Fatma Yılmaz'ın röportajı
Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla 30 kadar çocuğu Kur'ân kursu için Türkiye'ye getiren Tataristan Müslüman Kadınlar Birliği Başkanı Nailya Ziganshina Bizim Aile dergisini de ziyaret etti. Bağcılar Müftülüğüne bağlı Kur'ân Kursu'nda 14 kız, 16 erkek talebeleri olduğunu söyleyen Ziganshina, Türkiye tarafından her yıl dâvet edildiklerini ve daha önce de Çamlıca Kur'ân Kursu'nda kaldıklarını ifade etti. Dergiyi ziyaretinde kendisiyle Tataristan Müslüman Kadınlar Birliği'nin çalışmalarına dair bir sohbet gerçekleştirdik. Ziganshina, çekirdek aile bağlamında yaptıkları çalışmalardan bahsetti.
Tataristan Müslüman Kadınlar Birliği olarak ne tür faaliyetler yapıyorsunuz?
Genellikle konferans ve seminerler veriyoruz. Aile için özellikle -tabiri caizse- evlendirme okulu ya da genç kız okulu diyebileceğimiz şekilde. Bunu da şöyle ifade edeyim. Tataristan'da (% 40,) Rusya'da (% 70) boşanma oranları oldukça yüksek. Bunun temelinde imansızlık veya Allah'tan korkmama diye adlandırabileceğimiz sebepler var. Biz de yaptığımız çalışmalarla bu sorunun çözümüne yönelik gençlerimizi bilinçli bir evlilik yapmaları konusunda yönlendiriyoruz.
Boşanma oranlarının yüksekliğini neye bağlıyorsunuz?
Rusya'da evlendiğimiz zaman bize hep şu söylenir. "Sizler eşitsiniz. Karı koca eşitsiniz. Tüm haklarınız eşit." Erkek eve geliyor yemek yapacak, çöpü dışarı çıkaracak, çamaşır yıkayacak, bulaşık yıkayacak. Kadın eline çekiç alıp bir yerleri tamir edecek. Bu şekilde bir terbiye ile yetiştirildik. Herkes eşit, herkes her işi yapabilecek. Buradan sıkıntı çıkıyor. Çünkü erkek eve geldiği zaman bu onun hoşuna gitmiyor. Kadının eline bir çivi verip şunu şuraya çak, şurayı kes biç. Eee, o da bunu yapamıyor. Bayan olarak zayıf çünkü kendisi.
Buradan kopmalar başlıyor. Ailede yine en büyük belâlardan biri—özellikle Rusya'da—alkol. Erkeklerin çoğunluğu içiyor. Kadın evde çocuklarına sahip çıkmaya, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Bunların hepsi toplandığı zaman aile hayatında büyük sorunlar yaşanıyor. Rusya'da bu bağlamda çeşitli yaptırımlar yapmaya başladı, özellikle içki konusunda sınırlandırmalar getirildi.
Dini yaşama noktasında bir sıkıntı yaşıyor musunuz?
Dini yaşama noktasında oldukça rahatız, elhamdülillâh. Bizde insan haklarını koruyan bir kanun var. Yaşantınıza kimse karışmıyor. Başörtüsü problemi de yok. Fabrikalarda birkaç işyerinde başörtüsü problemi yaşadık. İşveren başörtülü istemiyor veya çalışırken başını açmasını istiyor. Böyle olaylarda gidebileceğimiz en üst noktaya kadar gidiyoruz. Bir gürültü çıkarıyoruz. Bakanlığa kadar çıkıyoruz. Bu bağlamda çözüme kısa sürede kavuşuyoruz.
Bizim kanunlarımızda hayat özgürlüğü var, kıyafet özgürlüğü var. Hatta kısa zaman önce özgürlükler konusunda yaptığımız bu tür bir hak arayışı Rusya Devlet Cumhurbaşkanı Medvedev tarafından bile destek aldı.
"Tataristan Müslüman Kadınlar Birliği" sivil bir kuruluş mu, yoksa devlete bağlı mı?
İlk başladığımızda sivildik. Onun zorluğunu sonradan anladık. Sivilken istediğiniz her izni alamıyorsunuz. 2005'ten sonra değiştik. Devalüasyon oldu Rusya'da. 2005'ten sonra, müftülüğün de ilgisini çekti ve bizi kendisine çekmek istedi. Sonra biz düşünmeye başladık: Sivil olarak mı devam etsek, yoksa müftülüğe, yani diyanete bağlı olarak mı diye. Müftülük olduğu zaman Rusya genelinde olacak çünkü. Daha ileriye, daha iyiye gitmek için düşündük bunu. Bizim bağlı olduğumuz yer Rusya Federasyonu. Şu an Rusya'da 16 bölgesel noktamız var. Tataristan'da ise 42 bölgemiz var.
