Risale-i Nur’da makro ve mikro perspektiften bakış

Dursun SİVRİ

Bakmakla görmek birlikte gerçekleştiği zaman anlam kazanır. Bakıp da görememek sadece “bakar” olmaktan öteye geçmez. Makro ve mikro bakış Risale-i Nur’un özgün bakış tarzıdır. Detay ile bütünü birlikte mütâlâ etme, dikkati çekme şekli demektir. Zerreden şemse, atomdan yıldızlara, karıncadan, arıdan, sinekten güneş sistemi ve benzeri sistemlere aynı anda bakmak ve görme meselesidir…

İnsan, kendi dışındaki eşyayı, nesneyi, olayı, mânâyı; beyin, akıl, duyu ve duyguları ile algılamaktadır. Algıladığı (idrak ettiği) şeylerin, uyarıların her birine bir anlam yüklemektedir. Detay ile bütün, zerre ile şems, atom ile uzaydaki gezegenler, yıldızlar, yörünge sistemlerine birlikte bakmak insan fıtratının gereğidir.

Beyin yapısı ve işlevleri konusunda son yıllarda ulaşılan bulgular, beynin çalışma şeklinin de detay ve bütünü algılama biçimine göre dizayn edildiği ortaya çıkarmıştır, keşfedilmiştir. Sağ beyin ve sol beyin fonksiyonlarının farklılığının keşfi ile yeni açılımlar ortaya çıkarıldı. Hafıza ve öğrenme konusunda etkili yöntemler geliştirildi. İnsanların düşünce ve davranışlarında çok hızlı değişimlerin mümkün olduğu ispatlandı.

Halbuki Risale-i Nur insanların düşünce ve davranışlarında yaptığı hızlı değişim metodu 80 yıl öncesine dayanmaktadır. 15 yılda, hatta 40 yıllık bir süreci gerektiren değişim sürecini, 15 güne hatta 40 dakikaya kadar indiren yöntem Risale-i Nur ‘da var. Risale-i Nur’la hızlı değişim sırrı, makro ve mikro bakış tarzında saklıdır.

İnsan beyninin fonksiyonlarında, sağ beynin bütünü, sol beynin detayları görmeyi sağladığı herkesçe biliniyor artık. Yine sağ beyin kalbi, duyguları, renkleri, ritmik fonksiyonları; sol beyin ise, akıl işlevlerini, matematik, mantık, detay, ardışıklık gibi fonksiyonları kontrol ediyor.

Risale-i Nur’un kalplerde ve ruhlardaki tesirinin sırrı, “akıl ve kalbin imtizacı”dır diyor, Bediüzzaman. İnsanın tekamül sürecinde yol, “İman-ı billah, Marifetullah, Muhabbetullah ve Lezzet-i ruhaniye” dir. Allah’a (c.c) iman etmiş bir insan, “Nasıl bir Allah?” sorusunu, kâinattan Hâlıkını soran dünya seyyahı, her zerrede ve en büyük yıldızlarda O’nun mührünü görmesi, Cenab-ı Hakk’ı isim ve sıfatları ile tanıması marifettir.

Allah’ı tanıyanın fıtri bir süreç ve sonuç olarak O’na minnet ve şükran duyması ise Muhabbetullah’ı netice verecektir. “O’nu bulan her şeyi bulur” kaidesi ile en zirve zevk olan lezzet-i ruhaniye” ye mazhar olacaktır. “Beynin sırrı çözüldüğünde evrenin sırları çözülecektir” diyor bilim adamları. Tübitak’ın Bilim teknik Dergisi özel olarak yıllar önce (2000) sadece “Beyin” üzerine çıkardığı özel sayısında geçiyor bu cümle.

Gerçekten de öyledir. Beynin sırrının çözülmesi demek insanın yaratılış gayesini daha kestirme yoldan anlaması demektir. “Beyin ve Ruh” konulu bir kitapla beyin ruh münasebetini detaylı ve bilimsel metotlarla açıklayan Doç. Dr. Sefa Saygılı adı geçen kitabında; beyin işleyişini incelerken detaya inildiğinde, beyinde cereyan eden faaliyetleri sebep sonuç ilişkileri ile izah etmenin mümkün olmadığını ispat ediyor. Beyin denilen sistemin üzerinde maddi olmayan bir kontrol eden var diyor.

Aynı tezi dünyaca ünlü beyin cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil’de teyit ediyor. “Beyni, hücrelerini, atomlarına kadar inceliyoruz hafızanın yerini göremedik” diyor. ”O zaman ruhun varlığına, Allah’ın kudretini görüyoruz “ diyor. Beden ruhun ikâmetgâhı, beyin de ruhun enstrümanıdır. Ruhun tekâmülü beyin denilen harika enstrümanını doğru kullanmakla mümkün olmaktadır. Marifet kespetmek,  beyni etkin kullanmaktır.

Aklın nuru olan fen ilimleri, vicdanın ziyası olan din ilimlerinin beyin işleyişindeki karşılığı iki beyni birlikte kullanmaktır. Sağ ve sol beyin fonksiyonlarının şuurunda olmak. Akıl ve kalbin imtizacı ile... Tefekkür şeklinde yine aynı yaklaşıma dikkati çekiyor Üstad Bediüzaman Said Nursi. Âfâki tefekkürde icmali, enfüsi tefekkürde tafsili tarzı tavsiye ediyor.

Bilim dünyasını yoldan çıkaran husus, bilimsel araştırmalarda bu tarzın tersinden gitmeleridir. Uzay araştırmalarında, hücrenin, atomun mahiyetinde detayda boğulmuşlardır. Olaya bütüncül bakamadıklarından dalalete düşmüşlerdir. İç dünyalarında, nefislerinde, ruhlarının, benliklerinin detaylarını merak etmediklerinden haricin detaylarında boğulmuşlardır.

İnsan, “Ben kimim?”, “Nereden geliyorum?”, Nereye gidiyorum?” suallerini sorup kendini sorgulamadığı zaman gaflete ve dalalete düşüyor. İnsanın kendini sorgulaması enfüsi tefekkür yolunu açar, yaratılış gayesini bulur ve görevini yerine getirir. Beyni etkin kullanma, hızlı öğrenme, hızlı değişim ve hafıza yöntemlerini öğrenmek, beyin cihazının kapasitesinden daha fazla istifade etmek demektir.

Beynin sırlarını keşfedip sahip olunan potansiyeli kullanma tekniklerini keşfeden her kim olursa olsun istifade edilmelidir. Genelleme ve toptancı, ön yargılı, bilmediğinin düşmanı yaklaşımı ile karşı çıkmak her türlü yeniliğe karşı çıkma refleksi matbaaya karşı çıkan psikolojinin günümüz versiyonudur. Matbaaya karşı çıkanların zahiri gerekçeleri batı karşıtlığı idi ama asıl ajandalarındaki notlarında “maişet endişeleri” olduğu kesindi. “Hikmet Çin’de de olsa mü’minin yitiğidir “ hadisi de tekniği kimden olursa olsun istifade edilmesine yol gösteriyor.

Netice olarak, Risale-i Nur'un insanlarda pozitif anlamda en hızlı değişimi gerçekleştirdiği mâlumun ilandır. Beyin gelişimi, beyinden azami derecede istifadenin yolu olan iki beyni beraber işletmek, yine Risale yöntemidir. Beyin ve zekâ gelişimin en etkin vesilesidir. Çünkü hem makro hem de mikro perspektiften bakış metodudur. Farkındalık olan zekâ da bu yolla gelişir.

dursunsivri@risalehaber.com

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.