Risale-i Nur’un Topluma Takdimi ve Eğitim Müfredatına Entegrasyonunda...

Ediz SÖZÜER

Risale-i Nur’un Topluma Takdimi ve Eğitim Müfredatına Entegrasyonunda Yöntem Tahlilleri-3

(Önceki yazılarımıza sayfanın başındaki “Yazarın Tüm Yazıları” bölümünden ulaşabilirsiniz)

Katıldığımız bazı eğitim toplantılarında ve görüştüğümüz bazı insanlarla yaptığımız görüşmelerde (profesör düzeyinde olduklarını ve Risale-i Nur talebesi olduklarını ifade etmeliyiz) şöyle ifadelere şahit olduk: (üzülerek aktarıyoruz bu hezeyan ifadeleri) Örneğin mana-yı harfi eksenli ders kitaplarının üretilmesi konulu bir eğitim toplantısında bir deneme ders kitabı metni hazırlamış kardeşimiz hakkında katılımcılardan birisi: “Sunumunuzda çok fazla sayıda yaratıcı kelimesini kullanmışsınız! Böyle şeyleri, Allah, yaratıcı, peygamber vs gibi kelimeleri fazla, hatta hiç zikretmeye gerek yok. Soru işareti uyandırsak yeter!

Bir diğer kişiyle karşılıklı görüşmemizde o dönemde sunmaya devam ettiğimiz “Tabiat Risalesi Açılımları” seminerlerinin ve aynı isimli kitap çalışmamızın bu isimle değil de, üstü kapalı ve tepki uyandırmayacak “Tabiat nedir, tabiat ana vs.” gibi bir isim altında yapılmasının daha uygun olacağı ifade edilmişti.

Halbuki bizim cevabımız ise şuydu: “Ben kafama silah dayasalar, tüm yayınevlerinin ve Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitabımı basacağını ve okullarda ücretsiz dağıtacaklarını, seminer salonlarına binlerce kişi çağırarak ve bizi davet ederek seminerimizi sunmamız için çağıracaklarını bilsem, yine de o kitabın ve seminerimizin davetiyesinin üstündeki Tabiat Risalesi kelimelerini kaldırmam. Çünkü bu seminer ve onun metni olan kitap çalışması “Tabiat Risalesi’ni tanıtmak için” ortaya çıkartıldı. Bundan vazgeçmek maksadımızdan ve davamızdan vazgeçmek demektir.” (Kendi adıma böyle düşünüyorum ve kitaplarının hiçbir yerinde Bediüzzaman ve Risale-i Nur kelimesine yer vermeyerek iman hakikatlerini neşredenlere Allah razı olsun demekle beraber, bunu ideal ve arzu edilen bir tarz olarak göremiyorum)

Bu noktada Üstad Bediüzzaman’ın kitaplarının yasaklandığı, mahkemelerden mahkemelere gittiği bir dönemde, bir talebesinin kendisine şöyle dediğini nakledelim ve Üstadımızın cevabını aktaralım: “Üstadım, mademki bu kitaplar konusunda böyle bir sıkıntı ve önyargı ve yasaklar var. Ve mademki önemli olan insanlara bu hakikatleri ulaştırmak. O halde biz bu kitapların üzerine Risale-i Nur yazmadan neşredelim.” diye teklif ettiğinde Üstadımız bu teklifi şiddetle ve hiddetle reddediyor. (Kaynağını bulamadığımız ve mana itibariyle aktardığımız bu hatıranın kaynağını tespit eden kardeşlerimiz lütfen bizi bu konuda bilgilendirsinler) Gerçi tabi bu konuda böyle bir hatıraya ihtiyacımız da yok. Üstadımızın tavizsiz hayatı ortadadır. Üstadımızın karşısındaki insanların durumuna uygun şekilde (varis talebelerine ayrı, hakikatlere yabanî veya muarız misafirlere ayrı bir üslubla) muhatap olması ise, bu meseleyle ilişkilendirilemeyecek bir husustur ve izahtan varestedir diye düşünüyoruz. 

Burada aklımıza gelen şöyle bir misal de var: Üstadımız Bediüzzaman adına verilen bir mevlid için, geçtiğimiz sene 100.000 lira tanıtım, afiş, bilboard vs para harcandığına ve bunu da çok büyük bir hizmet olarak görülerek övünüldüğüne şahit olmuştum. "biz Bediüzzaman'ı ve Risale-i Nur'u ilan ediyoruz" deniliyordu. Halbuki o afişin üstünde Üstadın resmi var. Başka da bir şey yazmıyor. (afişlerin yırtılıp yerlere atılması başka bir hadise) Şimdi tanımayan ve bilmeyenlere hatta tepkili olanlara bizce bu tarz bir tanıtımın ifratla yapılmasının faydası yok, zararı var. "Kim bu adam, bu kadar önem veriyorlar ki?"dedirtebilir ve bu düzenlenen mevlide zaten çoğunlukla Nur cemaatinin, hatta o organizasyonu düzenleyen cemaatin kendi mensupları gider, diğer bir grup insanda da tepki oluşturabilir. Yani tanıtım konusunda bu kadar paranın bu yönde harcanmasının çok akıllıca ve etkili bir faydasının olduğu aslında söylenemez. (bu ifadelerimizden kimse gücenmesin, samimi bir niyetle ve hizmet kasdıyla yapılan bu faaliyetin ecrini Allah verir ama biz bu boyutuyla da ele alarak, “daha etkin ve yapıcı bir faaliyet ne olabilir” diye bu çözümlemeleri yapmak zorundayız)

