Bugün yani 15 Haziran, Risale-i Nur hareketi için çok önemli hukuk zaferinin kazanıldığı bir tarihtir.
1943'te, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini rejimleri için tehlikeli görenlerin emir ve tahrikleri ile Ramazan ayının başında evi basılır, her yer arandıktan sonra, bir mücrim gibi alınıp karakola götürülür, buradan alınıp, üç yüz kilometre mesafedeki Ankara'ya, oradan da Isparta'ya sevk edilir. Burada da bir ay nezarette tutulduktan sonra Denizli'ye götürülür; civar illerden tutuklanarak getirilen talebelerinin olduğu Denizli Hapsine konulur. Yetmiş yaşındaki bir insan için bu yolculuklar bile tek başına çiledir, azaptır. Bediüzzaman, talebelerine gönderdiği bir mektupta şu cümleyi kullanır:
"Eskişehir'de bana bir ayda çektirdiklerini burada bir günde çektiriyorlar."
İsnat edilen suçlar Eskişehir Mahkemesi'nde yöneltilen suçlamaların aynısıdır: Tarikat kurmak, siyasi bir cemiyet oluşturmak, inkılaplara muhalefet etmek, dini duyguları istismar etmek.
“BEŞİNCİ ŞUA” RİSALESİ BULUNMASIYLA BAŞLADI
Merhum Abdülkadir Badıllı ağabey, Denizli Hapsini şöyle özetler:
Denizli Hapis Hayatı: 20 Eylül 1943-15 Haziran 1944
Denizli ili Çivril kazasının Homa nahiyesinde 28-29 Ağustos 1943 günlerinde, Atıf Egemen ismindeki bir Nur talebesinin ve bir iki arkadaşının, üstünde aramalarda el yazma tek bir nüsha “Beşinci şua” risalesi bulunmasıyla başlamıştı.
Türkiye’de sanki umumî, büyük bir siyasî ve dini hareket varmışcasına, Ankara hükûmeti yurt çapında, Risale-i Nurla alâkadar olan herkesi toplattırma emrini verdi. Bir çok vesikalardan anlaşıldığına göre; Eskişehir hadisesinde olduğu gibi beş-on vilâyetten yüz küsûr masum insan tevkif altına alındı. Fakat bu insanların yarısı kadar bir kısmı az zaman içinde takipsizlikle serbest bırakıldı.
Taht-ı tevkife alınan ve bilâhare hepsi Denizli hapsine toplattırılan 69 insan (Listede 58 kişi görünmekte, fakat Denizli dosyasında 69 olarak geçmektedir) bu defa Eskişehir hadisesinde olduğu gibi, ekseriyetle rastgele ma’sum köylü ve reçberlerden müteşekkil değildi. Belki tevkif altına alınan bu zatların, ekseriyet itibarıyle daha çok belli başlı Nur talebelerinin seçkin kimselerindendi. Bunlar Kastamonu, Ankara, İstanbul, Isparta, Denizli ve Antalya’dan toplattırılmıştı. Bu insanların bir çoğu evvelâ kendi memleketlerinin hapishanelerinde, kimisi üç ay, kimisi bir ay beklettirildikten sonra, hepsi Denizli hapishanesine naklettirilmişlerdi.
İSİM İSİM LİSTE
Eskişehir hadisesi maznun ve mazlumları gibi, bunların da tamamını kesin olarak isim ve künyelerini bilmemekteyiz. Ancak adetlerini ve sadece isimlerinin listesini bilebiliyoruz. Çünkü Denizli hadisesi dosyasını da maalesef elde edemedik. Temyiz mahkemesi ilâm kararında maznunların isim listesi varsa da, adres ve künyeleri bulunmamaktadır. Liste Aynen şöyledir:
1 Mirzaoğlu Said i Nursi
2 Ahmetoğlu Emin Uzun
3 Mehmetoğlu Hüsrev Altınbaşak
4 Mehmetoğlu Nuri Benli
5 İbrahimoğlu Osman Yıldırımkaya
6 Veli oğlu Mehmet Tevfik Göksu
7 Hüsnüoğlu Tahirî Mutlu
8 Mehmetoğlu Atıf Egemen
9 Mehmetoğlu Halil İbrahim Çulluoğlu
10 Süleymanoğlu Sabri Arseven
11 Mehmetoğlu Ahmet Fevzi Kul
12 Mustafaoğlu Ahmet Akçay
13 Hasanoğlu Sami Tüzün
