Şerh ve izah, bir diğer ifade ile haşiye yazmak: Bilenlerce mümkündür.
Risale-i Nur derin ve ilmi bir eserdir.
Risale-i Nurun kendine has bir lehçesi vardır. Farklı bir lehçede yazılmıştır.
Risale-i Nuru anlamak için bu lehçeyi bilmek gerekir. Diğer bir ifade ile yeni bir dil öğrenmek kadar önemli ve zahmetlidir.
O nedenle onun da ihtisas ehli olacaktır. Ayrıca, bunun bir de uygun ortamı olmalıdır. Kısacası, Mütehassıs kişi veya kişiler tarafından kurulacak ilmi ortamlar ancak bu imkânı sağlar.
Hem, Risale-i Nur Kurandan mülhem bir eserdir. Kuran hakikatlerinin Bediüzzaman Said Nursi tarafından asrın anlayışına arz edilen yeni bir izahıdır. Daha önce bir kısım İslam uleması tarafından izah edilmiş olsa da Risale-i Nur ile diğer tefsirler arasında bir takım farklılıklar vardır. Üstadın ifadesiyle tefsir iki kısımdır.
Birisi, sadece kelimelerin anlamını veren meal tarzındaki tefsirdir.
İkincisi ise, manalarını, hakikatlerini yorumlayan tefsirlerdir. İşte Risale-i Nur bu ikinci kısım tefsire dâhil edilmelidir. Ve bu kısım tefsirlerin en kuvvetlisidir.
Ayrıca, Risale-i Nuru diğer tefsirlerden ayıran bir başka özelliği Kuranda gizlenmiş bir takım sırlı manaların ilk defa tespit edilerek, tefsir ehline bildirilmesidir. Bir bakıma bu hakikatleri diğer tefsirlerde bulmak mümkün değildir. Bu durum tefsir ehlini haliyle şaşırtmaktadır. Ortaya çıkmış bu yepyeni anlayışın kabullenilmesi ve hazmedilmesi zaman almaktadır.
Eski zaman anlayışı ile yapılan izahların etkisinde kalmış müfessirlerin Risale-i Nur eserlerini anlamasına dört önemli mani vardır.
1-Eski tefsirlerin etkisinde kalmaları
2-İlmi enaniyet, yani daha önce yazılmış yüksek tefsirleri yeterli bulma anlayışı.
3-Risale-i Nuru tefsir sınıfına dâhil etmeme anlayışı ( bazı ilahiyatçılarda var)
4-Yukarıda bahsettiğimiz lehçeyi öğrenme zahmetine katlanmamaları
Bütün bu nedenlerden dolayı diyorum ki, bu eserlerin şerh ve izahı yapılacaksa (ki mutlaka yapılmalıdır) bunu ancak bu kabil insanlar yapabilir. Bu insanların unvanlarının önünde İslam kelimesi yoktur. Yani, ilahiyat hocası değillerdir. Bu insanlar fizik profesörüdür, kimyagerdir, bilgisayar uzmanıdır, gazetecidir, yazardır. Bu akademisyenlerin en önemli özelliği Risale-i Nuru çok iyi bilmeleridir. Onlar Risale-i Nur lehçesini bir dil kadar iyi bilirler. Ona ait bir cümleyi nerede görseler, kimden duysalar tereddüt etmeden bu Risale-i Nurdandır derler. Hayatları onu okumakla ve ondaki hakikatleri yaşamakla geçtiğinden ondaki hakikatler bu insanların adeta genlerine işlemiştir. Hemen her gün yeni bir ders ortamında farklı anlayışları dinleyerek bu hakikatlerin şerh ve izahını öğrenmişlerdir.
O nedenle diyorum ki, Risale Haberin yaptığı çağrıya öncelikle bu insanlar cevap vermeli, davete icabet etmelidirler. Bu işte onlar öncülük etmeli bir anlamda İlahiyatçıları da bu işe dâhil etmenin yollarını onlar aramalıdırlar. Nihayet ilahiyatçıların farklı görüşlerine de ihtiyaç olacaktır. Öncelikle tefsir kaidelerini onlar gösterecek, ilgili hadis ve ayetleri onlar bulup çıkaracaktır. Ama ilgili hadis ve ayetlerin yeni anlayışa göre şerh ve izahını ise Risale-i Nurun akademisyenleri yapacak, onların lisanıyla ifadesi sağlanacak veya sağlanmalıdır.
Risale-i Nurun akademisyenleri, lütfen, Bu çağrıya kulak verir misiniz?