Şimdi siz bir akademik faaliyetin tanıtımını yaptığınızda ise, bunun herkese (hem de yan etkisiz ve tepki oluşturmadan) faydası olur. İstediğiniz kadar tanıtım, promosyon yapabilirsiniz, bu tarz akademik ve nezih, modern, kültürel çalışmalar tepkiye sebep olmuyorlar. Nur talebesi ve dindar kardeşlerimize manevi kuvvet olur, diğer ilgili vatandaş merak edip gelir, istifade eder, gelmeyen ise tepki oluşturmayan bu faaliyetler vesilesiyle ya inadı kırılır, ya manen kuvvet alır. vs. Açıkçası o dönemde bu tarzdaki akademik, nezih ve kültür-sanat boyutlu faaliyetlerin ayrıcalıklı özellikleri sebebiyle şöyle demiş ve iddia etmiştik: “O harcanan 100.000 liranın yarısını verseler, bu tarzdaki çalışmalarla Türkiye’nin tamamına hem de çok daha etkili ve nezih bir tarzda Risale-i Nur’u tanıtabilirdik!”

Bu noktada hususî ve zaruri bir izaha yer vermek istiyoruz:

Bütün hizmetlerimiz, akademik çalışmalarımız ve seminer formatındaki derslerimiz ve eğitim programımız, Risale-i Nur'u ve Risale-i Nur'un içindeki Kur’ânî ve imanî hakikatleri ilan ve takdim etmek, tanıtmak ve okunmasını sağlamak ve en nihayetinde Risale-i Nur'a nazar-ı dikkati çekerek Risale-i Nur'u kıymetli ve ciddî, ilmî ve akademik kıymeti yüksek bir eser olarak göstererek eserlerden istifade etmeye yönlendirmekten ibarettir. (Risale-i Nur'un izahı mahiyetindeki kitap ve seminer çalışmalarımızın tamamında Risale-i Nur'un orijinal metni esastır ve bu faaliyetlerimizin ayrılmaz bir parçasıdır.)

Hususî ve Önemli Bir Not: Risale-i Nur hizmetinin merkezi ve asıl hizmet, dershane sistemi içinde hayatını Nur'a vakfetmiş vakıflar nezdinde yapılan talim ve tedristir. Bizim yaptığımız ise bu hizmetlere destek vermek, tanıtmak ve insanları oraya doğru yönlendirmektir. Kitap çalışmalarımız ise bağımsız bir kitap değil, ancak Risale-i Nur’u okutmak ve tanıtmak için kaleme alınmış ve asıl metni içinde bulunduran yazıya dökülmüş izahlı ders notlarıdır. (bu yönde yapılacak eğitim, tanıtım ve ders kitabı çalışmalarının da bu kapsamda algılanması gerekliliği tabiîdir)

Şimdi Risale-i Nur'un üzerine bina edildiği bir akademik temelli seminer veya bir eğitim programı veya seçmeli ya da zorunlu din dersi kitabı içeriği düşünün.. Kaynak ders kitabının Risale-i Nur olduğu görsel destekli bir akademik eğitim programı ve o programın ders müfredatı olan bir eğitim kitabı (veya din dersi kitabı) düşünün.. Böyle bir akademik seminer faaliyetinden (veya din dersi eğitim programından) haberi olanlara (gelmeseler ve katılmasalar dahi) ve bu kitap çalışmasından ve eğitim programından (veya din dersi eğitim müfredatından) haberi olanlara (okumasalar ve katılmasalar dahi) ne mesaj verir sizce bu tarz çalışmaların tanıtım ve duyuruları?

Biz söyleyelim. İnsanlar böyle çalışmaları duyunca şunları derler: "Demek ki Risale-i Nur denen eserler akademik bir seminere (veya din dersi eğitim programına) kaynaklık edecek düzeyde ciddî bir eserdir ve demek ki bir eğitim programına (veya din dersi eğitim müfredatına) kaynak ders kitabı olacak kadar yüksek ve kıymetli bir akademik değere sahiptir ki böyle faaliyetlere konu olmuş ve oluyor..."

İşte Risale-i Nur eğitim programımızın Risale-i Nur'a ne derece şeffaf bir ayna olduğu ve Risale-i Nur'un ilancılığını ne derece yüksek bir derecede icra etme kabiliyetine sahip olduğu çok parlak bir şekilde ortaya çıkmış oluyor. Bu tarzdaki hizmetimize Risale-i Nur'a gönül veren herkesin (taraftar olmayı bir tarafa bırakın), tüm kuvvetiyle destek vermesi ve teşvik etmesi gerektiğine tüm kalbimizle inanıyoruz.

