İbrahim Mert’in Levent Bilgi ile yaptığı röportaj-2
Peki bu iki tehlikeden nasıl kurtulabiliriz?
Birincisinden, aslında Risale okyanusunun kıyılarında oynaşan çocuklar olduğumuzun bilincine vararak. Bunu en güzel Risale üzerine düşünen yerli ve yabancıların yazılarını okuyarak kavrayabiliyoruz. Bu yazılara açık olmak lazım. Mesela bir İngilizin Risale hakkındaki bir tahlilini okuyunca hayrette kalıyorsunuz.
Örnek verebilir misiniz?
Sanırım bir önceki Uluslararası Risale-i Nur Sempozyumuydu. Bir panelin yapıldığı salona biraz gecikerek ulaşmıştım. Salona girdiğimde panel bitiyordu. Ben oturmak için yer ararken Mehmet Fırıncı kolumdan tutarak; “Kardeşim sen İngilizceyi bilirsin, şu bayana bir şey söylemezsem çatlayacağım, sen tercüme ediver” dedi. Bu arada Amerika’da bir üniversitede dekan olan ve Müslüman olarak bilmediğimiz bayana yaklaştık. Ben Fırıncı ağabeyi tanıttıktan sonra onun söylediğini tercüme ettim. (Allahtan uzun ve zor bir şey değildi.) Fırıncı ağabey bayana; “yıllardır Risale okuduğunu, Bediüzzaman’la muhatap olduğunu ancak bayanın az önce sunduğu tebliğdeki konuyu ne daha önce duyduğunu, ne de böyle bir yorumun Risalede olabileceğini düşündüğünü, böyle bir şeyin aklına gelmediğini ve konuşulduğunu da duymadığını belirtti ve bayanı bu isabetli teşhisleri için tebrik etti.”
Orada bir daha canlı bir şekilde gördüm ki Risalelerden öğreneceğimiz çok şey var. Bize her şeyi biliyoruz gibi geliyor ve durmadan aynı şeyleri anlıyor ve aynı şeyleri konuşuyorsak bakış açılarımızı değiştirmenin vakti gelmiştir. Risalelerin istediği müteala, müzakere, şerh, izah ve tasnif konularında gereğini yerine getiremiyoruz demektir. Birbirimizle fikrî istişarelerde bulunamıyoruz demektir.
Bu konularda şahsî ve toplu eğitimlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İkincisi biraz da birinci vartadan kurtulamadığımızdan doğuyor.
Nedir o?
İçi boşaltılan tüm fikirler, tüm sistemler, içini hakikatle dolduramayanlar tarafından ideolojikleştirilirler. Risaleleri yaşama gayreti, çabası, mücadelesi içinde olmayanlar da onu içi boş ideolojiler haline getirir, Risalelerin hakikatlerini de yine içi boşaltılan sloganlar olarak ortaya koyarlar. Bunun çaresi yine Risalelerin içinde. Kısaca “iman, fazilet, ahlak, sünnet, adalet Nurculuğu”na talip olmak.
Said Nursi Sözlerin başındaki 7 satırda 4 defa nefsine hitap ettiğini söylüyor. Risaleleri nefsimize, dönüp dönüp yine nefsimize okumak. Basit sloganlara, dedikodulara, sen ben kavgalarına, makam ve koltuklara değil; Risalenin imani hakikatlerine, fazilet düsturlarına, Peygamber ahlakına talip olmak. Kardeşlerimizi kendimize maddî ve manevi konularda tercih etmek. Arkadaşlarımızı kendimizden üstün bilmek. Bu ideolojilere değil, ihlas düsturlarına talip olmayı her an canlı tutmak içinse 20 ve 21. Lem’aları nefsimiz için sık sık okumak. Üstad oraya “15 günde 1” ifadesini bizim gibi sıradan talebeler için koymuş. Hizmet eden arkadaşlarımız ise her gün bu Risalelerden bir bölüm okumalılar gibi geliyor bana.
“Hayat, Risale-i Nur, Bilgelik” kitabınızda bu konuları mı işlediniz?
Evet. Bu konuların gerek şahsi hayatımızda gerekse kardeşlerimizle olan ilişkilerimizde en çok ihtiyacımız olan meseleler olduğunu düşünüyorum. Fert ve topluluk olarak bu konuları hayatımızda Risalelerdeki yerine yerleştiremeden hizmet edebileceğimize, hatta Üstadın tabiriyle vahid-i sahih’i muhafaza edebileceğimize inanmıyorum. Risale gruplarımız içinde problemlerin bir türlü bitmemesi, birinin bitip diğerinin başlamasının asıl sebebini de, bu vahid-i sahih’in eğitimini yapamamak olarak görüyorum. Bunun için yeni bir Risaleye dönüş, Risale okumalarına, müzakerelerine, mütealalarına, Risale istişarelerine ihtiyacımız vardır. İstişare sadece bir problem çıktığında veya sadece sosyal meselelerde yapılmaz. Risale konularına, sosyal ve imani ayırmadan istişare dili, istişare zihniyeti ile muhatap olmalıyız. İlk kitabım “Risale-i Nur Okuma Metodları”nda ve “Hayat, Risale-i Nur, Bilgelik” kitabımla da bu dönüşü işlemeye çalıştım. Kendimi ve arkadaşlarımı hep Risaleyi yeni baştan keşfetmeye çağırdım.
