Risale-i Nur’u anlamada bütünlük ve denge boyutu
“Risale-i Nur’u anlamak derken neyi kast ettiğimiz,” son derece mühimdir ve meselenin ana merkezini oluşturmaktadır.
Burada, “Risale-i Nur’u anlamak” yerine “Bediüzzaman’ı anlamak” ifadesini de kullanabiliriz. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’daki hakikatleri kemal mertebede yaşayan bir şahsiyettir. Bir bakıma Risale-i Nur da, onun yaşadığı İslâm’ın yazıya dökülmüş şeklidir. Ona “mücessem bir Risale-i Nur” denebileceği gibi, “şahsî yaşayışının, hâl ve harekâtının da, yazdığı eserin bir tefsiri olduğu”nu söylemek de mümkündür.
Risale-i Nur’u anlamaktan kastımız sadece kelimelerin karşılığını bilmekten ibaret değildir. Çünkü bir eserin içindeki mevzuları sadece ilim bazında anlamak, onun mânâ ve ehemmiyetini kavramak ve verdiği mesajı idrak etmek için yeterli değildir.
Anlamada asıl derinlik
Elbette bir eseri hakkıyla anlayabilmek için öncelikle bu gereklidir, fakat tek başına olunca yetersizdir. Risale-i Nur’u anlamaktan meramımız:
1.Risale-i Nur’un mahiyetini, hususiyetlerini, meziyetlerini ve üstünlüklerini idrak etmek,
2.Bu eserleri bir bütün olarak kabul etmek,
3.Verdiği mesajlardaki irtibatları iyi kurmak ve muvazeneyi korumak,
4.Ortaya konan esasların birini diğerine tercih veya feda etmemek,
5.Mânâ ve prensiplerine hakkıyla âyine olmaktır.
Aksi takdirde, işlenen mesaj ve esasların birini ön plâna çıkarıp diğerini ihmal etmek ya da bütün mesajları birinin rengiyle boyamak, Risale-i Nur’u anlamak değildir.
İşin doğrusu ve istikamet, işlenen konulara müellifinin verdiği kıymet ve ehemmiyet derecesinde nazar etmek, herhangi bir prensibe onun yüklemediği mânâ ve fonksiyonu yüklememektir.
Risale-i Nur’daki meseleler iman, ibadet, ahlâk, içtimaiyat, siyaset gibi ana konulara ayrılabilir. Bunlar arasında bilhassa imanla ilgili yüzlerce alt bölüm saymak mümkündür.
Bütününe dengeli bakabilmek
Risale-i Nur’u anlamak, bunların bütününü idrak etmek, “eserlerde verilen kıymet ve ehemmiyet kadar değer vermek” demektir.
Bunların biri diğerine tercih edilemeyeceği gibi birbirine mâni de değildir. Mâni gibi algılanması, ancak “dengenin korunamaması”yla açıklanabilir.
Bu eserlerin muhtevasında akıl, kalp, ruh, his ve nefis arasında mükemmel bir denge vardır. Bunları hakkıyla anlayıp ayna olabilen insanın yaşayışında da aynı denge görülür. Eğer herhangi biri öne çıkıyor veya birisi ihmal ediliyorsa, muhtevadaki muvazene korunamamış demektir.
İstifade ederken dengeyi koruyan kişi, gövdesi, dalları, yaprakları ve meyveleri ile dengeli ve uyumlu bir ağaç gibidir; dengeyi koruyamayan ise, hormonlu bitki gibi simetriden mahrumdur.
Bu meselede en güzel ölçü, yine müellifinin koyduğu prensiplerdir. O, icra ettiği hizmetin mahiyet ve hususiyetlerini, kendi meslek ve meşrebini anlatan yüzlerce prensip zikretmiştir. Bütün eserlerine serpiştirilen bu prensipler, Hizmet Rehberi isimli derlemede özetlenmiştir. Buradaki esasları, verilen kıymet ve ehemmiyeti derecesinde kavramak ve uygulamak, Risale-i Nur’u doğru anlamaya vesile olur.
Anlamada rehber, eserlerin yazarıdır
Bediüzzaman Hazretleri sadece prensip koymakla kalmamış, onların en güzel uygulayıcısı olmuştur. Dolayısıyla onun yaşayışını bütün yönleriyle bilmek, mesaisini hangi meselelere ayırdığını, hangi hizmetle ne kadar meşgul olduğunu kavramak, Risale-i Nur’u anlamak hususunda en müstakim, en sıhhatli, en kestirme yoldur. Kaynağını onun eserinden ve uygulamasından almayan tespit ve tavırlar ise, gerçeğin özü değil, kabuğudur; esası değil, şekli ve sloganıdır.
Öz ve esas yerini kabuğa ve slogana bıraktığı zaman iman hizmetinin ruhu gitmiş, kitleleri cezp etmesi gereken koca hareket dar bir alana hapsedilmiş olur.
Yaptığımız bu çalışma, inşallah Risale-i Nur’u doğru anlamaya ve hakkıyla yaşamaya katkıda bulunur. Hedefimiz, Risale-i Nur’a perde değil, ayna olabilmektir.