İKTİSAT VE KANAAT
"İsm-i Hakîmin cilve-i âzamından olan hikmet-i âmme-i kâinat, iktisat ve israfsızlık üzerinde hareket ediyor, iktisadı emrediyor." (Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, İkinci Nükte)
"İktisat ve kanaat, hikmet-i İlâhiyeye tevfik-i harekettir." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a, İkinci Nükte)
"İktisat, izzet ve cömertliktir. Hısset ve zillet, ehl-i israf ve tebzîrin zâhirî merdâne keyfiyetlerinin içyüzüdür." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a, Beşinci Nükte)
"İktisat, nimete güzel ve menfaatli bir ihtiramdır." (Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup, Birinci Makam, Birinci Remiz)
"Kanaat eden, iktisat eder; iktisat eden bereket bulur." (Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup, Yedinci Sual)
"Eğer malı çok seversen, hırsla değil, belki kanaatle malı talep et, tâ çok gelsin." (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, İkinci Mebhas)
"Kanaatsizlik ise sa’ye, çalışmaya şevki kırar. Şükür yerine şekvâ ettirir, tembelliğe atar. Ve meşru, helâl, az malı terk edip, gayr-ı meşru, külfetsiz bir malı arar. Ve o yolda izzetini, belki haysiyetini feda eder." (On Dokuzuncu Lem'a, Yedinci Nükte)
"Tevekkül, kanaat ve iktisat öyle bir hazine ve bir servettir ki, hiçbir şeyle değişilmez." (Mektubat, İkinci Mektup)
"İktisattan gelen kanaat, şükür kapısını açar, şekvâ kapısını kapatır. Hayatında daima şâkir olur. Hem kanaat vasıtasıyla insanlardan istiğnâ etmek cihetinde, teveccühlerini aramaz." (On Dokuzuncu Lem'a, Yedinci Nükte)
"Kanaat, tükenmez bir hazinedir. Hadisinin sırrıyla, kanaat bir define-i hüsn-ü maişet ve rahat-ı hayattır." (On Dokuzuncu Lem'a, Yedinci Nükte)
İSRAF VE KANAATSİZLİK
"İsraf, hırsı intaç eder." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a, Yedinci Nükte)
"Hayırda ve ihsanda -fakat müstehak olanlara- israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a, Yedinci Nükte)
"İsraf, kanaatsizliği intaç eder. Kanaatsizlik ise, çalışmanın şevkini kırar, tembelliğe atar, hayatından şekvâ kapısını açar, mütemadiyen şekvâ ettirir." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a, Yedinci Nükte)
"Fıtratta israf ve hilkatte abesiyet olmadığına delil, Sâni-i Zülcelâlin, herşeyin hilkatinde en kısa yolu ve en yakın ciheti ve en hafif sureti ve en güzel keyfiyeti ihtiyar ve intihap etmesidir ve bazan birşeyi yüz vazifeyle tavzif etmesidir ve bir ince şeye bin meyve ve gayeleri takmasıdır." (Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat, İkinci Esas, Üçüncü Medar)
"Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıttır, nimete karşı hasâretli bir istihfaftır." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a, Birinci Nükte)
"Evet, bir misafir, ev sahibinin iznine ve rızasına muvafık olmayacak derecede, yemeklerde ve sair şeylerde israf edemez." (Mesnevi-i Nuriye, Zeylû'l-Hubâb)
"Bu zamanda isrâfâta medar olacak para çok pahalıdır. Mukabilinde bazan haysiyet, namus rüşvet alınıyor. Bazan mukaddesât-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor. Demek, mânevî yüz lira zararla maddî yüz paralık bir mal alınır." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a, Dördüncü Nükte)
"İsraf ise, nimete çirkin ve zararlı bir istihfaftır." (Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup, Birinci Makam, Birinci Remiz)
"Bedbaht odur ki, medar-ı şekavet ve hasâret ve elem olan israf ve hırs ile sa’y-i helâli bırakarak, her kapıya başvurup, tembelkârâne ve zâlimâne ve müştekiyâne hayatını geçirir, belki öldürür." (Şualar, Yedinci Şua, Beşinci Hakikat)
"Ey iktisatsız, israflı insan! Bütün kâinatın en esaslı düsturu olan iktisadı yapmadığından, ne kadar hilâf-ı hakikat hareket ettiğini bil." (Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Üçüncü Nükte)