14 Hüseyin Hüsnüoğlu Re’fet Barutçu
15 Hasanoğlu Mustafa Ertürk
16 Mehmetoğlu Ahmet Nazif Çelebi
17 Ahmet Nafız Çelebioğlu Selahaddin Çelebi
18 İzzetoğlu Mehmet Fevzi Pamukçu
19 Ahmetoğlu Hilmi Sürme
20 Maksudoğlu Emin Çayır
21 Haliloğlu Halil Boz
22 Osmanoğlu Muhyiddin Yener
23 İsmailoğlu Rüşdü Çakın
24 Ahmetoğlu Ali Büyükgül
25 Ahmetoğlu Mehmet Soylu
26 Mehmetoğlu Ahmet Soylu
27 Mustafaoğlu Emin Uzundemir
28 İbrahimoğlu Mehmet İnce
29 Ahmetoğlu Mehmet Ertunç
30 Hüseyinoğlu Mehmet Ali Çakıcı
31 Hasanoğlu Mehmet Güler
32 Mahmutoğlu Ahmet Savaş
33 Mehmetoğlu Mehmet Boyracı
34 Hasanoğlu Kadir Suyun
35 Ramazanoğlu Hasan Çiçek
36 Abdurrahmanoğlu Hasan Türk
37 Ömeroğlu Sadık Gündoğdu
38 Osmanoğlu Mehmet Öğütçü
39 Yusufoğlu Mustafa Hemdem
40 İsmail Hakkıoğlu Mehmet Hakkı Yavuz
41 Zeyneloğlu Mehmet Nuri Acar
42 Alioğlu Osman Türkyılmaz
43 İsmalioğlu Halil Enercan
44 Sadıkoğlu Hüseyin Kuru
45 Mehmetoğlu İbrahim Fakazlı
46 Hakkıoğlu Ömer Lütfi Gedik
47 Hasanoğlu Ahmet Köroğlu
48 Ahmetoğlu İzzet Turgut
49 Mustafaoğlu Ziya Dilek
50 Mehmet Eminoğlu Mehmet Tevfik Kayaercan
51 Mehmet Alioğlu Sadık Demirelli
52 Mehmetoğlu Ahmet Esen
53 Hüsnüoğlu Salih Subhi Selçuk
54 Şevkioğlu Cevdet Yazıcı
55 Osmanoğlu Mustafa Yılmaz
56 Osmanoğlu Salih Yıldız
57 Hüseyin oğlu Ahmet şirin
58 Süleyman oğlu Mustafa Karapınar.
FARKLI İLLERDEN DENİZLİ’YE GETİRİLDİLER
Bu mazlumların ekserisi evvelâ Isparta ceza evinde toplattırılmıştı. Günlerce sıkı isticvab ve sorgulamalardan sonra; Isparta Cumhuriyet Savcısı iddianamesini hazırladı. Hazret i Üstâd tüm mazlumlar adına savcı ve mahkemeye bir kaç parça yazılı müdafaalar sundu. Daha sonraları Adalet Bakanlığı emriyle; Hadisenin ilk zuhûr mahalli olan Denizli vilâyetine bütün maznunların toplattırılması ve dosyaların birleştirilmesi isteğiyle, Isparta’dan ve başka yerlerden kafileler halinde bu maznunlar Denizli hapishanesine sevk edilmiştir.
Denizli Hapishanesinde toplattırılan bu günahsız mazlumların yeniden istintakları, sorgulamaları yapıldı. Nihayet savcılık, hadise dosyasını ve elde edilen umum Risale ve mektupları alelacele mahallî bir ehl i vukufa, tetkik ettirmek üzere 8 Kasım 1943 tarihinde tevdi’ etti.
SAİD NURSİ, CAHİL BİLİRKİŞİ HEYETİNE İTİRAZ ETTİ
Bu birinci ehl i vukuf (bilirkişi), iki lise mualliminden müteşekkildi. Birisi tarih, birisi de edebiyat muallimi idi. İşte bu cahil ehl i vukuf, savcıyla aralarında gizli anlaşma gereğince, gayet acele, çok zâlimane ve son derece sathi ve gizli bazı talimatlar doğrultusunda, kendilerini dünya durdukça ilim muvacehesinde ebediyen mahçup edecek bir rapor hazırladı. Ve Denizli C. Savcılığına gönderdi.
Üstâd Hazretleri bu çok câhilane ve garazkârane rapora, mahkeme nezdinde şiddetle i’tiraz etti... Ve, “Bu vukufsuz ehl’i vukuf, Risale i Nur’u anlayamaz. Nurları yüksek bir ilim hey’etine, icab ederse beynel milel bir ehl i vukuf kişilere tetkik ettiriniz!..” diye mahkemeden taleb etti. Mahkeme Üstâd’ın bu yerinde ve haklı ve ispatlı talebini kabul etti... Ve hadise, dosyasıyla birlikte tüm kitaplar ve mektuplar yeniden bir Âlim bilir kişiye tetkik ettirilmek üzere Ankara Ağır ceza mahkemesi kanalıyla tetkiki için 9 Mart 1944 tarihinde Ankara’ya yollandı.