Aslında ihtisas sahanız biraz daha farklı olmasına rağmen yazılarınızda Risale konuları ağır basıyor
Evet. Ben yazı ve tefekkür hayatımda iki yolda gitmeye çalışıyorum. Biri roman, diğeri Risale-i Nur hakikatleri. Maalesef dindar insanların samimane olduğunu düşündüğüm pek çok sathi, basit romanları her yeri istila etmiş durumda. Bir yayınevinde tanıdıklarınız varsa veya bir şekilde tutulmuşsanız artık her yazdığınız yayınlanır hale geliyor. Ben az yazıyorum. İki romanım yayınlandı, birisi yeni bitti. Roman konusunu da aslında Risale hakikatlerine, hayatın içinden pratik çözümler bulmak, teori, pratik sorgulamaları yapmak için yazıyorum. Onun içindir ki romanlarımda özellikle Risale konularını sindirmeye çalışıyorum. Bir anlamda Risale çalışmalarımın hayatımızdaki hepimizin başına gelebilecek karşılıklarını romanlarımda arıyorum. Bunu yaparken de farklı roman tekniklerini, bilhassa Batılı muhaliflerin yeni roman denemelerini, Risalelerin hakikatleri ile mezcetmeye çalışıyorum.
Risale çalışmalarımda ise Risale konularını anlamaya, üzerinde düşünmeye çalışıyor, arkadaşlarımla yaptığım mütealalardaki çıkarımlarımızı ortaya koymaya çalışıyorum. Bu anlamda aslında hemen hemen tüm yazdıklarımın bu müzakereli derslerimizin ürünü olduğunu söyleyebilirim. Bunun için Risale müzakereleri yaptığımız, farklı yaklaşımları ile yazılarıma ilham veren pek çok arkadaşıma teşekkür etmek istiyorum. Bununla beraber yazılarımın her zaman eleştirilere açık olduğunu, fikirlerle yapılan tenkitlerin her zaman olumlu olduğunu düşünüyorum. Asla ele aldığı konular hakkında en son şeyleri söylediğim gibi bir düşünce içinde de değilim. Yanlışımı gösteren arkadaşlarıma da hep dua etmişimdir.
Yeni roman dediniz?
Evet, şu an yaşadığım yerde ırkçılık hastalığı çok yaygın. Dolayısıyla biz de sık sık Türkçülük ve Kürtçülük konularında bilhassa gençlerle muhatap oluyoruz. Yaklaşık 6-8 yıldır Doğu bölgelerimizde yaşıyorum. Buradaki gözlemlerimden, gençlerle müzakerelerimizden, Risalelerin perspektifinden yola çıkarak, bu konunun biraz da insanî yönünü ön plana çıkararak yeni bir roman yazdım. İsmini şimdilik “Ben ve Öteki, Rojin” olarak düşünüyorum.
“Risale-i Nur Okuma Metodları” ile ilgili seminer veriyordunuz. Halen devam ediyor mu?
Risale-i Nur Okuma Metodları kitabım çıktıktan sonra, o konu ile ilgili yaklaşık 30 yerde arkadaşlarımız çağırdılar, seminerler verdim. Gençler için muhtelif yerlerde “Sürüden Ayrılma Zamanı” seminerleri verdim. Aileler içinse eşlerin beraber katıldıkları “Risale-i Nur’a Göre Evlilik Adlandırması” adlı seminerler verdim. Daha sonra Hayat Risale-i Nur Bilgelik kitabım ile yeni roman üzerinde yoğunlaştım. Şimdi ikisi de bitti. Bu sene meslekî birkaç kitap çalışması yapmak istiyorum. Artık biraz da yoğun bir okuma devresine girmek arzu ediyorum. Okuyacağım pek çok şey birikti. Bu arada bir Risale çalışması daha düşünüyorum. Başlamadan şöyle bir yeni baştan Külliyatı bitirmek istiyorum. Bu okumalarım sebebiyle dergilerde ve sitelerde yazmayı biraz azalttım. İnşallah bu seneyi daha çok okuyarak geçirmek istiyorum.
Özellikle ihlasların ve uhuvvetlerin, hüsn-ü zanların azalıp, dedikoduların çoğaldığı dönemlerde kendi içime, kendi Risale okumalarıma dönmeyi seviyorum.
-Son-