Latif Salihoğlu'nun yazısı:
Bediüzzaman'ı anlamıyorlar
Eşref Edib Bey'e 1952'de mülâkat veren Bediüzzaman Said Nursî, konuşmasının bir yerinde muarızları hakkında aynen şunu söylüyor: "Risâle–i Nur’u anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar." (Tarihçe–i Hayat, s. 543)
Üstad, yerden göğe kadar haklı.
İşte bakınız, aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen, Risâle–i Nur’u ve müellifi olan Üstad Bediüzzaman'ı hâlâ bilmeyen, anlamayan, yahut anlamak istemeyen, üstelik aydın diye geçinen kimseler var.
Daha da vahim olanı şu ki: Bediüzzaman'ı hakkıyla tanımadığı ve eserlerini anlamadığı halde, sağa sola caka atarcasına fikir beyan eden kimseler var.
Hatta, bununla da yetinmeyerek o zatı kasten karalamaya, kötülemeye, en hafif tabirle onu yanlış tanıtmaya çalışanlar var.
Haliyle, bazıları da bu işi bilmeyerek yapıyor. Tıpkı, Taraf gazetesinde Ayşe Hür'ün yaptığı gibi...
Hür, geçen hafta (20–25 Ekim 2008) yayınlanan "Osmanlı'dan Bugüne Devlet ve Kürtler" başlıklı yazısının bazı bölümlerinde ismini zikretmiş olduğu Bediüzzaman Said Nursî'nin asıl düşüncesini tesbit ve gerçek yerini tayin edemediği gibi, maalesef o zatı yanlış yerde gösterme hatasını işlemiş.
Özetle ifade edelim ki, Kürtler'in dinî, ilmî, sosyal ve kültürel meseleleriyle ilgili platformlarda zaman zaman yer alan Said Nursî, aynı kesimin siyasî ve ideolojik mânâdaki hareketlerinin tamanen dışında ve hatta fersaf fersah uzağında durmuştur.
Söz konusu dizi yazıda, kafa karıştırıcı alıntılara yer vermek yerine, özellikle bu noktanın tebarüz ettirilmesi gerekiyordu.
* * *
Yukarıda değindiğimiz gibi, Said Nursî'ye bir de oldum olası düşman olanlar var.
Düşmanın mert olanına da eyvallah...
Ancak, öyleleri var ki, saldırıyı da merdane yapmıyor; sadece çamur atıp kaçıyor.
İşte onlardan biri de, Pazar günkü Cumhuriyet'te şunları yazmış:
"...KanalTürk’te konuşan sayın Fikri Sağlar’ı nasıl tanıyorum” diye düşündüm kendi kendime! ...Bir saati aşkın süre dinledim tartışmayı. ..Kestirmeden söyleyeyim: Fikri Sağlar'ı sakat demokrasi mantığıyla anımsıyorum. Kültür Bakanı iken, gazetelere boy boy duyurular verirdi: Falan yazarı, falan kitaplığımızda okuyabilirsiniz.
"Bunlardan birisinde de Said–i Nursî’nin fotoğrafı ile Nâzım Hikmet’in fotoğrafı yan yana çıkmaz mı? Sayın Sağlar, bunları, demokrasi adına yapıyordu.
"Kısa yoldan söyleyeyim: Halkı gericiliğe iten her yazar ve yapıt, özgürlük düşmanıdır. Said–i Nursi, bilime ve bilimsel düşünceye düşmandır.
"Yapıtları kitaplıklarda bulunabilir, ama demokrasiyle yönetilen bir ülkenin Kültür Bakanlığı’nca halka salık verilemez."
* * *
Evet, bu tip aydınlar, cidden acınacak bir halde. En ufak bir araştırmada bulunmadan, en küçük bir bilgi kırıntısına dahi sahip olamadan, Said Nursî'yi bilim karşıtı ve demokrasi düşmanı gibi gösterenlere acınmaz da ne yapılır?
Yazık. Said Nursî vefat edeli neredeyse elli sene oldu. Ama, o zâtı olduğu gibi tanımayı bırakın, onu hâlâ fikriyatının tam zıddı yönünde tanıyan ve aynı şekilde tanıtma gafletine düşen aydınlar var aramızda.
Yeni Asya