Risale-i Nur izah çalışmalarının nedeni, nasılı, fikrî altyapısı, gerekçeleri ve yöntemleri hakkındaki çalışmalarımızla ortaya çıkan fikrî mahsüllerin neticelerini, kaynak bir inceleme yazısı mahiyetinde, nazarlarınıza etraflı bir şekilde sunmaya ihtiyaç hissettik.
Öncelikle bu konuda sahip olduğumuz ve kuvvetle inandığımız bir kanaatimizi ifade ederek yazımıza başlamak isteriz: Sadeleştirmeye alternatif olacak, Risale-i Nur’un daha iyi anlaşılmasına, toplumun bütün kademelerine mal edilmesine ve tesir sahasının genişletilmesine hizmet edecek izah çalışmalarının, birçok farklı mizaç ve kabiliyetteki gönüllü insan tarafından çok sayı ve çeşitlilikte ve tam bir ilmî hürriyet içinde ve hizmet hissiyatıyla ortaya konulması gerekmektedir.
Bu yöndeki çalışmalar samimiyetle teşvik edilmeli ve ciddiyetle sahip çıkılmalı ve Risale-i Nur’larla tanışmak isteyenlere ve eserleri yeni okumaya başlayanlara Risale-i Nur’a gönül verenlerce tavsiye edilmelidir diye düşünüyoruz.
Bu alanda yapılacak çalışmalar, hakikatte o çalışmayı ortaya koyanların olmayacaktır. Yani onların sırf şahsî malı ve kendi eserleri olmayacaktır. Kendi başına ortaya çıkmış bağımsız bir kitap (veya belgesel, video, film vs.) da olmayacaktır. Nasıl ki Üstad Bediüzzaman (R.A.) eserlerinin Kur'an'ın malı ve meali, manası olduğunu samimiyetle itiraf eder ve ehl-i imana bu yönüyle sahip çıkmaya davet eder. Bizim de inancımız böyle çalışmaların Risale-i Nur'un malı ve manası olduğudur. Çünkü Risale-i Nur’daki hakikatleri tasdik eden, ispatlayan, ona kuvvet ve revaç verecek bir mahiyette olacaklardır. Şahısların ve şahsî kabiliyetlerin çok ötesinde bir anlam ve kıymet taşıdığına ve o kıymetin sahiplenmeye ve destek vermeye değer olduğuna inanıyoruz. Eğer Risale-i Nur olmasaydı böyle eserler ortaya çıkamayacaktı. Bu nedenle Risale-i Nur'a gönül vermiş insanların (eksiğiyle-kusuruyla) bu tarz çalışmalara Risale-i Nur'un hakikatleri olduğu için kendi malları gibi sahip çıkmamaları için bir neden yoktur diye düşünüyoruz.
İslâm medeniyetinin insanlığın maddî ve manevî gelişimine yaptığı büyük katkının ilim dalındaki en nadide numunelerinden biri, bu vatan topraklarında ortaya çıkmış ve manevî bir ilim hazinesi olarak, içindeki elmas kıymetindeki hakikatlerin keşfedilmesini ve bütün bir insanlığa mal edilmesini bekleyen Risale-i Nur eserleridir.
İslâm medeniyeti, Kur’ân’ın öğrenmeye, düşünmeye, aklî delillere ve ilme verdiği kıymet sebebiyle muazzam bir ilmî faaliyete sahne olmuştur. Bu kültür medeniyetinde edebiyata, sanata, dinî ve fennî ilimlere dair sayısız eser telif edilmiştir. Avrupa’ya üstatlık yapmış İslâm medeniyetinin en parlak devrinde ilmî ve fikrî sahadaki hareketlilik o derecede yaygınlaşmıştı ki; ilmî eserler ve itibar gören kitaplar, akla gelebilecek her yönden tam bir ilmî hürriyet içinde inceleniyor, değişik müellifler tarafından onlarca kez şerh ediliyor, ilim camiasına ve toplumun her tabakasına mal edilmeye çalışılıyordu.
Bir eserdeki mevcut hakikatleri daha iyi anlamak, geliştirmek, çözümlemek ve detaylandırmak maksadıyla başlı başına bir ilim faaliyeti olarak yapılan bu izahlar ve şerhler, yani eser geliştirme ve işleme işi, özellikle son dönem İslâm medeniyetinde iyice yerleşmişti ve köklü bir ilmî, kültürel gelenek haline gelmişti. Yüksek kıymeti haiz bir ilmî eserin gerçek manada anlaşılması ve insanlığa mal edilmesi, çoğu zaman eser üzerinde yapılan çok yönlü çalışmalarla gerçekleşmiştir.