SAİD NURSİ İKİNCİ RAPORDAN YÜZDE 90 MEMNUN OLDU
Ankara 1.Ağır ceza reisi Emin Böke’nin riyaseti altında yüksek bir ilim hey’eti, ehl i vukuf olarak tayin ettirildi. Bu, bir derece ilme vakıf ikinci ehl i vukuf, dosyayı ve bütün risale ve mektuplarını gayet titizlik içerisinde inceden inceye tetkik etmeye başladı... Ve 22 Nisan 1944 tarihinde bitirerek, mütalâasıyla birlikte dosyayı ait olduğu makama teslim etti. Bir kaç gün içinde Denizli Ağır Ceza Mahkemesine gelen bu ikinci ehl i vukuf raporuna, Üstâd Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri yüzde 90 memnun oldu ve kabul etti. Fakat cüz’î bir kaç sehivlere karşı tashih mahiyetinde mahkeme nezdinde cevaplar da verdi.
Nihayet 31 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Denizli mahkemesi, dava ile ilgilenen müdde-i umumisi de son mütalâasını beyan etti. Aynı günde Hazret i Üstâd, savcının tecziye (cezalandırma) talebine karşı çok kısa ve sözlü bir cevap verdi. Yazılı olarak da ikinci ehl-i vukuf raporunun bazı sehivli noktalarına cevap vermişti.
Bilâhare Üstâd, savcının tecziye talebine dair olan mütalâasına genişçe i’tiraz ve ilmi cevablar verdikten sonra, Denzli Ağır ceza mahkemesi 15 Haziran 1944’de karara vardı: Beraat!
Beraatle beraber bütün kitapların sahiplerine iadesi... Aynı günde başta Üstâd olmak üzere bütün mazlum maznunlar tahliye edildiler.
Fakat Savcı tecziye (cezalandırma) iddiasında ısrar ederek, müddeti içerisinde mahkemenin kararını temyiz etti. Dosya, Ankara temyiz birinci dairesine tevdi’ edildi. Temyiz mahkemesi dosyayı kısa zamanda inceledi ve karara vardı. 30 Aralık 1944 tarihinde, Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin kararını âdil bularak oy birliğiyle tasdik etti.
HAZİN BİR DRAM: HERKESİN GİDECEĞİ BİR YER VARDI SAİD NURSİ HARİÇ!
Denizli hapsinde kimisi on ay, kimisi dokuz ay ve bazıları daha az olarak hapis bekledikten sonra mahkemenin beraet kararıyla tahliye olup çıkan mazlumlar; bir kaç gün içerisinde herkes kendi memleketine ve evlerine dağılıp gittiler. Ama bir yere gidemeyen ve belli bir yeri ve meskeni olmayan birisi vardı. O da Hazret i Üstâd Bediüzzaman Said i Nursi idi.
Evet Üstâd Hazretleri, mahkemenin şu beraet kararına rağmen, yine de serbest değildi. Ankara Hükümeti Bakanlar kurulunun vereceği karar ve tayin edeceği yere gidebilecekti ancak...
Ankara’dan gelecek emir ve karar için Üstâd Denizli vilâyetinde 47 gün bekletildi. Nihayet mahkeme kararı ve hukuk ve kanun diye bir şey tanımayan; kanunu da hukuku da, hükmü de ancak kendi zatları ve keyfleri olan adamların keyfi ve zulümlu emri Ankara’dan geldi; Bediüzzaman Said i Nursi Afyon Karahisar’ın Emirdağ kazasında mecburî iskâna tabi’ tutulacaktı. Tâbiki emir hemen yerine getirildi. Biraz da göstermelik olarak bir miktar harcırah da gönderilmişti. Ağustos ayı başında yine muhafızlar nezaretinde Üstâd Hazretleri Denizli’den Emirdağ’a gönderildi.
KİTAPLARIN İADESİNİ BEKLEDİ
Hazret-i Üstâd, mahkemenin iade kararını verdiği kitaplarının geri alınması için temyiz kararını bekledi. Bu arada kitap sahipleri olan bütün nur talebeleri de, kitaplarının Üstâd Bediüzzaman Hazretlerine verilmesi için vekâletnameler gönderdiler. Nihayet temyiz mahkemesi de, mahkemenin kararını onaylayınca bir müddet yine bekledikten sonra, Üstâd Denizli Barosu Avukatlarından Ziya Sönmez’e, umum kitap ve eşyalarını mahkemeden teslim alması için Emirdağ Noterliğinden 22 Mart 1945 tarihinde bir umumi vekâletnâme çıkararak Avukat Ziya’ya gönderdi.
Avukat Ziya Sönmez de iki üç ay sonra, yani 29 Haziran 1945 tarihinde mahkeme emanet memurluğunda bulunan kitapların kendisine teslimi hususunda Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığından müzekkere çıkarttı ve bütün kitap ve saire eşyayı teslim alarak Üstâd’a göndermek üzere, Denizlili tüccar Hafız Mustafa’ya teslim etti.