'un neşri, eserin müellifi olan Bediüzzaman Said Nursî'nin üzerinde en fazla hassasiyetle durduğu bir meseledir; ancak bugüne kadar maalesef tam bir başıboşluk içinde kalmış, her isteyen istediği şekilde Risale-i Nur yayınlar hale gelmiştir. Bunun da sebebi, Risale-i Nur'lara sürekli ve geniş bir talebin olmasıdır; bu durum da birçoklarının iştahını açmış ve onları hiçbir maddî riski olmayan ve mutlak surette kazanç sağlayan bu yoldan ticaret yapmaya sevk etmiştir.
BEDİÜZZAMAN ESERLERİNİ BASACAK İSİMLER BELLİDİR
-Risale-i Nur Külliyatı anonim bir eser mi? Telif hakları açısından herkes basabilir mi?
Risalelerin neşir hizmetini Bediüzzaman Hazretleri kendi ailesine ve kanunî mirasçılarına bırakmadığı gibi, "İsteyen neşretsin" diyerek başıboş da bırakmamış, kendi sağlığında dizi dibinde yetiştirdiği, Risale-i Nur'un hizmet tarzını bilen kimselerden meydana gelen ve "mutlak vekilim" diyerek isimlerini tek tek saydığı talebelerinden meydana gelen bir heyete tevdi etmiştir. Risale-i Nur'a hizmet iddiasında bulunan insanların, Risale-i Nur Müellifinin kendi eserleri hakkındaki bu tasarrufunu da saygı ile karşılayıp buna boyun eğmeleri gerekmez mi?
DİN HİZMETİ SADECE RİSALE-İ NUR BASMAKTAN İBARET DEĞİLDİR
-Peki bu eserleri basan bu kadar Yayınevi varken günümüzde 26 yayınevinin Risale-i Nur eserlerini basma isteği neden kaynaklanıyor?
Risale-i Nur hizmeti, sadece Risale-i Nur'u basmak ve satmaktan ibaret değildir. Asıl hizmet, onu okumak ve okutmak, onun hakikatlerini yaşamak ve yaşanmasına vesile olmak, eserleri muhtaçların eline ulaştırmak şeklindeki faaliyetlerdir. Risalelerin basımı ise, çok özel bir hassasiyet ve sadakat isteyen bir iştir ve Üstad zamanından beri cemaat içinde "naşirler" olarak bilinen kimseler eliyle ve Üstadın mutlak kontrolu altında yürütülen hususî bir hizmettir. Eğer bu bir tekelcilik ise, bu tekelciliği Risale-i Nur'un Müellifi yapmıştır ve yapmaya da yerden göğe kadar hakkı vardır. Korsanlıkla fiilî bir durum meydana getirenler, yüzsüzlüğün sınırlarını da zorlayarak eser sahibini eser üzerindeki haklarından mahrum etmeye çalışıyorlar! Bunlar, iddialarında tutarlı olmak istiyorlarsa, herşeyden önce, "Biz Risale-i Nur talebesi değiliz; Bediüzzaman'ın bu konuda ne söylediği de bizi ilgilendirmez" diyerek Üstadın bu konudaki hükmünü kabul etmediklerini açıkça ve samimî bir şekilde itiraf etmek zorundadırlar.
MAHKEME KARARLARI KORSAN VE TAHRİFATIN YOLUNU AÇTI
-Bediüzzaman yasal varislerini nasıl belirlemiş? Mahkemeler bunu belge olarak kabul etmiyor mu?
Üstadın vasiyetindeki hükümler apaçık ortada iken, maalesef, beşerî hukuk sistemi konuya daha başka bir açıdan baktığı için, bu çelişkiden istifade eden bir kısım Risale tacirleri Bediüzzaman'ın hükmüne karşı bazı mahkeme kararlarını çıkarmak suretiyle Bediüzzaman'ın hükmünü iptal ettirmişler ve konuyu her türlü korsanlığa ve tahrifata açık hale getirmişlerdir; halen bu yaptıklarıyla da övünmektedirler.
ARTIK RİSALE-İ NUR BASACAKLAR ASLINA BAĞLI KALACAK
-Peki Hükümetin yaptığı bu değişiklik bu eserlerin basılması ve korunması konusundaki kargaşayı ortadan kaldırıyor mu?
Hükûmet de başka bir formülü devreye sokarak Risale-i Nur'ları koruma altına almak yolunu seçmiştir. Yapılan düzenleme yürürlüğe girdiğinde, Risale-i Nur'u neşredenler ancak aslına sadakat şartıyla bu eserleri neşretmek gibi bir yükümlülükle karşı karşıya kalacak, Risale-i Nur'ları herkes istediği şekle sokup yayınlayamayacak, sadeleştirme ve sair kılıflar altındaki tahrif teşebbüsleri de gerçekleşme imkânı bulamayacaktır.
Risale-i Nur Müellifinin vasiyetini hiçe saydıktan başka, bu kadar açık bir gerçeği de ters yüz ederek bu düzenlemeyi "Risale-i Nur'un neşrine mâni olmak" şeklinde ilân etmek ise bir korsan hezeyanından ibarettir.
Sabah