İşte Risale- i Nur izah çalışmalarının yapılma maksadı tam da bu olacaktır. Söz konusu eserin incelenmesi, eserle ilişkili temel kavramların kavranılabilmesi, varoluş üzerine güncel bilimsel yaklaşımlara sağlıklı bakış açıları geliştirebilmesi, eserin ele aldığı konuların daha iyi anlaşılabilmesi ve kabul görecek alternatif bir bilimsel yoruma yön verecek düzeyde ciddî bir ilmî keşif ve kaynak eser olarak benimsenmesine, ayrıca kıymetine uygun, güncel ve akademik bir tarzda yeniden takdim edilebilmesine zemin hazırlamak.
İnşallah emsal teşkil etmesini ümit ettiğimiz Tabiat Risalesi Açılımları Seminerleri ve Risale-i Nur İzah Metinleri çalışmalarımızla çıktığımız keşif yolculuğunda, kâinatın varoluşunu ve işleyişini açıklamaya yönelik ortaya atılmış teorileri ve güncel bilimsel yaklaşımların en meşhurları üzerinde incelemeler yaptık ve alternatif bir bilimsel yorum düzeyinde değerlendirmeler ortaya koyduk ve biz de bu manaya hizmet etmeye çalıştık.
İzah kelimesinin sözlüklerdeki karşılığına baktığımızda, “açıklamak, bir şeyi anlaşılır hâlde söylemek veya yazmak.” ifadelerini görüyoruz. Risale-i Nur eserlerini izah etmek ise, eser metninin ve içerdiği yüksek hakikatlerin anlaşılır bir şekilde açıklanması, metnin ifade ettiği konuların genişletilmesi, detaylandırılması ve yorumlanması, örneklerinin geliştirilmesi ve çözümlenmesi gibi faaliyetler olarak tarif edilebilir.
Risale-i Nur eserleri üzerinde bu türden ilmî faaliyetlere olan ihtiyaç (aşağıda metnini aldığımız mektupta) bizzat eserin müellifi tarafından kabul edilmiş ve hatta bahsi geçen çalışmaların yürütülmesi, eserlere kendi eseri gibi sahip çıkanların üzerine sürekli ve önemli bir vazife olarak yüklenmiştir. Eser müellifinin bu konuyla ilgili kaleme aldığı mektuba ileride yer vereceğiz.
Bu noktada ayrıca Risale Haber sitesinde yayınlanan ve "Risale-i Nur İzah Çalışmalarının Nedeni ve Nasılı" isimli yazımızı ilgililerine hususi olarak hararetle tavsiye ediyoruz[1]. Yazıda, Risale-i Nur’un izahının neden yapılması gerektiğini ve ne şekillerde yapılabileceği konusunu mercek altına aldık ve bu meselelere farklı bir taraftan bakmaya çalıştık. Ayrıca bu konuda benimsediğimiz yaklaşımı, gerekçeleriyle ve mantıkî delilleriyle inceledik.
Ayrıca yine Risale Haber sitesinde yayınlanan ve Risale-i Nur izah çalışmalarımızın fikrî alt yapısı niteliğindeki “Risale-i Nur İzah Çalışmalarına Farklı Bir Yaklaşım” isimli ikinci bir yazımızı bir kaynakça olarak ilim camiasına takdim ediyoruz[2]. Bu makale, Risale Akademi tarafından düzenlenen Risale-i Nur İzah Çalıştayı’nda “Risale-i Nur İzah Çalışmalarında Gerçekçi ve İhtiyaca Hitap Eden, Katılımcı ve Esnek Model Yaklaşımı” üst başlığı ile sunulan tebliğ metnidir.
Risale-i Nur’un dilinin anlaşılabilirliği konusunda ortaya koyulması gereken iki gerçek var:
Birincisi: Orijinal metninin içinde, günümüz türkçesinde kullanılmadığı için, anlamı da bilinmeyen çok sayıda kelime barındıran bir eserdir Risale-i Nur. Bu eserlerin pek çok yerinde, paragrafların oldukça uzun olması ve bir paragrafın içinde birçok cümle içermesi ile beraber içerdiği anlam yoğunluğu, anlamayı zorlaştıran en önemli unsurdur.
