H. İbrahim Önal’ın haberi
Üniversiteli gençler Diyarbakır Kültür Merkezi (DKM)’de gerçekleştirilen seminerde “Anarşi” konusunu ele aldılar.
Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi öğrencisi İbrahim Beyazgül’ün sunduğu “Anarşi” konulu seminerde, anarşi konusu ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildi. Anarşi nedir?, Anarşi bir çözüm yolu mudur?, İslam’ın anarşiye bakışı, Risale-i Nur’a göre anarşi ve çözüm yolları” gibi başlıkların yer aldığı seminer dikkatli nazarlarla takip edildi.
Seminerine anarşi nedir? sorusu ile başlayan Beyazgül, “Anarşi, birbirinden farklı iki anlam taşımaktadır. Birincisi toplumun yatay ilişkilerindeki (birey-birey, birey-toplum) düzeyinde olan anarşidir. Birinci anlamdaki bu anarşi ‘düzensizlik, kuralsızlık’ anlamına gelmektedir. Bu anarşi tanımı daha çok yabancı bir tanım olan ‘anomi’ olarak da bilinir. Yani ‘kişilerin kuralsızlığı’ veya ‘toplumdaki kural ve değerlerin aşınmasının doğurduğu karmaşa ve kuralsızlık durumu’ dur. İkinci anlamda anarşi ise toplumsal yapıdaki dikey ilişkilere (birey-devlet, birey-kurum) gibi ilişkileri kapsar.” dedi.
Beyazgül, “İşte burada ilk tanımla ikinci tanım arasında bir fark vardır. İkinci anarşi tanımımız felsefi bir görüştür ve ‘devletsizlik, otoritesizlik’ anlamına gelir. Yani bu görüşe göre devlet olmadan sadece yatay ilişkilerle toplum kendi iç dinamikleriyle ayakta durabilir.” dedi.
İkinci anarşi tanımının felsefik bir görüş olduğuna dikkat çeken Beyazgül, “Üstad hazretlerinin söylediği bir nokta burada dikkatimizi çekmelidir. ‘Dane-i Hakikat’. Üstadımızın da belirttiği gibi her fikir akımında algıya göre değişecek biçimde az ya da çok ama mutlaka bir miktar ‘dane-i hakikat’ vardır. Buradaki dane-i hakikat devletin adaletsizliğini öngörerek toplumun kendi ayakları üzerinde durabileceğini söylemektir.”
Anarşi bir çözüm yolu mudur? sorusunu değerlendiren Beyazgül, “Anarşinin iki tanımını yapmıştık. Zaten ikisi de aynı kapıya çıkan bu tanımların temelinde ‘düzensizlik, kaos, otoritesizlik’ vardı. Bu üç kavrama baktığımızda insanın, dünyanın, kâinatın işleyişine yani fıtratına tamamen ters düşmektedir. Çünkü bildiğimiz gibi tüm âlem mükemmel bir düzen içindedir. Böyle bir düzende düzensizlik istemek oldukça abestir. Örneğin insan vücuduna bakarsak; otorite olan beynin himayesinden diğer organlar çıksa elimiz istediğimiz komutu yerine getirmese ayağımız yürümek istediğimiz zaman hareket etmese vücut bile kendi içinde kaos içine düşer. Bu örnekten de gördüğümüz gibi otorite kaçınılmaz hale geliyor. Başıboşluk daha çok kargaşayı da beraberinde getiriyor ve sistem iflas ediyor.”dedi.
Beyazgül, “Diğer bir taraftan yaklaşacak olursak; amaç ne kadar iyi olursa olsun bizim için önemli olan gidiş yolu yani uygulamadır. Anarşizme bakarsak arkasına komünistliği yani semavi dinleri yok etmeye çalışan, yaşandığı toplumlarda sayısızca ölüm, gözyaşı ve sözde huzuru getirmek için en büyük huzursuzluğu çıkaran bir illeti almıştır. Örnek verecek olursak Lenin ve Stalin döneminde Rusya da 50 milyonu aşkın kişinin öldürülmesi veya Çin de yine aynı şekilde 50 milyonu aşkın ölümün gerçekleşmesi.” dedi.
Beyazgül, “Anarşinin nasıl bir hastalık olduğunu üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretleri şu sözleriyle açıklamaktadır: ‘Hakiki bir Müslüman, samimi bir mü’min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle menettiği şey fitne ve anarşidir. Çünkü anarşi hiçbir hak tanımaz’.” dedi.
Peki anarşistlik sadece komünizm ile gelen bir illet midir? diyerek sözlerine devam eden Beyazgül, “İdealleri için kurulan milliyetçi kuruluşlar, örgütler ve din adına kurulmuş silahlı örgütler. Bunlara dinimizin belirlediği çerçevede bakarsak; “Irkçılık dava eden bizden değildir”, ‘Müminler ancak kardeştir’ gibi ayet ve hadisler anarşinin her türlüsünün din tarafından yasaklandığını gösterir.” dedi. Bediüzzaman Hazretlerinin kendisini ayaklanmaya çağıran mecralara ‘dahilde kılıç çekilmez’ veya ‘Ben Hasan’ı Hüseyin’e vurdurtmam’ diyerek anarşinin her türlüsüne karşı olduğunu belirten Beyazgül, “Bu çerçevede Üstad ve Nur Talebeleri hiçbir zaman hukuk sitemini yıkmaya değil eğer kötü bir sistem ve kanun varsa bunu sadece meşru dairede çözmeye çalışmışlardır.” dedi.