Geleceğe dair ne tür hedefleriniz var?
Çok fazla hedefimiz var. İlk hedefimiz aile merkezlerimizi oturtturmak. Sonrasında "ana evi" diye isimlendirdiğim bir projemi gerçekleştirmek istiyorum. Şöyle ki; Rusya'da annesi babası vefat etmiş çocukları akrabaları kabul etmiyor, hangi mantıkla bilmiyorum ama. Ve onlar da sokaklarda kalıyor. Bizim amacımız o çocukları, özellikle Müslüman Tatar çocukları alıp sahip çıkmak ve anne şefkatiyle yetiştirmek. Müslüman çocukları diye ayırmamın sebebi diğer çocukları Müslüman olarak yetiştirmeye bizim hakkımız ve iznimiz yok. Yine bizim orada en büyük eksikliklerimizden birisi de Kur'ân kursu. Üçüncü olarak bu eksiği gidermeyi düşünüyoruz. Çocuklarımızı küçük yaşlardan yetiştireceğimiz yerler açmak. Ama Kur'ân kursunu açtığımızda orada ders verecek ehil insanlar bulamıyoruz. Kur'ân kursu açıp çocukları yetiştirip sonrasında onları değerlendirmek.
Dinî eğitim verilen yerler hiç mi yok?
Kazan'da Muhammediye Medresesi var. O medresede de eğitime genelde Araplar giriyor. Onların da yetiştirme tarzı o kadar enteresan ki, mantıkları farklı. Kızlar evde oturur, diyorlar örneğin. Evinin direğidir, diyorlar. Oradan mezun olan kızlar çalıştırılmıyor. Bizim Rus mantığına hiç uymuyor. Çünkü Rusya'da yüzde 70 bayan çalışıyor. Erkeklerden daha çok çalışan bayan var. Bu anlamdaki boşluğu bize uygun şekilde doldurmak istiyoruz.
Ailede erkeğin, kadının ve çocuğun yerini nasıl konumlandırıyorsunuz?
Kendimden örnek vereyim. Erkek, eş veya koca ailenin başı, lideri. Kadın evde erkekten biraz geride olup daha narin, daha kibar yapılı, daha sevecen olmalı. Çocuklarıma da yine babalarının isteği dışında hareket etmemelerini söylüyorum. Babamıza sorup ortak bir karar alma taraftarıyım. Bu eşimin çok hoşuna gidiyor. O da her konuda bana yardım ediyor bu sefer.
Risâle-i Nur'larla tanışma fırsatınız oldu mu?
Risâle-i Nur'larla yeni tanıştım. Rusça bir kitap hediye edildi bana; Rusça Risâle-i Nur yazıyor. Kitabı ilk okuduğumda ruhumu içine çektiğini hissettim. Okudukça okumak istedim. Tam olarak hâkim değilim. Zamanla öğreneceğim.
Komünizmin yaşandığı tarihlere gitsek biraz neler söylersiniz o zamana dair?
10 yaşındaydım. Kasabada doğdum büyüdüm ben. O yaşlardayken evimize imam geldi. Ve imam anneme babama beni göstererek bu kız büyümüş, onun artık namaz kılması gerekiyor dedi. O güne kadar benim annem babam namaz kılmış değillerdi. Ben namazın ne olduğunu bilmiyordum. Daha sonra babaannemin yanına gittim, çok sık olmasa da namaz kılarlardı. Komünizm rejimi olduğu zaman Perşembe-Cuma günleri toplanıp namaz kılmalar oluyordu. O sıralarda ibadetinizi istediğiniz şekilde yapamıyordunuz tabiî. Babaannemden bana namaz kılmayı öğretmesi için yardım istedim. Babaannemler bunu istemediler, kabul etmediler. Bunu tabiî daha sonradan anladım. Benim geleceğimle ilgili korktukları için istemiyorlardı. Dedem sonrasında bana yardım edeceğini söyledi. Evimizden uzakta depo gibi bir yere götürdü beni. O deponun içine saklanmış bir sürü eşya vardı. En altlardan kutu gibi bir şey çıkardı. Sonra o kutunun içinden bir tane Kur'ân-ı Kerim. Kur'ân-ı Kerim'i aldım, imamın yanına gittim. Kimsenin haberi olmadı. Annem babam bilseler, belki izin vermeyeceklerdi. Gizli gizli imamın yanına giderek Kur'ân-ı Kerim'i öğrenmeye başladım. Ben iyice öğrendikten sonra aileme öğretmeye başladım. Önce babam, sonra annem daha sonra da çok şükür erkek kardeşim bu lezzeti tattı.
Yeni Asya