İnsanız ve sürekli bir şeyler öğreniyoruz. Hayal ve zihin üzerinden başlayıp konuşma ve gözlem ile devam eden iç ve dış diyaloglarımız çeşitlenerek etkiye açılan birer öğrenme alanları. Uygulama ile taçlanan öğrenme kalitesini yakalamak ise bilginin yaşanır ve örneklenebilir olmasına bağlıdır.
Öğrenme soruları hep kışkırtıcı ve çekicidir. Zihin ve kalp, bu şekilde insan sistemini açar. Uyarıcı etkisi yüksektir.
Soru sormanın kalitesi, öğrenmenin lokomotifidir. Cevaplar ise sürükleyici bir ivme kazandırır.
Kendi kendimize düşünelim:
Ne öğreniyoruz?
Niçin öğreniyoruz?
Neden öğreniyoruz?
Öğrendiğimizde ne değişiyor?
Hedeflerimizle öğrendiklerimiz arasında bir tutarlılık var mı?
Hedeflerimiz ile öğrendiklerimiz yeteneğimizle uyumlu mu?
Son iki cümlenin gereklerine uyduğumuzda, heyecan ve enerjimiz artıyor mu?
Bunun mutluluk yansımaları var mı? Motivasyonumuz şevk verici mi?
Kendimize ait değerlendirmede, başlattığımız çalışmalarla yürüttüğümüz işlemler ve sonuçları arasında bir ahenksizlik varsa, hedef/öğrenme/yetenek/uygulama arasında gözden geçirilmesi gereken bir yanlış söz konusudur. Bu sinyali almak ve doğru okumak gerekir.
Hem tekrarlardan ve inatçı ısrarlardan kurtulur hem de gelişmeci bir insan olur. Hayatı ve yaşadıklarını daha doğru okuyup muhakeme yapma fırsatı doğar.
İşte kariyer, böylesi bir süreçte insan tekamülünün bir aracıdır.
Kariyer deyince, sadece mesleki bir eğitim almak, sonra işe girmek ve yükselmek olarak sınırlı bir tanım yapmamakta fayda var.
Mutlu olmak da bir kariyerdir. Samimi ve fedakar olmak da. Benzer şekilde, Risale-i Nurla ilgili bir gündemimizin olması da bir kariyerdir.
Mesela;
Risale-i Nur’la alakalı bizatihi gündemimiz nedir?
Risale-i Nur ile alakalı ne yapıyoruz?
Gündemimizdeki Risale-i Nur konusuna ne kadar zaman ayırıyoruz?
Neler okuyoruz? Okuduğumuzda ne değişiyor?
Hedef/öğrenmek/uygulama/yetenek bütünlüğü ile uyumlu nasıl bir Risale kariyeri yapıyoruz?
Somut, tanımlı, sürekli, disiplinli ve her halükarda yapabildiğimiz nedir?
Mesleğimiz ve sahip olduğumuz unvanlarla paralel Risale’nin nesi oluyoruz?
Talebesi mi? Temsilcisi mi? Propagandacısı mı? Tarifçisi mi? Yansıtıcısı mı? Taklitçisi mi? Koruyucusu mu? Ayna mıyız? Gölge miyiz? Verici miyiz? Alıcı mıyız? Onunla kazanıp, onunla geçiniyor muyuz? O’nda mıyız? O’nunla mıyız? O’nu kendimize mi alıyoruz?
Evet, yukarıdaki sorulardan birine yakınız mutlaka. Ya da şıkları siz çoğaltın.
Acaba, hangisi gerçek Risale Kariyeridir?
Olması gereken nedir?
Yeteneğimiz işin neresinde?
Kritik bir soru daha: Risale-i Nur ile aramızdaki bağ, bir bağlılık mı yoksa bağımlılık mı?
Bağımlılık halleri, çoğu zaman kariyer değil bariyer olur. Kişiye, olaya, tecrübeye, duyguya, bilgiye ve uygulamaya dayalı şuurlu olmayan bir güvenme ve muhakemeli olmayan bir bağlılık, sarmalında boğulacağımız birer bariyer olabilir.
Zihni bariyerlerimiz, çevre ve alışkanlıklar ile desteklendiğinde, acaba birer bağlılık örneği miyiz, yoksa bağımlılık yapan bir durum mu var?
Bağlılık bir kariyer aşısıdır. Zihni bağlarla kalbi bağların insicamıdır, inkişaf alanıdır.
Bağımlılıklar ise, kendimizi önemseyip değişime ve yenilenmeye direndiğimiz inatlardır, tıkanma alanlarıdır. Taklit kolaycılığıdır. Alışkanlıklarını ve müşahedelerini geliştirmenin maliyetine ve bedeline katlanamamanın verdiği durağanlıktır. Teşebbüs hürriyetini bizzat kullanamamanın ezikliği ile yeteneklerimizi ezmektir.
Bağımlılık ve bağlılık farkı Risalenin kariyer veya bariyer alanları gibi incelenmeye değer başlıklardır.
Risaledeki altı desise-i şeytaniye ve dört hastalık, en bariz bariyer alanlarıdır.
Risaledeki ihlas, adalet, ubudiyet, uhuvvet, muhabbet, istiğna, istişare, şefkat ve tefekkür ise birer kariyer basamaklarıdır.
İnsanın bu dünyaya gönderilişinin esası olan “ilim ve dua” ile “Taallüm ile tekemmül”, gerçek kariyerin yol haritasıdır.
Şimdi son soru:
Tek nüshalı ve kopyasız ajandamızda, Risale-i Nur ile alakalı deklare ettiğimiz ve peşine düştüğümüz kariyer alanımız nedir?
“İstidat dili”niz size rehberlik edebilir. Yeter ki yeteneklerimizle yürüyelim, o zaman fıtri oluruz.