Risale-i Nur İmanî hakikatleri birçok delillerle ispat eden, bunu yaparken de fen ilimlerinden de yararlanan, ilmî derinlikli bir külliyattır. Şüphesiz ki ilmi derinliği olan eserlerler bahsedilen her konu, herkes ve kesim tarafından yeterince anlaşılamaz. Üstad’ın “Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes her bir meselesini tam anlamaz.” (Emirdağ Lâhikası, s. 217) şeklindeki ifadesi de bu durumu doğrulamaktadır.
Risale-i Nur iman hakikatlerinin anlaşılmasına ve aynı zamanda sosyal hayata da dönük önemli mesajları olan bir külliyat olduğu için bütünüyle bilimsel esasların anlatıldığı bir eser gözüyle bakılmaması gerekir. Yine Üstad Hz.lerinin ifadesiyle bu külliyet kendisine yazdırılmıştır.
“Risale-i Nur benim gibi âciz ve ihtiyar ve zayıf bir bîçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said’leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risale-i Nur’un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi’ edilmiş tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki: Bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettim ise de çalıştırılamadım.”…“Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşr ve talim ile belki Yirmi beşinci ve Otuz ikinci mektubları te’lif ile ve Dokuzuncu Şua’nın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih ile devam edecek.” (Kastamonu Lahikası, s. 56 )
Doç. Dr. Mehmet Sait Şahinalp'in yazısı için TIKLAYINIZ