Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Hazretleri Barla’da sekiz sene ikamet ettikten sonra, 1934 senesinde Isparta’ya nakl-i mekân ettiriliyor. Hz. Üstad, Isparta’da Şükrü (İçhan) Efendiye ait iki katlı bir evde sekiz ay kadar daha kalıyor. 16. Lem’adan 26. Lem’anın sonuna kadar olan risaleler -17. ve 23. Lem’alar hariç- bu evde te’lif edilmiştir. Sonra 1935 Eskişehir Mahkemesi…
Şükrü Efendinin köşkünde Hz. Üstadın yanında telif ve tebyiz işlerinde yardımcı olmak üzere Hüsrev Altınbaşak, Re’fet Barutçu ve Süleyman Rüşdü Çakın Ağabeyler bulunmaktadırlar. Bir de posta ve ayaküstü hizmetlerini gören Mehmed Gülırmak ağabey vardır. Gülırmak ağabey o sırada henüz yirmi yaşlarındadır ve -kendi ifadesiyle- henüz çocuksu halleri vardır.
***
Ramazan ayında üç günde iki buçuk okka balı bitirdik
Isparta’da, Şükrü efendinin köşkünde, bir Ramazan ayı içinde cereyan eden lâtif bir hatırayı olayın başkahramanı Mehmet Gülırmak Ağabeyden dinleyelim:
“1934 senesinde Isparta’da mübarek bir Ramazan günüydü. Üstada hediye geliyor; beyaz bir oğul balı. Ben gündüzden balı gördüm.”
“Akşam oldu, iftar vakti geldi, Üstadın bulunduğu yukarı katta ezan okunuyor… Üstad, ayakta hemen iki lokma ile iftar açardı. Ben yukarı çıkmadan “ha babam, de babam” diye diye üç günde o balı bitirdim. En sonunda yarım peteğin yarısı kaldı. Sonra Rüşdü Efendiye, Re’fet Bey’e ve Hüsrev Efendinin ağızlarına birer parça verdim. Çoğunu ben yedim, onlara tadımlık az kalmıştı.”
NOT: Bu lâtif hatıra, 19. Lem’a İktisad Risalesi’nde Bediüzzaman Hazretlerinin ifadeleriyle şu şekilde geçmektedir:
“Isparta’da hücremde cereyan eden bir vakıa var. Şöyle ki: Kaideme ve düstur-u hayatıma muhalif bir surette, bir talebem iki buçuk okkaya yakın bir balı, bana hediye kabul ettirmeye ısrar etti. Ne kadar kaidemi ileri sürdüm, kanmadı. Bilmecburiye, yanımdaki üç kardeşime yedirmek ve Şaban-ı Şerif ve Ramazanda o baldan iktisad ile otuz kırk gün üç adam yesin ve getiren de sevab kazansın ve kendileri de tatlısız kalmasın diyerek, “Alınız” dedim. Bir okka bal da benim vardı. O üç arkadaşım, gerçi müstakim ve iktisadı takdir edenlerdendi. Fakat her ne ise, birbirine ikram etmek ve her biri ötekinin nefsini okşamak ve kendi nefsine tercih etmek olan bir cihette ulvî bir haslet ile iktisadı unuttular. Üç gecede iki buçuk okka balı bitirdiler. Ben gülerek dedim: “Sizi, otuz kırk gün o bal ile tadlandıracaktım. Siz, otuz günü üçe indirdiniz. Âfiyet olsun.” Dedim.” (Lem’alar 143)
(Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-1)