Risale-i Nur’da geçen tehmidleri tespit etmemizim şöyle faydaları olabilir:
Bu tahmid ve hamdleri, günlük ettiğimiz dualarda ve münacaatlarda kullanılması çok münasib düşmektedir. Ettiğimiz duaların makbul olmasına vesile olabilmektedir. Çünkü makbul ve munis zatların duaları ve sadaları mahbubtur ve makbuldur.
MÜNÂCAT
"Yâ Rab! Nasıl büyük bir sarayın kapısını çalan bir adam, açılmadığı vakit, o sarayın kapısını, diğer makbul bir zatın sarayca me’nus sadâsıyla çalar; tâ ona açılsın. Öyle de bîçare ben dahi senin dergâh-ı rahmetini, mahbub abdin olan Üveyse’l-Karanî’nin nidasıyla ve münâcatıyla şöyle çalıyorum. O dergâhını ona açtığın gibi rahmetinle bana da aç." (Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf)
Ayrıca Üstad'ın bu hamdleri Risale-i Nur’da metinlerin genellikle başlarında kullanması, verilen metne çok güzel bir beraatü'l-istihlal (maksadı en güzel ve beliğ şekilde özetleyen bölüm) olduğu gibi, sonlarda da kullanması çok güzel bir hüsn-ü hatime olmaktadır. Verilen ilham nimetine bir şükür ve dua olmaktadır. Nimeti de hamd tezyid eder.
"Eğer istersen ulûm-u âliyenin آلِيَه kitaplarının dibacelerine bak. Eğer çendan o dibacelerde şu san'at-ı belâgat çok dakik ve latîf olmazsa da; fakat ondaki beraatü'l-istihlal, bu hakikata bir beraatü'l-istihlaldir..." (Muhakemat, İkinci Makale / Unsuru'l-Belagat, On İkinci Mesele)
SÖZLER
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ وَ بِه۪ نَسْتَع۪ينُ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ
(Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlar ve ancak Ondan yardım dileriz. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, medih ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Efendimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile âline ve ashâbına ise salât ve selâm olsun.) (Sözler, Birinci Söz)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى د۪ينِ الْاِسْلَامِ وَ كَمَالِ الْا۪يمَانِ (Bize ihsan ettiği İslâm dini ve mükemmel iman nimeti sebebiyle Allah’a hamd olsun.) (bk. age., İkinci Söz)
لْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى الطَّاعَةِ وَالتَّوْف۪يقِ (Bize taat ve muvaffakiyet nasip eden Allah’a hamd olsun.) (bk. age., Üçüncü Söz)
لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ وَ لَهُ الْحُكْمُ وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (Mülk ona, hamd ona, hüküm ona aittir; siz de ona döndürüleceksiniz.) (bk. age., Otuzuncu Söz, Birinci Maksat)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى رَحْمَانِيَّتِهِ وَ عَلٰى رَح۪يمِيَّتِهِ (Şefkat ve merhameti dünya ve âhireti kuşatmasından ve rahmetinin çok özel cilveleri olmasından dolayı Allah’a hamd ve senâlar olsun.) (bk. age., Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ٓى اَنْزَلَ عَلٰى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِوَجًا [“Hamd o Allah’a mahsustur ki, kuluna kitabı indirmiş ve o kitapta hiçbir tezat ve eğriliğe yer vermemiştir.” (Kehf, 18/1).] (bk. Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Otuz Üçüncü Pencere)
MEKTUBAT
"Elhamdülillahi alâküllihal" (Mektubat, On Üçüncü Mektup)
"اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلَى اْلاِيمَانِ وَاْلاِسْلاَمِ" (İman ve İslâm nimetinden dolayı Allah’a hamd olsun.). (bk. age., On Dokuzuncu Mektup, On Yedinci İşaret)
"BEŞİNCİ KELİME: لَهُ الْحَمْدُ Yani bütün mevcudatta sebeb-i medh ve sena olan kemalât onundur. Öyle ise, hamd dahi ona aittir. Ezelden ebede kadar her kimden her kime karşı gelen ve gelecek medh ve sena ona aittir. Çünki sebeb-i medih olan nimet ve ihsan ve kemal ve cemal ve medar-ı hamd olan herşey onundur, ona aittir." (bk. age., Yirminci Mektup, İkinci Makam)
"Öyle ise şükür ve hamd, doğrudan doğruya ona aittir. Öyle ise hakikat-i kâinat, daima hak lisanıyla der: لَهُ الْحَمْدُ مِنْ كُلِّ اَحَدٍ مِنَ الْاَزَلِ اِلَى الْاَبَدِ" (Her kimden gelirse gelsin ve kime giderse gitsin, ezelden ebede bütün hamdler Ona mahsustur.) (bk. age.)