İkincisi: Eserlerin yeni okuyucu açısından bilinmeyen kelimeler gibi zayıf bir yönü olduğu gibi, diğer taraftan kendine has farklı tarzı ve en kuvvetli yönü olan, en zor ve derin meseleleri herkesin anlayacağı kolaylık ve anlaşılırlıkta, misallerle anlatmasıdır ve makul sayıda bilinmeyen kelimenin öğrenilmesiyle (200-300 civarı) bu eserlerin büyük oranla anlaşılması için yeterli olacağı gerçeğidir. Allah’ın bir rahmet eseri ve eserlerin içindeki cazip ve manevî üslup sebebiyledir ki, bu eserler 90 senedir en iyi anlaşılır kitaplardan çok daha fazla sayıda insan tarafından hararetle okunmaktadır. Şu bir gerçektir ki, Risale-i Nur eserleri onu gerçekten ciddiye alarak ve ihtiyacını hissederek okuyan her yaştan ve tahsil seviyesinden insanın anlayabildiği bir eser olmuştur.
Eserlerin telif edilmeye başladığı 1920’lerden bugüne kadar en az kırk milyon insanın Risale-i Nur eserlerini okuduğunu ve anladığını, şu an itibariyle de Risale-i Nur’u okumaya ve anlamaya çalışanların sayısının on beş milyondan az olmadığını, Kültür Bakanlığı tarafından verilmiş resmi bandrol sayısının otuz milyona ulaştığını göze alarak rahatlıkla söyleyebiliriz.
Fakat bu durum, herhangi bir okuyucunun eseri eline ilk defa aldığında “ben bunu anlamıyorum” hissine kapılmasını engellememektedir. Okudukça manaların açılacağı ve bu eserleri anlamanın aslında hiç de o kadar zor olmadığını kabul ettirmek ise, okumayla arası zaten iyi olmayan bir toplumda gerçekten dezavantajlı bir durumdur. Diğer taraftan eserleri merak edip kendi başına alıp, açıp okumak isteyen birinin, eğer Osmanlı Türkçesini iyi derecede bilmiyorsa bu basit işi rahatça gerçekleştirme imkânının zorluğu, bir yerlerde karşılanması gereken bir ihtiyaç olduğunu hissettiriyor. Risale-i Nur’a yeni başlayanlar ve eserleri kendi başlarına alıp rahatça anlayarak okumak isteyenler için yardımcı olmayı düşünmemiz ve bu alandaki mevcut ihtiyaç ve sıkıntıya alternatif bir çözüm arayışı içine girmemiz çok tabiî bir durumdur. Üstelik bu çözümler yine eserlerin içinde mevcut olduğundan, onları işletmemiz kadar lüzumlu bir şey tasavvur edilemez.
Risale-i Nur’u tanımadığı ve kıymetini bilmediği için, onu anlamak için gösterilecek çabanın, aslında ne kadar makul olduğundan ve az bir zaman alacağından da habersiz olan okuyucular için, bu konuda daha fazla ne yapabileceğimizi ve daha işlevsel ve pratik bir alternatifin ne olabileceğini sormamız gerekiyor. Bir insana Risale-i Nur’u okutmak ve onu bu eserlere alıştırmak için, tek alternatifimizin yukarıda geçen ikinci gerçeği kabul ettirmeye çalışmakla sınırlı olmadığını ifade etmek istiyoruz.
Tahlillerimiz sonucunda, okuyucunun daha baştan Risale-i Nur’u asıl metniyle beraber anlayarak okuyabileceği asıl metin ilaveli izah çalışmalarının, çok daha iyi bir tercih olabileceğini düşünüyoruz. Hem konunun bir de “Risale-i Nur’u daha iyi anlamak” boyutu var. İlmî ve edebî değeri yüksek bir yazılı metnin izah edilmesi, çok faydalı bir yöntemdir ve geniş kapsamlı bir faaliyeti ifade eder. On insanın, belki on kere okuduktan sonra, belki sadece bir tanesinin o düzeyde anlama imkânı bulacağı bir kavrama düzeyini, daha ilk seferde ellere verme zenginliğini içinde taşır. İzah çalışmalarının faydası tartışılmaz ve kaçınılmazdır.
