9.Birinci Asıl: Yirminci Sözün âhirindeki sual ve cevabda izah ettiğimiz meseledir. (S: 341)
Daha önceki izahlara yönlendirilmekte, hatırlatma ile birlikte tekrar ve tekit yapılmaktadır.
İnsan, gelişimi ile paralel sürekli yenilenmekte ve yeni bilgiye ihtiyacı olmaktadır.
Bu safhalarda,yeni bilgi ihtiyacını karşılamak,merakını gidermek ve düşünce dünyasında yeni pencereler açmak,önceki kaynaklara ulaşmak,açıklamak ve yeniden hafıza tazelemek,konunun zihinde oturmasını sağlamak, yeni bir açıklamadan önce gelir.
Bediüzzamanın yukarıdaki satırlarında bunu görmek mümkün. İlk izahların zekamızı sarmasını ve zihnimize yerleşmesini sağlamak için tekrar önceki metinlere atıf yapmak,onlara gönderme yapmak, sağlam bir fikrî zemin ve muhatap açısından gerekli bir metot olabilir.
10."Fakat ehl-i Kuran nazarıyla bakıldığı vakit -Onbeşinci Sözde izah edildiği gibi- hakikatı şöyledir ki: Semere-i âlem olan insan; en câmi, en bedi ve en âciz, en aziz, en zaîf, en latif bir mucize-i kudret olduğundan, beşik ve meskeni olan zemin; semaya nisbeten maddeten küçüklüğüyle ve hakaretiyle beraber manen ve sanaten bütün kâinatın kalbi, merkezi.. (S: 351)
Yukarıdaki paragrafı okuduğumuzda, zihnimizin davet ettiği sorularla karşılaşmaktayız:
Nasıl bir nazarla bakmalıyız?
Alemin semeresi/meyvesi nedir?
İnsan nedir? Ne gibi özelliklere sahiptir?
İnsan,Kudret mucizesi midir?
Zemin,insan için neyi ifade etmektedir?
Zeminle semanın farkı nedir? Fonksiyonları nelerdir?
Kainatın kalbi nerededir?
Görüldüğü gibi,okuduğumuz paragraftan çıkan soruların cevabı da,aynı metnin içindedir.
Risale-i Nurun, soruya kapı açan bir üslupta cevabı ve izahı içinde saklı tutan bir tarzı var. İcaz ve icaz emareleri;Kuran esaslı olmasından kaynaklanmaktadır.
Satır satır,metnimizi çözmeye ve izah tekniği açısından kendimize kriterler çıkarmaya çalışalım:
a)İzahlarımız, ehl-i Kuran nazarıyla bakıldığı vakit çerçevesinde olmalıdır. Vaktini/zamanını/zeminini seçmek önemli. Yani Kuran nazarının hakim olacağı,bunun tesisi edileceği bir bakış açısı olmalı.
Kurani bakış açısını zedeleyecek, onunla telifi mümkün olmayan,risaledeki diğer manalarla mündemiç ve anlam birliği taşımayan,ruhunu yansıtmayan bir açılım ve izah zemininden uzak durulmalıdır.
Bununla ilgili,bir uygulama örneğini de yine yapılan atıftan öğrenmekteyiz. onbeşinci sözde izah edildiği gibi
denilmektedir.
Oradaki tarz,bir ölçü vermektedir.
b) Sonrasında,sorularını çoğalttığımız konular ekseninde;İnsan,kudret,zemin,sema ve kainat ilişkisi üzerinde durmakta ve bunların mahiyetinde saklı olan manalara kavram bazlı bir izah getirmektedir.
Mesela bu kısım, risale diliyle izaha muhtaç meseleler sınıfına girmektedir.
Risale-i Nurdaki meselelere baktığımızda,buradan şöyle bir yaklaşım daha geliştirebiliriz:
aa)Bir kısmı bedihidir,açıktır,anlaşılmaktadır. Her fehme gelen mana,okuyucunun/dinleyicinin seviyesine göre değişse de,merakı tahrik eden az soru vardır. Bunu daha çok lahikalarda,iletişim/muhavere metinlerinde görmekteyiz. Bir anlamda hayat pratikleri,yaşayan nurculuk sadedinde üstadın doğrudan ismiyle/vasfıyla tanımlı talebeleri üzerinden bize model olacak görüş ve çözüm önerileridir.
ab) Hem açık,hem de anlaşılması kısmen izah isteyen ara satırların olduğu metinlerdir. Burada, ara okumalarında,metnin bütünlüğü içine yerleşmiş,kavram,ifade zenginliği ve ilim erbabına hitap eden satırlar,bedihi olanlarla ahenkli bir izah ve ilmi açıklama ister.
Bu metinlerde,izah yüzde elli düzeyinde ve ilgili satırlar bazında tercih edilebilir.
Mesela,ihtiyarlar risalesi bu kabildendir diye düşünüyorum. Bir kısmı sergüzeşt-i hayatım dediği hatırat ve yaşanmışlık duygusunu tekrar tattıran duygu yüklü,hüzün merkezlilikten iman saadetine geçiş veren hayat hikayeleridir.
Bu metinlerin içinde,çözüm merkezli iman vurgusu yapılan,teselli almamız gereken yerlerde bahis,birden ilmi,irfani ve imani bir zemine kaymaktadır. Bir anlamda fiilen yaşadığını,üstad metnin süreci içinde de yaşamaktadır. Yaşanmış,gerçek,senaryo olmayan birebir hayat kesitinden alınma bir numune olmanın sahiciliğini okutturmaktadır.
Buradaki izah tarzı;
-Açık yerlerin,duygu ve kalbimize,hissiyatımıza ve inkişaf eden vicdani halimize verdiği mesajlar,yüklediği anlamlar açısından,öyle bırakılmalı,rikkatli bir okunuşun bütün safiyeti ile bedenimizin hissetmesine müsaade edilmelidir. Volga nehrinin kenarında
uzun kış gecelerinde
yağmurun şıpırtıları
gurbette
esarette
gibi ifadeler bile,arası doldurulmasa dahi bizim his dünyamızı,kalbi hassasiyetimizi harekete geçirmekte ve kendi manası ile buluşturup,idrakine destek vermektedir. Belki de bu kısımları,suyu yatağına bırakmak kabilinden,akışını seyretmek yeterlidir. İzahı,gayr-i kabildir. Çünkü ruhaniyeti vardır.
-Diğer kısımlar ise,tefekkür boyutunda,çaresizlikten çareye geçme,aklı ve zihni ikna edecek bir izah yapıp,kalbin kendi derinliğinde ruhanileştiği yerde,beşeri/dünyevi halin devam ettiğini fark ettirip,şuur-u imanla yeni bir inkişaf,ümit,teselli,direnç,hareket ve aksiyon oluşturacak irade yatırımı yapmak ve kalple aklın imtizacı kimyasını temin etmektedir.Burada izaha muhtaç satırların açılması gerekir.
-Bedihi olanla,izaha muhtaç olan arasındaki geçiş ahengi ve kavrayış ciddiyeti ile buluşturma zeminindeki kalbi ve akli yürüyüş bandı çok iyi,itinalı ve bütün varlığımızla onda fani olduğumuz bir şekilde olmalı.
-Belki de bu bölüm için,bir prova yapılmalı,kendimizi defalarca hazırlayıp,konsantremizi nefsimizin ve beşeriyetimizin derinliklerinde hissedip,ıslah-ı nefs noktasında ruhani lezzeti kendimizde hissettiğimiz vakitte/zeminde bu dersi okumalı ve okutacak şekilde yaşamalı ve beraberinde yaşatmaya bir dua olmalıyız.