Daha evvel olduğu gibi, bugünlerde de sıklıkla bize şu suâl soruluyor: "Bütün kuvvetiyle meşrûtiyete sahip çıkan Bediüzzaman Hazretleri, acaba demokrasiden de söz etmiş midir? Bazıları Hz. Üstad'ın demokrasiden hiç söz etmediği, bu iki mefhumu ayrı telâkki ettiği, dolayısıyla bizlerin de meşrûtiyete olduğu kadar demokrasiye sahip çıkmamızın gerekmediğini söylüyor. Bu doğru mudur?"CEVAP: Risâlei Nur'da aynen "hürriyet ve meşrûtiyet" gibi "hürriyet ve demokrasi" tâbirleri de yanyana zikrediliyor. Dahası, Bediüzzaman Said Nursî'nin "hürriyet ve demokrasi"nin tesisine bütün milletle beraber çalıştığı ve bu meyanda hasıl olan muvaffakiyetten dolayı da memnun olduğu açıkça ifade edilmektedir.Benzer mânâdaki takdirkârâne ifadeler Risâlei Nur'daki muhtelif bahislerde de zikredilmekle beraber, ayrıca bizzat Bediüzzaman Hazretlerinin de meşrûtiyeti "demokrat" ve "demokratlık" tâbirleriyle yâd edip tefsir buyurduklarını görmekteyiz.İşte, bu noktayı ispat eden pekçok delilden birkaç tanesi...BİR: Üstad Bediüzzaman'ın yine Divânı Harbi Örfî isimli eserinin sonlarında yer alan ve "Ey mebûsân!" nidâsıyla başlayan bir hitabesi var.Vaktiyle Volkan gazetesinde (Mart 1909) "Yaşasın şeriatı garrâ" başlığıyla neşrolan ve 1950'li yıllarda "Yaşasın Kur'ân'ın kànunu esâsileri" başlığıyla son şeklini alan bu makalede, yeni yeni teşekkül etmeye başlayan demokratik cumhuriyetin meşrûtiyet mânâsında olduğu aynen şu sözlerle nazara veriliyor: "Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet ve Kânunu Esasî denilen adâlet ve meşveret ve kànunda cemi kuvvet...."Kaynak: Bu kısım, adı geçen eserin Sözler Yayınevi ile Envar Neşriyat (2000, s. 80) baskılarında olduğu gibi Yeni Asya Neşriyat (1995, s. 69) nüshalarında da aynen yer alıyor.İKİ: Hemen bütün yayınevlerinin basmış oldukları "Emirdağ Lâhikası" isimli eserin sonlarında "Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat" başlığıyla yer alan Üstad Bediüzzaman'ın o meşhûr mektubunda, "demokratlık" şeklinde telâffuz edilen demokrasi, "İslâmiyetin bir kànunu esâsisi" ile irtibatlandırılarak şu hakikatli sözlerle nazara veriliyor: "İslâmiyetin bir kànunu esasîsi olan, hadisi şerifte (Seyyidü'lkavmi, hâdimuhum) yani 'Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır.' Demokratlık, hürriyeti vicdan, İslâmiyetin bu kànunu esasîsine dayanabilir."Kaynak: Age, s. 386; Yeni Asya N., 1994.ÜÇ: 1952de İstanbulda görülen Gençlik Rehberi mahkemesine, ehli vukufa cevaben verilen itiraznameden kısacık bir bölüm: "Ey adâleti hakikiyenin mümessilleri sıfatıyla hukuku umumiyeyi ve haysiyeti milliyeyi muhafaza eden hâkimler! Gençlik Rehberinin ...adaleti kanun ve hürriyeti fikir ve vicdan düsturuyla mahkûmiyeti ve muhakemesi mümkün değildir. Hürriyeti fikir ve hürriyeti vicdan düsturunu en geniş mânâsıyla tatbik eden cumhuriyet idaresinin demokrasi kànunlarıyla asla kabili telif değildir."Kaynak: Emirdağ Lâhikası, s. 365.DÖRT: "Tarihçei Hayat" isimli eserin 633. sayfasında yer alan İsa Abdülkadir'in yazısından kısa bir bölüm: "...Nur Talebeleriyle Nur Risâleleri ve onların bu büyük hizmeti Kurâniyeleri Demokrat hükûmetinin bir büyük hasenesidir ki, mübârek âlemi Islâmdaki hareketi Islâmiye bu hükûmeti demokrasiyi takdir ve tahsinle karşılıyor."BEŞ: Yine "Tarihçei Hayat" isimli eserin 567. sayfasında yer alan Avukat Mihri Helav'ın mahkemedeki müdafaasından hürriyet ve demokrasi ile ilgili bölümde aynen şu ifadeleri okumaktayız: "Filhakîka, müvekkilim (Bediüzzaman Said Nursî), bütün milletle beraber istibdâda karşı mücâdele etmiş, hürriyet ve demokrasinin tesisine çalışmış ve bu hususta husûle gelen muvaffakıyetten dolayı da memnun olmuştur."Netice: Üstad Bediüzzaman'ın hürriyet ve meşrûtiyet gibi, cumhuriyet ve demokrasiye de hak ve hakikat nâmına sahip çıktığına dair, yukarıda sıraladığımız delil ve ispat listesini daha da uzatmak mümkün. Ümit ederiz ki, bu muhkem deliller, aksi iddialarda bulunanları ya iknaya, ya da ilzâm etmeme kâfi gelsin.