"كُلُّ فَرْدٍ مِنْ اَفْرَادِ الْحَمْدِ مِنْ اَىِّ حَامِدٍ صَدَرَ وَعَلٰى اَىِّ مَحْمُودٍ وَقَعَ مِنَ الْاَزَلِ اِلَى الْاَبَدِ خَاصٌّ وَمُسْتَحِقٌّ لِلذَّاتِ الْوَاجِبِ الْوُجُودِ الْمُسَمّٰى بِاللّٰهِ
Yani "Ne kadar hamd ve medih varsa, kimden gelse, kime karşı da olsa, ezelden ebede kadar hastır ve lâyıktır o Zât-ı Vâcibü'l-Vücud'a ki, ALLAH denilir..."
(...)
"اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى نُورِ اْلاِيمَانِ وَالْْقُرْاٰنِ" (İman ve Kur’ân nurundan dolayı Allah’a hamd olsun.)(bk. age., Yirmi Dokuzuncu Mektup, Birinci Kısım)
LEM'ALAR
"اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَالضَّلاَلِ" ["Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun." (Ayrıca bk. Tirmizî, Deavât: 45; İbni Mâce, Mukaddime: 23; Dua: 2).] (Lem'alar, İkinci Lem'a, Üçüncü Nükte)
وَقَالُوا الْحَمْدُ ِللهِ الَّذِى هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلاَ اَنْ هَدٰينَا اللهُ لَقَدْ جَاۤءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ [“Dediler: Bizi buna eriştiren Allah’a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler.” (A'raf, 7/43)] (bk. age., On Birinci Lem'a, On Birinci Nükte)
"Ve her şeyi doğrudan doğruya Vâcibü’l-vücud’a vermek vâcibdir, zarurîdir. Elhamdülillahi ale’l-iman deyip iman ediyorum." (bk. age., Yirmi Üçüncü Lem'a, Üçüncü Kelime)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى د۪ينِ الْاِسْلَامِ وَ كَمَالِ الْا۪يمَانِ (Bize ihsan ettiği İslâm dini ve mükemmel iman nimeti sebebiyle Allah’a hamd olsun!). (bk. age., Hatime)
"Ah!" yerine "Oh!" de, "Vâ-esefâ!" yerine "Elhamdülillahi alâküllihal" söyle. (bk. age., Yirmi Beşinci Lem'a, Onuncu Deva)
“Yüz bin şükür Rabb-i Rahîmime” (bk. age., On Dördüncü Deva)
"Biz ihtiyarlar Elhamdülillahi alâ kemali'l-iman deyip, ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz." (bk. age., Yirmi Altıncı Lem'a, Beşinci Rica)
"Ben de o vakit o halete şükretmek istedim, Arabî şu fıkra geldi; tam o hakikatı tasvir etti. Şöyle ki dedim:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ مَا يُتَوَهَّمُ اَجَانِبَ اَعْدَٓاءً اَمْوَاتًا مُوَحِّش۪ينَ اَيْتَامًا بَاك۪ينَ ؛ اَوِدَّٓاءَ اِخْوَانًا اَحْيَٓاءً مُونِس۪ينَ مُرَخَّص۪ينَ مَسْرُور۪ينَ ذَاكِر۪ينَ مُسَبِّح۪ينَ
(...)
" اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ للِدَّارَيْنِ مَمْلُوؤَتَيْنِ مِنَ النِّعْمَةِ وَ الرَّحْمَةِ لِكُلِّ مُؤْمِنٍ حَقًّا يَسْتَف۪يدُ مِنْهُمَا بِحَوَاسِّهِ الْكَث۪يرَةِ الْمُنْكَشِفَةِ بِاِذْنِ خَالِقِهِ
Yani "Dünya ve âhireti nimet ve rahmetle doldurmuş bir surette, hakikî mü'minlerin nur-u iman ve İslâmiyetle inkişaf ve inbisat etmiş bütün hâsselerinin elleriyle o iki muazzam sofradan istifadeyi temin eden ve gösteren nur-u iman nimetinin mukabiline, o imanı bana veren Hâlık'ıma, bütün zerrat-ı vücudumla dünya ve âhiret dolusu hamd ve şükür, elimden gelse yaparım." demektir. (bk. age., On Üçüncü Rica)
Yirmi Dokuzuncu Lem'anın;
Birinci babı süphanallah,
İkinci babı elhamdülillah,
Üçüncü babı Allahü ekber,
Dördüncü babı la ilahe illallah,
Beşinci babı hasbunalllah ve nimel vekil,
Altıncı babı la havle vela kuvvete illa billah,
Yedinci babı kelime-i şehadet ve hamd hakkındadır.
