"Birinci Vecih: Gecede zulümat, nasıl nuru gösterir. Öyle de insan, za’f ve acziyle, fakr u hâcâtıyla, naks ve kusuru ile bir Kadîr-i Zülcelâl’in kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor ve hâkezâ… Pek çok evsâf-ı İlâhiyyeye bu suretle âyinedârlık ediyor." (Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Otuz Birinci Pencere)
Burada zıtlık prensibi ile ilahi isimler idrak ediliyor. Her şey zıddıyla bilinir. Mesela, insan acizliği ile birlikte her şeyin kendisine hizmetkâr olması ile ilahi kudreti, fakirliği ile birlikte bütün ihtiyaçlarının görülmesi ile ilahi gına ve zenginliği, kusur ve noksanlıkları ile birlikte görülen işlerin kusursuzluğu cenabı Hakk'ın kusursuz sıfatlarını idrak ediyor.
"İkinci Vecih Ayinedârlık ise: İnsana verilen nümuneler nev’inden cüz’î ilim, kudret, basar, sem’, mâlikiyyet, hâkimiyyet gibi cüz’iyyat ile kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem’ine, Hâkimiyet-i Rububiyyetine âyinedârlık eder. Onları anlar, bildirir. Mesela, 'Ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun mâlikiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder.' ve hakeza…" (bk. age.)
Burada insana verilen cüzi sıfatlar ve özellikler sayesinde Allah’ın külli sıfatları kıyaslanarak idrak ediliyor. Mesela, insan kendi azıcık ilmi ile "Ben şunları bilirim, oysa Allah külli ilmi ile her şeyi bilir." diyerek iki ilim arasında bir kıyaslama yaparak ilahi isim ve sıfatları kıyas yolu ile anlar.
Şayet bu cüzi sıfatlar insanda olmasa, Allah’ın isim ve sıfatlarını kıyas yolu ile idrak etmesi pek mümkün olmaz. Mesela, hayvanlarda cüzi bir ilim olmadığı için insanın ilim ve düşünme özelliklerini hiçbir zaman anlayamaz. Bu cüzi irade ve cüzi kudret için de geçerlidir. Onlarla külli irade ve sonsuz kudreti anlayabiliyor.
Üçüncü Vecih Ayinedârlık İse: İnsan, üstünde nakışları görünen Esmâ-i İlâhiyyeye âyinedârlık eder. Otuzikinci Söz’ün Üçüncü Mevkıfının başında bir nebze izah edilen insanın mahiyet-i câmiasında nakışları zâhir olan yetmişten ziyade esmâ vardır. Mesela, yaratılışından Sâni’, Hâlık ismini ve hüsn-ü takviminden Rahman ve Rahîm isimlerini ve hüsn-ü terbiyesinden Kerim, Lâtif isimlerini ve hakeza…" (bk. age.)
Burada ise İlahi isimler insanın üzerinde bizzat nakış şeklinde tecelli ediyor. Mesela, basar sıfatı insanda gözle görme şeklinde, sem' sıfatı insanda kulakla işitme şeklinde, kelam sıfatı insanda dil ile konuşma şeklinde, kudret sıfatı kaslar aracılığı ile cüzi bir kuvvet şeklinde, ilim sıfatı beyin vesilesi ile düşünme ve bilme şeklinde vesaire her ismin insan üzerinde bu tarz bir tecellisi bulunmaktadır.
Sorularla Risale