Meselemizi tüm yönleriyle teyit eden, Risale-i Nur’un Barla Lahikası’nda yer alan ve Bediüzzaman’ın kaleme aldığı bir mektuptan:
“Risale-i Nur'un tekmil-i izahı (izahının mükemmelleştirilmesi, tamamlanması) ve haşiyelerle beyanı ve ispatı size tevdi edilmiş, tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki: Bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettimse de çalıştırılamadım. Evet, Risale-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur'ân Kelâmullah olduğuna ve i'câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış.
Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuâ’nın Dokuz Makamı’nı tekmille ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek. Risale-i Nur'un samimî, hâlis şakirtlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı mânevî, size bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır (yardımcı, destek kuvvet), bir rehberdir."
Bu çok önemli ve ufuk açıcı mektup muhteviyatı dikkatle incelendiğinde, bir eserin üzerinde yapılabilecek her türlü ilmî çalışmayı içine alacak kadar geniş bir kapsama sahip olduğu görünmektedir.
Eserin asliyetini koruyarak yapılabilecek bu çok geniş ilmî çalışma sahası, Risale-i Nur eserlerindeki iman ilmine gönül verenleri vazife başına geçmeye davet etmektedir.
İslâm fikir ve ilim dünyasına yeni bir yaklaşım getiren Risale-i Nur eserlerinin çağın ihtiyaç ve anlayışına tam uygun olarak insanlığa takdim ettiği, manevî bir ilim hazinesi kıymetindeki Kur’ân hakikatlerinin, insanlığın son döneminde maddî-manevî saadet reçetesi olarak kabul göreceğine ve imanların kurtuluşunda dünyaya hâkim ve hükümran olarak bütün insanlığa mal olacağına olan kuvvetli ümit ve inancımızla düzenlenen izah çalışmalarının hayırlı neticelere ve emsal çalışmalara vesile olmasını rahmet-i ilahiyeden heyecanla niyaz ediyoruz ve bekliyoruz.
Risale-i Nur izah çalışmalarının mutlaka bir heyet ile ortaya koyulması, bizce şart değildir. Profesyonel çalışmaların, ilmî bir heyetle yapılması düşünülebilir. Bu bir tercih ve imkân meselesidir. Pek çok teşebbüs sahibinin bir heyet ile çalışma imkânını bulamayabileceği de bir vakıadır. Nitekim bizim üzerinde çalıştığımız ve halen hazırlığı devam eden “Risale-i Nur izah metinleri” çalışmalarımız için de durum böyle olmuştur. Bununla birlikte çalışmanın hazırlık sürecinde yüzlerce kişiye ulaşılarak fikirleri istenerek katkıları alınmıştır.
Bir heyetle çalışılmadığı halde, internet vesilesiyle yılların günümüze taşıdığı ortak aklın fikrî mahsullerine ulaşılabilirlik ile –daha önceki asırlardakinden farklı olarak- bir odaya kapanarak ortaya konulan sırf şahsî nokta-i nazardan daha üst bir mertebede izah metinleri ortaya koymak imkânı, sonuna kadar kullanılmaya çalışılmıştır ve emsal çalışmalar için de böyle olacaktır. Bu nedenle, görünürde bir heyet bulunmadığı halde, hakikatte bir kitabın arkasında bulunan manevî heyetin destek kuvvetini ve görünmeyen o şahs-ı manevinin o kitabın oluşumundaki çok ciddî katkılarını göz ardı etmemek gerekir.
Risale-i Nur izah çalışmaları, bireysel olarak da ortaya konulabilen, ilmîlik ve edebîlik noktasında olmazsa olmaz bir zorunluluk şartını ifade etmeyen ve mevcut metni daha iyi anlama temelinde şekillenen çalışmaların; Risale-i Nur’un şerhi ise daha çok bir heyet ile meydana getirilebilen, mevcut metni genişletmeye ve geliştirmeye çalışan, daha ilmî ve profesyonel çalışmaların adı olabilir.
Mesnevi-i Nuriye’deki “Maksud-u bizzat olan ilimlere ulûm-u âliyeyi okumaksızın isâl edici bir yolu Kur'ân'dan buldum.” ifadelerinden anlaşıldığı gibi, Risale-i Nur, alet ilimler olan medrese ilimlerini okumadan esas maksat olan iman ilimlerine kısa yoldan ulaştırıcı yeni ve modern bir tarz, farklı bir metottur.