Risale-i Nur eğitim programımızın bir temel hedefi de, Medresetüzzehra Eğitim Yaklaşımı'nın bilim felsefesini oluşturmaya katkıda bulunmaktır. Yani bir yaratıcının varlığını kabul eden bir bilimsel yaklaşımın insanlığa nasıl takdim edileceği hakkında ciddi çözümlemeler ortaya koymaktır. Bu noktada bir yaratıcının varlığına dair diğer bilimsel yaklaşımlara alternatif olacak bilimsel model, yorum ve kabul görecek ilmî yaklaşımlar üretmekte bir temel yaklaşım niteliğinde olduğuna inandığımız ve eğitim toplantılarında sunduğumuz üç yazımızı bir kaynak olarak takdim etmek istiyoruz. Çünkü bizim bu Kur’ânî hakikatleri yeniden ve akademik bir surette takdim etmemize parlak bir numune teşkil ediyorlar. (her üç yazıya yazının en üstündeki “Yazarın Tüm Yazıları” bölümünden ulaşabilirsiniz) Ehemmiyetine binaen kısa takdimlerini ve ulaşabileceğiniz adresi aşağıya almayı gerekli gördük. Yazıların görsel/interaktif formattaki versiyonlarına ve sunum videolarına http://wp.me/P6RGG1-1s adresinden ulaşabilirsiniz. (adresi kopyalarken dikkat edin ve linkin sonuna eklenen “kaynak-……” diye başlayan kısmı silerek adrese ulaşın)

1-Bilimsel Bilginin Gerçek Kıymetini Belirleyen Unsurun Sorgulanması: Yazımızda, bir yaratıcının varlığının kabulünün delillerini araştıran ve çıkarımlarını bu yönde yapan bilimsel yaklaşım ve çalışmaların insanlık için ifade ettiği değer ve bu yöndeki bilimsel bilgi ve yorumların kıymeti hakkında bazı çıkarımlarımızı paylaşıyoruz. Yazımız, bir anlamda Bediüzzaman Said Nursi’nin asrın başında yenilikçi bir eğitim projesi olarak takdim ettiği “Medresetüzzehra eğitim yaklaşımı”nın değer tespiti çalışmasıdır.
2-Medresetüzzehra Eğitim Yaklaşımı ve Bilim Felsefesi Üzerine Değerlendirmeler: Yazımızda, Bediüzzaman Said Nursi’nin asrın başında yenilikçi bir eğitim projesi olarak takdim ettiği “aklî ve dinî ilimlerin bir arada okutulmasıyla beraber, birbirleriyle barıştırılması ve kaynaştırılması”nın özel ismi olan “Medresetüzzehra eğitim yaklaşımı”nın bilim felsefesini oluşturmaya ve yaratıcının varlığına dair diğer bilimsel yaklaşımlara alternatif olacak bilimsel model, yorum ve kabul görecek ilmî yaklaşımlar üretmeye katkıda bulunarak, yaratıcının varlığını kabul eden bir eğitim yaklaşımının bilim dünyasına nasıl takdim edileceği hakkında bazı çözümlemelerimizi paylaşıyoruz.
3-Tabiat Kanunlarına Yaklaşım: “Bir yaratıcının varlığının kabulünün delillerini araştıran ve çıkarımlarını bu yönde yapan bilimsel yaklaşım ve çalışmaların bilim dünyasına ve insanlığa takdim edilmesi”nde büyük önem taşıyan bir konu ile karşınızdayız. Dünyaca meşhur bazı fizikçiler tarafından kâinatın kökeninin kanunlar ve teorilerle açıklanmaya çalışıldığı bir dünyada, eşyanın bir yaratıcı tarafından var edildiği ve işletildiği hakikatinin kabulünü sağlam bir zemine yerleştirmek ve inkârın en temel noktadan çürüklüğünü ortaya koymak için tabiat kanunlarının mahiyetinin en net bir biçimde ortaya koyulması gerekiyor.

Netice olarak, İslâm fikir ve ilim dünyasına yeni bir yaklaşım getiren Risale-i Nur eserlerinin çağın ihtiyaç ve anlayışına tam uygun olarak insanlığa takdim ettiği, manevî bir ilim hazinesi kıymetindeki Kur’ân hakikatlerinin, insanlığın son döneminde maddî-manevî saadet reçetesi olarak kabul göreceğine ve,

İmanların kurtuluşunda dünyaya hâkim ve hükümran olarak bütün insanlığa mal olacağına olan kuvvetli bir ümit ve inanca sahibiz ve,

Bunun da Risale-i Nur’un izah ve şerhi mahiyetindeki çok yönlü çalışmalarla (eğitim alanındaki akademik çalışmalarla ve özellikle sizlere takdim ettiğimiz Risale-i Nur Eğitim Programı’mızla) gerçekleşeceğine inanıyoruz. 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.