İslam’ın anarşiye bakışını da değerlendiren Beyazgül, İslami literatürde anarşizmin karşılığının ‘fitne’ olduğunu, Kur’an ve hadislerde fitne kelimesinin ‘saptırma, imtihan, kargaşa ve isyan’ gibi manalara geldiğini, fitne kelimesinin daha çok ‘anarşi ve kargaşayı’ ifade ettiğini, buna göre fitnenin; toplumun birçok sevgi, saygı ve hoşgörü gibi toplumun temel ahlaki değerlerini tahrip ettiğini ifade etti.
Beyazgül, “Dinimiz fitneden uzak durmamız gerektiğini ayet ve hadislerde çok açıkça belirtmiştir. Örneğin; ‘Öyle bir fitneden sakının ki (geldiği zaman) içinizden sadece zalimlere dokunmaz’ (Enfal 25), ‘Fitne sizden birinin evine girecek olursa Hz. Adem’in iki oğlundan hayırlısı olsun’(Hadis). Burada Habil ‘sen beni öldürmek istesen bile ben sana elimi uzatmayacağım’ diyerek fitneye bulaşmaktansa kardeşinin eliyle ölmeye razı olmuştur.” dedi.
Peki dinimizin anarşiye, fitneye nasıl bir çözümü olabilir? diyen Beyazgül, “‘İslam’ kelimesinin kökü ‘barış’ anlamında olduğu için İslam dininin hakkıyla yaşandığı ve Kur’an’ın emri olan adaletin hakkıyla gözetildiği toplumlarda anarşi ve kargaşanın olması kolay değildir. Örneğin Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde ilk yaptığı iş muhacir ve ensarı birbirine kardeş ve koruyucu ilan edip sonradan gelecek fitnenin önünü kesmek olmuştur. Zaten o dönemde Medine’nin isminin ‘huzur şehri’ olmasında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hak-hukuk anlayışı, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yol göstericiliği ve dinimizin hakkıyla yaşanması etkili olmuştur.” dedi.
Risale-i Nur’un bu asırda en çok savaştığı illetlerden biriside ‘anarşizm’ olduğunu söyleyen Beyazgül, “Üstad Hazretlerine göre en büyük deccal ‘Komünizm ve Bolşevikliktir.’” dedi.
Beyazgül, “Üstad Hazretlerinin anarşiyle ilgili birkaç yorumu ise şöyledir. “Bolşeviklik dahi çok ahlaki, kalbi ve insani mukaddesleri bozduğundan elbette ektikleri tohumlar hiçbir kayıt, hürmet tanımayan anarşistlik mahsülünü verir.”. Üstad Hazretleri bunun tanımını da şu şekilde açıklıyor: “Çünkü kalbi insaniden hürmet ve merhamet çıksa akıl ve zekavet o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir daha siyasetli idave edilmez”. Bediüzzaman Hazretleri bu büyük tehlikeyi görerek şahsının ve Risale-i Nur’un programını belirtirken, “Programımız ve mesleğimiz ve bilfiil semeresini gördüğümüz ve çalıştığımız ve gaye-i hareketimiz ve hedefimiz ölümün idam-ı ebedisinden iman-ı tahkiki ile biçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevi anarşilikten muhafaza etmektir’ diyor.” kaydetti.
Beyazgül, Bediüzzaman Hazretlerinin, mahkemelerde kendisine ‘gizli cemiyet’ kurma ve asayişi bozma gibi ithamlara tepki göstererek Nur Talebelerinin ‘Asayiş Bekçileri’ olduğunu söylediğini belirtirken, "Ne şanslıyız ki Üstad Hazretleri devlete, millete yani bizlere reçeteyi de kendisi sunuyor: ‘Anarşilikten kurtulmak için beş esas lazım ve zarurudir. Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet ve serseriliği bırakıp itaat etmek’” dedi.
Bu beş esası açıklayan Beyazgül seminerine şöyle devam etti:
Hürmet: Saygı anlamına gelen bu kavram küçük-büyük arasında değil sadece toplumun genelinde devletin bireye veya bireyin devlete devlete karşı hürmeti olarak anlaşılmalıdır.
Merhamet: Toplumda yanlış bir hareket yapan bireyi dışlamak değil ona yardım etmek sahiplenmek, maddi veya manevi manada yardımına koşmak. Ama her anlamda din, ahlak,… örneğin ırkların birbirine merhameti. Sayı olarak üstün olan ırkın kendisi için istediği her hakkı azınlıkta olan ırk içinde istemesi gibi.
Haramdan Çekinmek: Allah korkusu. Başkasının canı, malı, namusu vs. Bireyde Allah korkusu yoksa her şeyi kendine helal görecek düzeye gelirse büyük bir kaos ve güvensizlik ortamı oluşur. Burada en gerekli şey herkese en iyi iman dersinin verilmesidir.
Emniyet: Güven vermek. Üstad Hazretlerinin söylediği gibi her vicdana bir ‘vicdan polisi’ dikmek. Kişi içindeki o vicdan polisi sayesinde haramdan çekinir ve emniyeti sağlama bireyin kendisinde başlamış olur.
Serseriliği Bırakıp İtaat Etmek: Hukuk sistemine (iyi veya kötü) uymak. Yıkma değil de düzeltmeye çalışmak. Cenab-ı Hakkın kurallarına uymak. Boş vakitlerini hayırlı işlerde harcamak.
Son olarak anarşi konulu seminerimi bir ayetle bitirmek istiyorum.
“Onlara “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” dendiği zaman “Biz ancak ıslah ediciyiz” derler. Dikkat edin asıl bozguncular onlardır, fakat farkında değildirler.”