Medrese berzahına uğramadan doğrudan doğruya Risale-i Nur çeşmesinden kana kana hakikat şerbetini içen birinin safi ve kıvrak zihni, bizce Risale-i Nur’un ruhuna ve kıvamına uygun izah metinlerine çok daha uygun bir zeminde yetişerek meydana atılmak manasını başarıyla ifade edebilecektir. İlahiyat ve medrese geleneğinden beslenmediği halde milyonları etkileyen tesirli eserler ortaya koyan nur talebelerinin çokluğu ve bizden çok daha maharetli ve usta kalemlerin mevcudiyeti, bu çıkarımın isabetine yeterli şahit olacaktır diye kanaatimiz var.
Orijinal metin entegreli bir izah çalışmasının ciddî, resmî ve ilmî bir şerh tarzında değil, anlaşılanların ve hissedilenlerin yer yer kişisel bir paylaşım üslubunda okuyucuya sunulmasının ve yazılı metne dökülmüş izahlar tarzında olmasının, yeni okuyucuların asıl metinle birlikte anlayarak okumalarının sağlanması yönünden çok daha isabetli olacağını düşünüyoruz ve bunun çok sayıdaki örneğini bizzat kıymetli üstadımızın eserlerinde görüyoruz. Öyle sanıyoruz ki, Bediüzzaman kadar okuyucusuyla bir gönül bağı kurmuş, sıcak bir diyalog geliştirmiş müellif sayısı çok değildir ve okuyanların sanki kendileri için özel olarak yazılmış olduğunu Risale-i Nur kadar hissettiren az sayıda eser vardır. Bu nedenle yapılacak çalışmaların soğuk bir resmiyetten uzak bir üslup benimsemesini ve samimi, sıcak ve kişisel bir üslupla takdim edilmesini, “subjektif hissiyatlar ve tespitler” olarak görmemek, böyle bir üslubu yadırgamamak gerektir.
Bu konuda yapılacak çalışmaların sadeleştirmeye benzerlikleri yönünden gelebilecek eleştiriler için ise şunu söylemek istiyoruz: Elinizde bir metin var ve bu metin türkçe olsun. Şimdi bu metne izah yazmak istiyorsunuz. Başka bir lisanda yazmayacaksınız, yine türkçe olarak yazacaksınız. Metnin ifade ettiği mesaja sadık kalarak, konu dışına taşmamaya özen göstereceksiniz ve manayı anlaşılır biçimde ifade etmeye çalışacaksınız. Belki yer yer metni genişletecek, belki geliştirecek veya değişik misallerle anlatmaya çalışacaksınız.
Fakat lisan aynı lisan kaldıkça, konu aynı konu oldukça ve elinizdeki metin de bu konuyu en maharetli biçimde ortaya koymuş zengin bir metinse, bu metne sadık kalarak yazacağınız bir izah metni, asıl metinden ne kadar bağımsız kalabilir veya tamamen başka kelimelerden oluşabilir mi? İzah metninin hiç bir yerinde asıl metne benzer cümleler bulunmadan veya asıl metne yakınlık arz eden anlatım tarzları kullanma zorunluluğu olmadan böyle bir metin yazmak ne derecede mümkündür?
Evet, gerçekçi bir gözle düşünüldüğünde, elbette ki bir takım kısmî benzerliklerin bulunması, aynı dil ve aynı konu üzerinde çalıştığınız ve işlediğiniz için söz konusu olacaktır. İzah metni, asıl metinden bütün bütün ayrı ve onun kullandığı hiç bir kelimeyi kullanmadan, benzer hiç bir cümle kalıbı kurmadan ortaya çıkamaz. Böyle bir benzerliği eleştiri konusu yapmak ve asıl metinden tamamen ayrı bir metin talep etmek demek, imkânsızı talep etmekten çok farklı değildir. Bu türden benzerlikleri ise sadeleştirmekle aynı kefeye koymanın adı ise, kanaatimizce “insafsızlık ve yüzeysel bakış”tan başka bir şey olmayacaktır.
Risale-i Nur izah çalışmalarının önemli bir hedefinin, “Risale-i Nur eserlerini farklı, modern bir sunumla ve anlaşılabilir bir şekilde akademik kadrolara ve ‘aydın-entellektüel kesim’e takdim etmek ve toplumun her kademesine mal etmek” olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu tür izah çalışmalarıyla ilgili hep söylenen bir şey şudur:
İzahlar, bir insanın kendi anladığı ve ifade edebildiği sınırlı mana kadardır ancak. Evet, öyledir. Tüm Kur’an, hadis tefsirleri ve islamî bir gelenek olan muteber kitaplar için yapılan izah ve şerh kitapları da öyledir. Böyle olması kadar da tabî bir şey de olamaz. Ama bu, izahın yapılmaması gerektiği veya faydasız olduğu anlamına gelmez. Ve bizim de kimsenin de, bu büyük güneşi tam yansıttığı ve bütün mana derinliğini ifade ettiği gibi bir iddiası zaten olmayacaktır.