Bunlardan Üçüncü Bab Türkçede diğerleri teksir Osmanlıcada geçmektedir. Bu bölümlerden İkinci ve Yedinci babı hamd hakkındadır. Bazı tesbihler ve hamdlar bulunur. İsteyen oraya müracaat edebilir. (bk. age., Yirmi Dokuzuncu Lem'a)
" اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى رَحْمَانِيَّتِهٖ وَ عَلٰى حَكٖيمِيَّتِهٖ " (bk. age., Otuzuncu Lem'a, Altıncı Nükte)
ŞUALAR
..."Elhamdülillahi alâ nuri'l-iman" dedirtti. (Şualar, İkinci Şua, Birinci Makam)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ الْا۪يمَانِ (İman nimeti için Allah’a hamdolsun.).(bk. age., Dördüncü Şua, Altıncı Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye)
"لَهُ الْحَمْدُ بِعَدَدِ ضَرْبِ ذَرَّاتِ وُجُودِى فِى ذَرَّاتِ الْكَائِنَاتِ" (bk. age., Altıncı Şua, Arapça sonu)
" اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى " (Rabbimin bu fazlından dolayı Allah’a hamdolsun.). (bk. age. Yedinci Şua, İkinci Bab Sonu)
" اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى اِنْعَامِه۪ " (Verdiği nimetler üzerine Allah’a hamd olsun.).(bk. age., On Birinci Şua, Sekizinci Mesele Sonu)
" اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى الْا۪يمَانِ بِاللّٰهِ وَعَلٰى وَحْدَانِيَّتِهِ وَعَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ وَعَلٰى صِفَاتِهِ وَاَسْمَٓائِهِ حَمْدًا بِعَدَدِ تَجَلِّيَاتِ اَسْمَٓائِهِ مِنَ الْاَزَلِ اِلَى الْاَبَدِ " (Allah'a iman için ve vahdâniyeti için ve vücub-u vücudu için ve sıfatı ve esmâsı için, ezelden ebede bütün esmâsının tecelliyâtı adedince O'na hamd olsun.) (bk. age., Dokuzuncu Mesele Sonu)
" اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَ الضَّلَالِ " / “Küfür ve dalâlet dışında her türlü halimiz için Allah’a hamd olsun.”
"... perde açılsa, 'Yâ Rabbena! Şükür. Bu kaza ve kader-i İlahî, hakkımızda bir inayettir.' dedirtecek kanaatım var." (bk. age., On Üçüncü Şua)
" Küre-i Arz'ın zerratı adedince "Elhamdülillahi alâ nimeti'l-iman" dedim." (El-Hüccetü'l-Zehra Mukaddimesi; Şualar, On Beşinci Şua)
"... وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ الْا۪يمَانِ وَ الْقُرْاٰنِ بِعَدَدِ حَاصِلِ ضَرْبِ حُرُوفِ رَسَائِلِ النُّورِ الْمَقْرُوئَةِ وَ الْمَكْتُوبَةِ وَ الْمُتَمَثِّلَةِ فِى الْهَوَاءِ فِى عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ حَيَات۪ى فِى الدُّنْيَا وَ الْبَرْزَخِ وَ الْاٰخِرَةِ (...Risale-i Nur’un okunan, yazılan ve havada temessül eden harflerinin dünyada, berzahta ve âhiretteki hayatımın dakikalarının âşireleriyle çıkan netice kadar, iman ve Kur’ân nimetinden dolayı Allah’a hamd olsun...)..." (bk. age., Sekizinci Şua)
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBİ
"...hatta o memurları aleyhimize değil, lehimize manevi darbeleriyle çevirdiler. اَلْفُ اَلْفِ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى (Allah’a milyonlarca kez hamd olsun ki, bu Rabbimin bir ihsânıdır.)" (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Parlak Fıkralar ve Güzel Mektuplar)
"اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى الرِّسَالَةِ النُّورِيَّةِ (Kur’ân güneşinin nurları hükmünde olan Risale-i Nur’u ihsan eden Allah’a hamd olsun.) Şümus-u Kur’ân’ın envarlarından in’ikâs eden ecram-ı ulviye, ..." (bk. age.)
İŞARATÜ'L-İ'CAZ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ (İşaratü'l-İ'caz, Fatiha Suresi, 1 ve 2. Ayetler)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ كَمْ لِلّٰهِ مِنْ فَلَكٍ ٭ تَجْرِى النُّجُومُ بِهِ وَ الشَّمْسُ وَ الْقَمَرُ ٭ (Hamd olsun Allah’a ki onun tayin ettiği nice yörüngeler vardır ki, yıldızlar, güneş ve ay o yörüngelerde akıp gider.)
