Ekrem Altıntepe'nin haberi
Yazar, gazeteci, sanatçı ve ilim adamlarımıza vefatının 50. yıldönümünde Bediüzzaman Said Nursî’yi ve Risale-i Nur Külliyatı hakkındaki düşüncelerini sorduk.
Erkan Mutlu
Hatırlıyorum; yıllar önceydi... Bugünkü imkânların olmadığı hatta pek çok imkânsızlıkların olduğu günlerde Cihangir dershanesinin orta halli odasında sıkış-tıkış oturmuş ders dinlerdik. Ruhumuz neşe dolar, zevke dalardık. Bazen de Sungur Ağabey derse katılır, bambaşka âlemlere yolculuk yapardık.
O dönemlerde Rusya "süper güç”tü! Dağılması mümkün gibi görünmüyordu. Dalalet rüzgârları ülkemizi de sarmıştı. Oysa biz "Rus da dinsiz kalamaz, dönüp Hıristiyan da olamaz, olsa olsa İslam ile tanışacaktır" cümlesini okuyorduk. İnanılır gibi değildi ama inanıyorduk.
Bugün Rusya dağıldı. Asya ve dünyada iman tohumları filizleniyor. Milyonların imanları, yani ebedî hayatları Nurlar vasıtasıyla kurtuluyor inşaallah... O günleri hatırlayınca, yaşanılanların Risale-i Nur'un kerameti olduğu apaçık ortada. Sıra dışı bu hale şaşırmamak gerekiyor. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri’nin müellifi olduğu Risale-i Nur Külliyatı, Mucizü’l-Beyan olan Kur'an-ı Kerim'in, bu zamanın fehmine bir dersidir. Ne kadar müşkül varsa halledilir.
Hz. Üstad'ın beş-on talebesiyle zor şartlar altında başlattığı iman hareketi, bugün aklın alamayacağı boyutlara ulaşmıştır. Onlarca dile çevrilen külliyat, bütün dünya coğrafyasına yayılmış; nice seçkin üniversitelerde ders olarak okutulur hale gelmiştir. Her yıl ülkemizde ve dünyada yapılan sempozyumlarda bilim insanları, asrımızın hastalıklarına çare olarak Risale-i Nur'u göstermektedirler. Bununla da kalmayıp ilmî deliller getirmektedirler. Aslında bütün dünyanın gözleri önünde "malum", tasdik ve ilan edilmektedir. Çünkü Risale-i Nur'un önemli metotlarından biri de şüpheye mahal bırakmayacak şekilde meseleleri ispat etmesidir. Her geçen gün Hakk'a ve hakikate susamış binlerce insan Nurlarla tanışıyor; kalplerinde ve akıllarında her ne sual varsa tam cevap alarak mutmain oluyorlar.
Üstadım Hakk’a yürüyeli elli yıl olmuş
Risale-i Nur hizmeti milyonlarla coşmuş
Sen kışta geldin, şimdi bahar çiçekleri açmış
İman nuru Sözler’de okundukça parlarmış
Sonuç olarak; göz açıp kapayıncaya kadar geçen ömrümüzde risalelere ne kadar muhtaç olduğumuzu söylemeye gerek yok sanırım. Geriye iki şey kalıyor; "okumak ve yaşamak..."
Nice 50'lere, 100'lere... İman dolu yıllara...
Yaşa Üstadım yaşa! Ne mutlu senle buluşana!