Hatta kendi anladığının bile tamamını değil, ancak imkânlar nispetinde ifade edebildiği kadarını yazıya dökebilmiş olan bir izah metni, bu çalışmaya muhatap olacaklarla paylaşılmaya çalışılacak. Yapılan sadece bu kadar olacaktır.
Binlerce kapıdan mütevazi bir tek kapı açmaya, hazineyi açan binlerce anahtardan mütevazi bir tek anahtarı ellere verme çabası olacak bu. Zaten kişisel paylaşım mahiyetindeki şahsi çalışmalarda, okuyucu dinleyici makamındadır, beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez. Bu iman hizmetine ve hakikatlerine gönül vermiş herkesin her zaman ve her ortamda yaptığı gibi, böyle çalışmalar yapacak olan herkesin de Allah rızası için kusurlarına ve eksikliklerine rağmen hizmet etmek istemesi ve kınayanların kınamasından korkmamaları gerekecektir.
Herkesin her zaman "izah" adı altında yaptığını, metotlu hale getirip, herkesin eline vermekten ibarettir yazılı izah metinleri. Risale-i Nur dersleri ve sohbetlerinde ve Risale-i Nur ve iman hakikatlerine dair videolarda, metin tahlillerinde, şerh ve izahlarda, konferanslarda, seminerlerde ve bu konuda yazı yazılmış sayısız kitap ve dergilerde, gazetelerde yapıldığı gibi. Cümleler ve paragraflar haline getirilmiş, zaman kaybını önleyip kolaylık sağlayıcı yazılı (veya görsel) izah çalışmalarının faydası muhakkaktır. Risale-i Nur'un yerine bu çalışmalar ikame edilmez ve asıl olmaz, olamaz. Ancak faydalı ve gereklidirler.
Nasıl ki bir ders kitabının yardımcı kitabının, ders kitabının özelliklerine sahip olması beklenmez; beklenen sadece ders kitabının daha iyi ve kolay anlaşılmasına yardımcı olmasıdır. Bir izah çalışmasına da, bir nevi yardımcı kitap gözüyle bakılabilir. Bu itibarla, ilmî ve edebî olma iddiası ve özelliği olmayan bir üslup, hedefe tam uygundur kanaatimizce. Orijinal metin entegreli bir izah çalışmasının da, ciddi, resmi ve ilmî bir şerh tarzında değil, anlaşılanların ve hissedilenlerin kişisel bir paylaşım üslubunda okuyucuya sunulduğu, yazılı metne dökülmüş izahlar tarzında olmasının, yeni okuyucuların asıl metinle birlikte anlayarak okumalarının sağlanması yönünden çok daha isabetli olacağını düşünüyoruz.
Üstat Bediüzzaman’ın en yakınındaki ve hizmet tarzını en iyi bilen talebelerinden Zübeyir Gündüzalp'ın, halk tabakasının anlaması gayesiyle Risale-i Nur’u sadeleştirme teşebbüsünde bulunan Necip Fazıl'a gönderdiği ve eserlerin aslî şekliyle okunmasının gerekçelerinin izah edildiği ve bu teşebbüsünden vazgeçmesini istediği 33 sayfalık mektubunun bir yerinde: "…Siz de takdir edersiniz ki, Risale-i Nur başka eserlere benzemiyor. O tebdil edilmez. Şayet lüzum olursa metin baş tarafa yazılacak, altında da şerh ve izahatı da yapılabilir..." dediği tarzdaki çalışmaların yapılması lüzumuna inanıyoruz, bunu arzu ediyoruz ve bu tarz çalışmaları hazırlamaya teşebbüs edeceklerin kişisel kusurlarına bakmadan bu işe girişmeleri gerektiğine inanıyoruz.
[1] Yazının Linki: risalehaber.com/risale-i-nur-izah-calismalarinin-nedeni-ve-nasili-16072yy.htm
[2] Yazının Linki: risalehaber.com/risale-i-nur-izah-calismalarina-farkli-bir-yaklasim-16114yy.htm