رَاَيْتُهُمْ ل۪ى سَاجِد۪ينَ [“...Bana secde ettiklerini gördüm.” (Yusuf, 12/4).] (bk. age., Fatiha Suresi)
MESNEVİ-İ NURİYE
Kâinatın bütün zerratı -müctemian ve münferiden- lisan-ı acz ve fakr ile vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettikleri Sâni'-i Hakîm'e hamdler, senalar, şükürler olsun. (Mesnevi-i Nuriye, Lasiyyemalar)
"اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ وَ الصَّلَاةُ عَلٰى نَبِيِّه۪" (Hamd Allah’a mahsustur. Salât onun peygamberi üzerine olsun.) (bk. age., Karte, Mukaddime)
"اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ الْا۪يمَانِ وَالْاِسْلَامِ بِعَدَدِ قَطَرَاتِ الْاَمْطَارِ وَاَمْوَاجِ الْبِحَارِ وَثَمَرَاتِ الْاَشْجَارِ وَنُقُوشِ الْاَزْهَارِ وَنَغَمَاتِ الْاَطْيَارِ وَلَمَعَاتِ الْاَنْوَارِ وَالشُّكْرُ لَهُ عَلٰى كُلِّ مِنْ نِعَمِه۪ فِى الْاَطْوَارِ بِعَدَدِ كُلِّ نِعَمِه۪ فِى الْاَدْوَارِ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِ الْاَبْرَارِ وَالْاَخْيَارِ مُحَمَّدٍ ۨالْمُخْتَارِ وَعَلٰٓى اٰلِهِ الْاَطْهَارِ وَاَصْحَابِه۪ نُجُومِ الْهِدَايَةِ ذَوِى الْاَنْوَارِ مَادَامَ الَّيْلُ وَالنَّهَارُ "
(Meali: Bize bahşettiği iman ve İslâm nimeti için yağmurun katreleri, denizlerin dalgalaları, ağaçların meyveleri, çiçeklerin nakışları, kuşların nağamâtı ve nurların lemaatı sayısınca Allah’a hamdolsun. Ve her türlü halde bize in’âm ettiği bütün nimetleri için, bütün çağlardaki bütün nimetleri adedince Allah’a şükürler olsun.) (bk. age., Zeylü'l-Habbe)
MUHAKEMAT
" أحمده تعالى حمدًا بلا حدّ، وأصلي على رسوله سيدنا محمد وعلى آله وصحبه سالكي الطريق الٔاسدّ"
(Meali: Allah Tealaya hadsiz derecede hamd eder ve onun elçisi Efendimiz Muhammed (a.s.m.)'e ve doğru yolda onu takip eden âl ve ashabına da salât ederim.) (Muhakemat, Küçük Biraderim Abdülmecidin Takrizidir, s. 137)
BARLA LAHİKASI
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ ثُمَّ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى (Elhamdü lillâh, yine elhamdü lillâh. Bu Rabbimin bir ihsanıdır.) (Barla Lahikası, 97. Mektup: Refet'in Fıkrasıdır)
لَهُ الْحَمْدُ وَ الْمِنَّةُ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى (Bütün hamd ve minnetler Rabbimize aittir ki, bu onun bir ihsanıdır.) (bk. age., 100. Mektup: Asım Bey'in Fıkrasıdır)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْاٖيمَانِ وَ هِدَايَتِ الرَّحْمٰنِ (İmanın nurundan ve Rahmân olan Allah’ın hidayetinden dolayı Allah’a hamd olsun.) (bk. age., 158. Mektup: Hafız Ali'nin...Fıkrasıdır.)
KASTAMONU LAHİKASI
ِِللهِ الْحَمْدُ بِعَدَدِ الذَّرَّاتِ مِنَ اْلاَزَلِ اِلىَ اْلاَبَدِ (Ezelden ebede kadar bütün zerreler sayısınca Allah’a hamd olsun.) (Kastamonu Lahikası, 1. Mektup)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ بِعَدَدِ ذَرَّاتِ الْكَائِنَاتِ (Kâinatın zerreleri sayısınca Allah’a hamd olsun.) (bk. age., 55. Mektup: Ehemmiyetli, fakat bir derece mahremdir.)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نَعْمَٓائِه۪ (Bütün nimetleri ihsan eden Allah’a hamd olsun.) (bk. age., 171. Mektup)
EMİRDAĞ LAHİKASI
لَهُ الْحَمْدُ وَ الْمِنَّةُ (Emirdağ Lahikası-I, 66. Mektup)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ مِنْ كُلِّ وَجْهٍ (İman nurunun her vechesi için Allah’a hamd olsun.) (bk. age., 179. Mektup)
Öyle ise kâinat adedince "Eşşükrü lillah, Elhamdülillah." (Emirdağ Lahikası-II, 93. Mektup)
"...o dehşetli hastalığıma razı oldum. اَلْحَمْدُ ِللهِ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ شَهْرِ رَمَضَانَ فِى كُلِّ زَمَانٍ (Her zamanda gelen bütün Ramazan aylarının âşireleri adedince Allah’a hamd olsun.) dedim." (bk. age., 115. Mektup)
Sorularla Risale